Ömer Ali, Manisa ve Şanlıurfa
“Kazanç haftası” başlıklı yazımın son kısmında Ömer Ali'yle ilgili iki satır kelam etmiştim Karşıyaka maçı sonrasında...
Daha doğrusu sitem yollamıştım genç oyuncuya...
İyi oynamadığı ya da iyi oynayamadığı için...
Demiştim ki;
“Düzelir mi diye sabrettim...
Üzerinde kalem oynatmadım...
Sonunda söyleyeceğimi başında söyleyeyim...
Bu takımın sana, senin de bu takıma ihtiyacın var...
Gerisi külliyen yalan sevgili Ömer Ali...
İyi oynarsan kazanan hem sen hem de takımın olur...
Sana ençok ihtiyaç duyulan haftalarda yoksun...
Dön geride kalan maçlarına bak...
İyi değilsin be Ömer Ali...
Karşıyaka maçında takım kötüydü...
Eyvallah...
Ama sen daha kötüydün...
Kabul et...
Çünkü, sen bu değilsin...
Seni ve topçuluğunu bilen birisiyim...
Onun için güvenilmesi ve arkasında durulması gereken biri olduğunu söyleyebilirim rahatlıkla...
Tabi ki, öncelikle kendi üzerine düşenleri yapmak kaydı ile...
İşine sadakat gösteren her insan ne yapıyorsa, Ömer Ali onları yapmak zorunda artık...
Hem kendisi hem de varlık nedeni olduğu Konya ve Torku Konyaspor için” diyerek noktalamıştım yazımı...
Sonrası mı?
Manisa galibiyeti...
Televizyondan izledim maçı...
Özellikle de Ömer Ali'yi...
Izdırap çektirdi Manisalılara...
Giden maçı geri getirdi...
Kendi futbolunu oynadı...
Böyle bir Ömer Ali'ye kimse “gık” diyemez...
Zaten kendisi o fırsatı vermez...
Dolayısıyla bu işin kazananı kendisi olur...
Ben Karşıyaka maçından sonra sitem ederken, özellikle altını çizerek “sen bu değilsin” demiştim...
Manisaspor maçında herkese, özellikle de kendisine sitem eden bana gerçek Ömer Ali'yi gösterdi...
Eyvallah...
Bizim de istediğimiz buydu...
xxx
Manisa zaferiyle ilgili de bir iki kelam etmek lazım...
Selim'in gafleti, Kaya'nın iyi yer tutamaması ve 1-0 geriye düşüş...
Ve kötü bir ilk 45...
Sonrası mı?
Kulübenin oyuna müdahalesi, Şenol'un saha içinde “yangın” çıkarması, Ömer Ali'nin “tsunami” gibi Manisa savunmasını yerle bir etmesi, konuk takımın beyaz bayrak çekmesine, Torku Konyaspor'un da kazanmasına en büyük nedendi...
Sadece Şenol ya da Ömer Ali değil tabi ki...
Kaya'dan Ars'a kadar oyuncuların hepsi skorun 2-1'e gelmesinde bu filmin, pardon bu maçın “Kadir İnanır”ı oldular...
Ben ikinci 45'de sahada bir tane “Erol Taş” görmedim...
İlk yarıda hem topa hem de arkadaşlarına “Fransız” kalanlar, ikinci yarıda kırmızı görmüş boğa gibiydiler...
Şu da bir gerçek ki, psikolojik baskının bu denli yüksek olduğu bir 45'de belki çok iyi futbol sergilenemez...
Doğaldır bu...
İstemektir aslolan...
Geride de olsan kazanmayı istemektir...
İstedi Torku Konyasporlu oyuncular...
Hem de cümbül cemaat...
Belki de bu sezon hiç istemedikleri kadar...
Sonuç mu?
Baskıyı da üzerlerinde değil, arkalarında görünce, muhteşem bir geri dönüşle maç kazanıldı...
Manisa maçının kısa özeti bu...
xxx
Şanlıurfaspor maçı...
Torku Konyaspor'un yüzde milyon puansız dönmemesi gereken bir deplasman...
Play-Off hayallerinin gerçeğe döneceği kader anı...
Torku Konyaspor'un kazanamassa da, kaybetmemesi elzem olan bir yarı final maçı...
Rakiplerin alacağı sonuçlar “çare” değil...
Dolayısıyla da “çare” oyuncuların kendisi...
İsterlerse olur...
Yeter ki istesinler.