Recep Çınar

Recep Çınar

Siyasetçilerin serveti!

Siyasetçilerin serveti!

Geçenlerde internette gözüme ilişti, dünyanın en zengin siyasetçileri…

Öyle böyle değil, hatırı sayılı bir servete sahipler…

Kim bunlar?

Kimler yok ki...

Tabi ki Türkiye’de de serveti bir milyar doların üzerinde  ya da kenarında kıyısında olan zengin bir siyasetçi var mıdır?

Bilemiyorum!

Ama, adamlar iyi servet yapmışlar…

Demek ki adamlar boşuna siyasete atılmıyorlar.

xxx

Tekrar yazımın başına dönüyorum...

Dünyanın en zengin siyasetçisi kimmiş biliyor musunuz?

Rusya Devlet Başkanı Putin’miş!

Tam tamına kırk milyar dolarlık bir servete sahipmiş…

Ben demiyorum, google amca öyle diyor...

Girin arama motoruna “dünyanın en zengin siyasetçileri kimler?” diye sorun, şak diye karşınıza çıkıyor…

Bizler genellikle Amerika Başkanı Trump’u dünyanın en zengin siyasetçisi biliyorduk ya, öyle değilmiş…

Trump dünyanın en zengin siyasetçileri arasında dörtbüçük milyar dolarlık serveti ile dokuzuncu sırada yer bulmuş kendisine…

Bana en ilginç geleni ise 1946’dan bu yana Tayland Kralı olan Bhumibol Adulyadej’in otuz milyar dolarlık serveti…

2016’da vefat eden Tayland Kralı, yakınlarına hatırı sayılır bir servet bırakmış…

Bu serveti nasıl yapmış?

Bilemem…

Anadan babadan miras olmadığı kesin…

Bal tutan parmağını mı yalıyor?

Kimbilir…

Sonuç olarak, siyasetçilerin geçim diye bir derdi de olmuyor…

Her türlü karınlarını doyuruyor, en güzel evlerde oturuyor, en iyi arabalara biniyor ve en iyi yerlerde dört başı mamur tatillerini yapıyorlar...

İstisnalar hariç...

Neyse, ata binip uzağa gitmeden, konuyu iki fıkrayla noktalayalım.

xxx

Bir zamanlar Çin’de bir adam o kadar aç ve bitkin düşmüş ki, dayanamayıp bir armut çalar.

Adamı yakalayıp cezalandırılmak üzere İmparator’un karşısına çıkarırlar. Hırsız İmparator’u görünce, “Değerli efendim, çok açtım, dayanamadım çaldım ve yedim. Beni affetmeniz için yalvarıyorum. Eğer affedersiniz size paha biçilemez bir armağanım olacak..”

İmparator dudak büker;

“Senin gibi birinde paha biçilemez ne olabilir ki?”

Hırsız, avucunun içindeki armut çekirdeğini uzatır ve, “Bu çekirdeği ekerseniz bir gün içinde altın meyveler veren bir ağacın yeşerdiğini göreceksiniz.”

İmparator kahkaha atarak; “Ek o zaman, altın meyveleri görünce affederim seni” diyerek  emir verir.

Yoksul adam;

“Haşmetlim bu tohumu ben ekemem çünkü ben bir hırsızım.. Bu tohumu ancak, ömründe hiç çalmamış, başkalarına hiç haksızlık yapmamış,  kul hakkı yememiş, yalan söylememiş biri ekebilir. Tohum o zaman gücünü gösterir, aksi takdirde onu ekeni zehirler, tarif edilemez acılarla öldürür. Sultanım, bu tohumu ancak siz ekebilirsiniz..”

İmparator irkilir, suratı asılır, bir süre düşünür, sonra hırçın bir sesle; “Ben imparator’um bahçıvan değil, o tohumu Başbakana ver eksin de altın meyveleri görelim” diyerek topu Başbakana atar..

Yoksul adam, tohumu Başbakana uzatınca Başbakan telâşe içersinde İmparator’a dönüp itiraz eder.

“Ben ekim biçim işlerinde çok beceriksizim efendim, sihirli tohumu ziyan ederim. Bence bu tohumu Hazinadar başı eksin” diyerek, başına iş almak istemez. Hazinadar başı da hemen bir bahane bularak,  bu görevi başkasına devreder.

Orada bulunan herkes sudan sebeplerle tohum ekme görevinden kaçınırlar.. Ortalığı bir sessizlik kaplar. İmparator, bu sessizliğin içerisinde bir süre düşünür. Başı önüne düşmüş Başbakana, Hazinadara ve bütün görevlilere dik dik baktıktan sonra, “Hadi bakalım bu hırsız bahçıvana tohumun nasıl altın meyve verdiğini hep birlikte gösterip, sevindirelim.” der.

Cebinden bir altın çıkarıp yoksul adam atar. Sonra da orada bulunan herkesin ceplerinden sessiz sedasız birer altın çıkarıp adama vermesini izledikten sonra da gülerek, “Bas git buradan be adam, bugünlük bu ders hepimize yeter” diyerek, bu tohum meselesine son noktayı koyar..

xxx

Çeyrek asır önce, Meclis Genel Kurul Salonu'nun giriş kapısının tamiri gerekiyormuş. Konuyla ilgili bürokrat, iki ayrı firmadan marangoz davet ederek kapıyı göstermiş ve fiyat istemiş.

Birinci marangoz:

“500 liraya olur bu iş” demiş. “200 lira malzeme, 200 lira işçilik, 100 lira da kâr.”

Bürokrat ikinci marangoza dönmüş:

“Siz aynı işi kaça yaparsınız?”

“2.500 lira.”

“Nasıl olur bu kadar fiyat farkı?”

“1.000 lira bana, 1.000 lira size” demiş, ikinci marangoz. “500 lirayı da bu arkadaşa veririz kapıyı yapar.”

İhale ikinci marangoza verilmiş!..

xxx

Kıssadan hisse…

Anlayana sivrisinek, anlamayan davul zurna.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Recep Çınar Arşivi