Küresel Seküler Siyasi Yapı
Müslümanlar üzerinde küresel laik düzen tarafından dayatılan, din devlet ayrımı şeklindeki tek taraflı ve aşağılayıcı bir tanım sonunda, Müslümanların dini kimliklerinin kaybettirilmesi dönemi başlatıldı.
Dönem içinde Müslümanların birçoğunun daha fazla dünyalık elde edebilmeleri adına, seküler yapıda bir modern kimlik elde etme çalışmalarına şahit olundu.
Dini esaslara dayalı bir dünya görüşü nedeniyle, anti-modern kimlik sahibi olan Müslümanlar, seküler yapı içinde yer alan modern Müslümanlarla tamamen ayrıştılar.
Bu ayrışmaların maddi kazanç elde etme dışındaki bir diğer sebebi, mensup oldukları siyasal partiler tarafından saflarının sıkılaştırılmasının istenmiş olmasıdır.
Türkiye’de cumhuriyetin ilk yıllarında, özellikle tek parti iktidarı sonrasında uygulanan lâikliğin, siyasal ve toplumsal düzeyde görünenden çok fazla boyutlu olduğunu iddia ederek, laikliğin seküler niteliğinin yok saylıyor olması da, aynı kişilerin dini değerlerinin göz ardı edilmesinde rolü olmuştur.
Müslümanların dinî kimliklerinin kültürel, ekonomik ve küresel ekonomik dayatmalar nedeniyle ve ülke içinde de dinîn siyasallaştığının eş zamanlı bir şekilde ifade edilmeye başlaması, dini kabullerin erozyona uğraması sonucunu doğurmuştur.
Hâlbuki dinî kimliğin toplumsal alan içindeki öne çıkan baskınlığı, tam olarak anlaşılamayan karmaşık ve herkese göre değişkenlik gösteren modernleşme, sekülerleşme ilişkisinin önündeki en büyük engel idi.
Ekonomik krizlerin sosyal ve kültürel krizlere dönük değişebilir yapısını göz ardı eden Müslümanların, hayatlarında yer almaya başlayan sekülerizm uygulamalarını, dini normlar açısından tahlil edemeyişleri sonucunda, dinî ve kültürel yapıda da krizler oluşmuştur.
Bu gün dünyada uygulanan veya geri kalmış ülkelere zorla dayatılan acı ekonomik reçeteler, esasında sadece bir ekonomik program değil, aksine o toplumlara bir hayat tarzı dayatmasıdır.
Batı ülkelerinin kendilerinde din ve devlet ayrımı üzerine temellenen sekülerleşme sonrası uygulanan ekonomik programlar başka ülkelere dayatılırken, ekonomik yardım paketlerinde o toplumun dinî değerlerinin dışlanmasını da hedefleyen, seküler kimliğin veya benliğin kurulmasını dayatan şartlar konulmaktadır.
Bunun en yakın örneği, Dünya Bankasının Türkiye’ye vermeyi taahhüt ettiği 18 milyar doların, 35 milyar dolara çıkarılması için koyduğu şartlardır.
Dünya bankasının vereceği krediyi, ancak onun koyduğu şartlar içerisinde kullanılabileceği gerçeği hep gözden kaçırılmaya çalışılıyor.
Bu yılın Nisan ayında basın yayın organlarında ifade edildiği kadarıyla, dünya bankasının Türkiye’ye vereceği 35 milyar dolar için başta LGBT ler için olmak üzere pek çok şartı dayattığı yer aldı.
Dünya Bankasının şartları arasında sadece LGBT gibi sapkın oluşumlar için şartlar bulunmuyor.
Yine basın yayın organlarında yer aldığı üzere Dünya Bankası, Türkiye’den gıda güvencesi ve iklime uygun tarımın teşvik edilmesi, hibrit gıda, endüstriyel tarım, yapay (sahte) et ve gıdanın yaygınlaşması ile Türkiye ekonomisinin küresel değerler zincirine entegre edilmesini istiyor.
Kısacası Dünya Bankasının şartları Türkiye’nin, küresel tek kutuplu dünya devletine dinler arası diyalog, DSÖ, FAO, HABİTAT ve UNICEF aracılığıyla biat etmesini istemekle eşdeğerdir.
FARKINDA MIYIZ?
Müslümanların dini kimliklerinde belki de şu ana kadarki en büyük aşınma veya kaybı sağlayacak olan şey, TBMM ye sunulmayı bekleyen iklim Kanunudur.
Görünüşte toplumun her kesiminde oluşturulmaya çalışılan algı nedeniyle, sebepleri ve varlığı tam olarak ispatlanamamış olan küresel ısınma etkileri nedeniyle uygulamaya konulmaya çalışılan şartlar detaya inildiğinde veya içeriğine bakıldığında, covid 19 dan daha beter kapanmalarına sebep olacak olan bir küresel dayatmadır.
Dünyada tam olarak ispatlanmış bir İklim Krizi yoktur. Çok uluslu bir algı krizi vardır.
Bu anlamda yürürlüğü konulmak istenen İklim Kanunu sadece Türkiye için değil, bütün dünya milletlerinin içine düşürülmek istendiği bir bataklıktır, tüm insanlığa karşı yapılan bir ihanettir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.