Recep Çınar

Recep Çınar

Suriyeliler mi misafir, yoksa biz mi mülteciyiz?

Suriyeliler mi misafir, yoksa biz mi mülteciyiz?

Gündem yoğun, konu çetrefilli...

Bir tarafta emeklilere verilen zamlar, diğer tarafta emeklilerin hakkını gasp eden Suriyeliler!

Yazıyorum yetkililere, yazmıyorum bana dokunuyor...

Yukarı tükür bıyık, aşağı tükür sakal...

İki cami arasında kalmış beynamaz durumları.

xxx

r-cinar-1.jpeg

Sizlerde biliyorsunuz artık, izin günlerimi, yani cumartesi günlerini genellikle “Türbeönü”nde geçiririm...

Hem kafamı, hem de ruhumu dinlendiririm...

Hele de sohbet edecek iki arkadaşı buldum mu, hem keyfim, hem kahyası, hem de ben o günü dolu dolu yaşarız...

Tabi ki, Suriyelilerden, daha doğrusu Suriyelilerin en ahlaksızları, en pislikleri, en ipe sapa gelmezlerinden fırsat bulabilirsek!

Xxx

İyice tadını kaçırdılar!

“Gariban” diyorduk bağrımıza basıyorduk, “sığınmacı” diyorduk, dertlerini paylaşıyorduk, “misafir” diyorduk soframızdaki aşımızı paylaşıyorduk, artık bunların ne misafirliği kaldı, ne garibanlığı...

Kim çıkar da bunlar için “misafir” ya da “mülteci” gibi laf ederse, Allah onu bildiği gibi yapsın...

Bunlar ne “misafir” ne “mülteci” ne “sığınmacı” ne “göçmen” ne şu, ne bu...

Bunlar resmen ve alenen “çete!” olmuşlar...

Daha önce de Suriyelilerle ilgili yazdım, görünüşte de yazmaya devam edecek gibiyim...

Çünkü, yazdırıyorlar!

xxx

Rahat durmuyorlar...

Rahat durmadıkları gibi, rahatsız  ediyorlar.

xxx

Tazesinden iki Suriyeli vakası...

Türbeönü...

Mevlana alanı...

Yerli ve yabancıların, özellikle de bu aylarda yoğun ilgi gösterdiği mekanlar...

Yüzde 99’u da “Mevlana Türbesi”ne ziyaret için gelen yerli turistler...

Kimisi Antalya’dan gelirken, kimisi de Antalya’ya giderken ziyaret ediyor...

Bu yerli turistlerin kimisi lokantaların fiyatlarından ve yemeklerin kalitesinden, kimisi de bu Suriyelilerden acayip rahatsız ve son derece de muzdaripler...

Özellikle Suriyeli dilencilerden...

“İllallah” dedirtiyorlar...

“Terbiye” desen yok, “ahlak” desen hiç yok, deyim yerindeyse “arsız” ve “nursuz”lar!

Türbeönü esnafını bırakın, devletin bekçisine bile efeleniyorlar...

Devletin üniformalı bekçisinin uyarıları zerre kadar umurlarında değil, bildiklerini okuyorlar...

Hangi birisini sayayım...

Yaşadığım bir olay...

Cuma ya da Perşembe günüydü...

Mevlana Celaleddin Rumi'nin 22'nci kuşaktan torunu Esin Çelebi Bayru ile yanındaki misafirleri, resmen taciz edildiler...

Kadıncağızın ve misafirlerinin etrafını sardılar...

Esin Hanım kibar kadın, sesini çıkaramıyor...

Neyse ki “Türbeönü”nün esnafları durumu fark edince, kadıncağız bu Suriyelilerin tacizinden kurtuldu.

xxx

Konuştuğum “Türbeönü esnafı”ndan birkaç arkadaş, “bunlar özellikle mesai saati bitiminden sonra ortaya çıkıyorlar” dedi...

Deyim yerindeyse, saat 5’ten sonra çekirge sürüsü gibiler...

Gerçekten de öyle, o saatten sonra resmen“Türbeönü”nü istila ediyorlar...

Sonrası malum.

xxx

r-cinar-2.jpeg

Fotoğraflarını da çektim...

Tabi ki gizli...

Fotoğraflarının çekildiğinin farkında olsalar, acayip tepki göstereceklerini biliyorum...

Daha önce başıma gelmişti...

Eğer dişimizi göstermesek, tekme tokat gireceklerdi.

xxx

Uzatmayacağım; Türkiye’nin en önemli sorunlarından birisi ekonomi ise birisi de Suriyelilerdir...

Kimse buna itiraz etmesin...

Hem maddi, hem de manevi, bu ülkeye, bu ülkenin insanına zarar veriyorlar artık.

xxx

Suriyelilerin en döküntüleri Sedirler tarafında ikamet ediyorlar...

Mahallede de huzur bırakmamışlar...

Bir arkadaşım anlattı...

Bunların çocukları ile mahallenin eskilerinden tanıdığımız bir abimizin torunları kavga etmiş...

Suriyeli de olsa çocuktur, olabilir...

İki tarafın da canı yanmış...

Kavgada olur bunlar...

Suriyeliler toplanmışlar, öğlen vakti bu abimizin evini basmışlar,  yalnız olduğu için de kendisini  biraz hırpalamışlar...

Bu durumdan mahallelinin haberi olmuş, ertesi günü gitmişler Suriyeli ailelerin bulunduğu sokağa...

Pabucun pahalı olduğunu anlayan Suriyeliler, gecenin bir yarısında tası tarağı toplamış, evlerini boşaltmış, mahalleyi terk etmişler...

Soru şu; Suriyelilerin hırpaladığı o abimiz gürültü çıkarmasaydı ve sussaydı ne olurdu?

Sedirler’de oturanlar beyaz bayrağı çeker, kendi mahallelerinde mülteci, kendi evlerinde misafir konumuna düşerlerdi...

Durum bu kadar vahim...

Daha nasıl anlatayım...

Ben anlattım da, anlayan nasıl anlayacak onu merak ediyorum.

xxx

Bugün aslında Ercan Uslu’nun Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreterlik görevine, kendisinden boşalan KOSKİ Genel Müdürlüğü görevine ise Ahmet Demir’in getirilmesi konusunu yazacaktım...

Bunun yanı sıra bizimle, yani gazeteler ve gazete bayileri ile ilgili bir konuyu yazacaktım...

Suriyeli konusu ağır basınca, yukarıda iki konu yarına kaldı...

Suriyeli konusu ne kadar önemliyse, su konusu da önemli...

Ahmet Demir’in göreve gelmesi ile birlikte bazı sorunlar, sorun olmaktan çıkar inşallah. 

Önceki ve Sonraki Yazılar
Recep Çınar Arşivi