Muzaffer Dereli

Muzaffer Dereli

Allah katında Peygamberimiz

Allah katında Peygamberimiz

Bir Mevlid Kandili’ne daha ulaştıran Rabbimize hamd, O’nu sevgili Rasûl’üne de Salât ve selâm olsun.

Şüphesiz ki sevgi mefhumu insanlık tarihinde, kişiler arasındaki ilişkilerde en büyük rolü oynamıştır. Cemiyetlerin teşekkülünde, arkadaş, aile ve akrabalık bağlarında da hakîkaten etkendir. 

Sevgi mefhumunun Allah ve Rasûl’ü adına da çok büyük önem arz ettiğini ve asıl sevginin de bu sevgiler olduğunu görürüz. Onun içindir ki Kur’an’da Allah sevgisinden sık sık bahsedilir. Allah’ı seven insanların, Allah tarafından sevileceği haber verilir. Bu manâda ise kulluğun zirve noktası ortaya çıkar. Pekâlâ bu mevkie nasıl ulaşılacak? Cenab-ı Hakk bunun için hangi yolu göstermiştir? İşte bunun çok açık cevabı: 

“(Resûlüm!) De ki: Eğer Allah’ı seviyorsan‎ız bana uyunuz ki Allah da sizi sevsin ve günahlar‎ını‎zı‎ bağışlasın. Allah son derece bağışlayıcı ve esirgeyicidir.” (3 Âl-i İmran 31.)

İşte Allah’ın (c.c.) bizzat Rasûl’ü tarafından haber vermesini istediği gerçek. O’nun sevgisi de Sünnet’ine ittiba ile ortaya çıkacaktır.

Nesefî bu âyetin tefsîrinde şöyle der:

“Kim Allah’ı sevdiğini iddia eder de, Rasûlü’nün sünnetine muhalefet ederse o kimse, tam bir yalancıdır.” (Nesefî, Medârik, İstanbul 1993, I, s.157.)

İbn Kesîr ise şöyle der: “Allah’ı sevdiğini iddia eden kimse, eğer Rasûlullah’ın yolunda değilse, O’na tâbî oluncaya dek gerçekte yalancıdır.” (İbn Kesîr, Tefsiru’l-Kur’ani’l-Azim, Kahire 1980, I, s. 358.)

Âyet-i kerîme ne kadar açık değil midir? O’nu sevmek gerekiyor. O’nu sevmek ise, ancak Sünnetine tâbî olmakla mümkündür. Bundan sonradır ki, Allah’ın sevgisine ulaşmak ve günahlarını bağışlatmak söz konusu olacaktır. Tabii ki, kulun Rabbi tarafından sevilmesi, çok daha büyük bir değerdir. Bir başka âyet-i kerîme bu konuyu daha da açar:

“Peygamber size ne verdiyse onu alın, sizi neden yasakladıysa ondan geri durun! Allah’tan korkun. Şüphesiz Allah’ın cezalandırması çetindir.” (59 Haşr 7.)

O’nun emrine muhalefet edenlere gelince;

 “Peygamberin emrine aykırı hareket edenler, başlarına bir belâ gelmesinden veya can yakıcı bir azaba uğramaktan sakınsınlar.” (24 Nûr 63.)

Evet, Allah’a inanan ve O’na itaat edecek olan mutlaka Efendimiz (s.a.v.)’e uymalıdır. Zira O, yaşayışıyla Kur’an’ın timsâli olmuş, sözleriyle yine Kur’an’ın müfessiri olmuşlardır. Bu konuda Hz. Âişe annemizin; “O’nun ahlâkı (yaşayış şekli) Kur’an’dı,” (Müslim, salâtü’l-müsâfirîn 139) sözlerini de unutmamalıyız. 

Bu manada şu ayet-i kerimeler dikkat çekicidir:

“Kim Rasûl’e itaat ederse, Allah’a itaat etmiş olur.” (4 Nisa 80.)

İşte ölçü... Allah’ı sevmek isteyen, Rasûlü’ne tâbî olacak. Yine Rabbine itaat etmek isteyen, O’na itaat edecek. Âyet-i kerîmelerde pek çok kez yüce Allah’ın adıyla Habîb’inin adı bir arada zikrolunur:

“De ki: Allah’a ve Rasûlü’ne itaat edin.” (3 Âl-i İmran 32.)

 “Allah’a ve Rasûlü’ne itaat ediniz ki, size merhamet edilsin.” (3 Âl-i İmran 132.) 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
2 Yorum
Muzaffer Dereli Arşivi