Dünyadan uzak
Dünyayı mâmur etme yarışındayız. İnsanlık olarak belki de tek amacımız bu oldu. İleriye gitmeyi ve gelişmeyi, dünyaya hükmetme olarak algıladık. Hangi medeniyet dünyaya daha çok hükmediyorsa, o medeniyet daha güçlüydü. Bizim tek düşmanımız vardı; o da dünya. Ne garip değil mi? Dünya bir anne gibi bizi besliyor, üzerinde tutuyor, türlü türlü lütuflarda bulunuyordu. Ancak biz nankörce ona savaş açıyoruz. Hatta onu terk etme hayalini kuruyoruz. Gerçekler bunlar.
**
Medeniyet kuracağız diyerek ağaçları kesmedik mi? Kesmekle kalmayıp toprağın üzerini betonla kaplamadık mı? Birkaç gram elmas, altın bulacağız diyerek dağları yok etmedik mi? Fabrikalarımız ile atmosferi kirletmedik mi? Birçok hayvanın soyunu tüketmedik mi? Bu sorularım böyle uzayıp gider. Size böyle dünya ile savaştığımız yüzlerce soru daha bulurum.
Gerçek bu. Dünyanın kendisi ile bir savaş içerisindeyiz ve medeniyet ölçümüz ise onu “ne kadar yendiğimiz?” üzerine kurulu. Peki, dünyayı mâmur edebilir miyiz? Böyle bir şeyi düşünmek bile absürt değil mi? Halbuki dünyayı mâmur etmek yerine önce kendimizi mâmur etmeliydik. Ancak o epey zor. İçimizdeki o içgüdüyü bastıramayınca bu sefer daha kolay olan dış dünyaya yöneldik. Güç arzumuz hiç eksilmedi.
**
Peki dünya mâmur oldu mu? Bu soruyu sormak bile gülünç. Dünya için bir karınca tanesiyiz. Eğer o istese bir saniye üzerinde barınamayız. Ayrıca onun geçmişinde yaşamın bittiği ve tekrar filizlendiği dönemler zaten olmuş. Virüs ise bumerang gibi geldi yine bizi vurdu. Ancak şu var ki, insanlık olarak evet biz geliştik. Teknoloji çağı aldı bizi çok ötelere götürdü. Bu yazı, tanımadığım insanların ekranında okunuyor. Peki biz mâmur olduk mu? Maalesef… İnsanlık yine aynı insanlık. Aynı hırs, aynı kavga, aynı güç sevdası. Bu duygular bizden hiç gitmedi ki… Hiç de gitmeyecek. Sadece şekil değiştiriyor.
**
Geleceğimiz üzerine hayaller kuruluyor. Mars hayallerimiz var. Başka gezegenlerde yaşamak ve seyahat etmek. Belki bu hayaller gerçekleşecek ve sen de gelecekteki bir insan olarak bu yazıyı okuyorsundur. Açıkçası bu gelecek hayalleri benim için bir anlam ifade etmiyor. Belki gerçekleşir, belki gerçekleşmez. Sonuç olarak insanlık oraya kendi hırsıyla beraber gidecek. Orası cennet olmayacak. Yine aynı düzen bir şekilde şekil değiştirerek kurulacak. Ayrıca burada hazır bir dünya zaten var. Burayı düzeltmek yerine neden hiç yoktan bir gezegen için bu kadar uğraşıyoruz? Önceki yazılarımda da hep bahsettiğim gibi her popüler olan şey doğru değildir. Hakikat, hakikattır. Diğerleri ışıltılı lambalardır. Günümüzde bu lambaları da basın kontrol ediyor. Güç mücadelesi ise bu lambaların kontrolünden ibaret.
**
Yine epey konuştum. Dışarıda karmakarışık bir hayat var. Ancak hepsinin altında yatan sebep aynı. Sadece yüzyıllardır şekil değiştiriyor. Asıl sorulması gereken soru şu;
Biz kendimizi mâmur ettik mi?
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.