Ramazana vedâ ederken
Cenab-ı Hak yüce kitâbında: “Ramazan ayı, insanlara yol gösterici, doğrunun ve doğruyu eğriden ayırmanın açık delili olarak kendisinde Kur'an indirilen aydır…” (Bakara, 185) buyurduğu içinde pek çok güzellik ve fazileti barındıran mübârek bir zaman diliminin yine sonuna yaklaştık efendim. Dün itibâriyle de bin aydan daha hayırlı olan Kadir Gecesi de inşaALLAH idrak edildi.
Geçenlerde Mustafa Özcan Güneşoğlu’nun çok beğendiğim bir sözünü sizlere aktarmak istiyorum; ‘Kur’an bir dağa inerse, o dağ Nurdağı olur. Kur’an bir şehre inerse, o şehir Mekke olur ve o şehir mükerrem olur. Kur’an bir aya inerse, o ay Ramazan olur. O Kur’an bir geceye inerse, o gece vallahi bir ömre bedel ‘Kadir Gecesi’ olur. O Kur’an bir insana inerse, O insan Hz. Muhammed Mustafa aleyhissalâtu vesselam olur.’ Ne güzel ifâde etmiş, değil mi?
Sayılı günler hemen bitermiş. Evet, hakikaten öyle işte bir hüzün mevsimi daha geldi çattı. Ömrümüzde aynen Ramazan ayı misâli çar çabucak bitiveriyor. Mübârek Ramazan ayında bunu iyi anlayabiliyoruz. Sevgili Peygamberimiz (s.a.v.) Ramazan ayı ile ilgili olarak: “Bir kimse, inanarak ve sevabını yalnızca Allah'tan bekleyerek, Ramazan orucunu tutarsa, geçmiş günahları bağışlanır.” buyurmuştur. İnşaALLAH geçmiş günahlarımız bağışlanmış olarak bayram sabâhına erişiriz.
Yine sevgili Peygamberimiz bir başka hadis-i şeriflerinde; ‘Ramazan öyle bir aydır ki, Allah gündüzleri oruç tutmayı farz ve gece ibâdet etmeyi de nâfile kılmıştır. Ramazan, sabır ayıdır. Sabrın karşılığı ise cennettir. Ramazan ihsan ve yardımlaşma ayıdır. Müminin rızkı bu ayda artar, bereketlenir… Ramazan ayı öyle bir aydır ki, evveli rahmet, ortası mağfiret ve sonu cehennem ateşinden azad oluştur.’ buyurmaktadır. Biz son yazılarımızda hep ‘af ve mağfiretten sonu da cehennemden kurtuluştan’ bahsetmiştik hatırlarsanız. Sona yakalaşırken yine diyoruz ki; ‘Rabbim inşaALLAH bizleri cehennemden âzâd olanların arasına katsın, oruçlarımızda gösterilen sabrın karşılığı olarak cennetiyle bizleri ödüllendirsin’ Amin.
Efendimiz aleyhisselâm’ın tüm tavsiye ve tembihleri Müslümanların ibâdetlerin böylesine yoğun yaşandığı bir güzel fazilet ve feyiz ikliminde cennet nimetlerini toplamamız içindir. ‘Yüce Rabb’im bizi bizden çok düşünen O Peygamberler Sultânı’na vesileyi versin ve O’nu en yüksek makamlara yükseltsin inşaALLAH. Bizleri de O’nun şefaatine mazhar kılsın.’ Amin.
Üzüntülüyüz zira ibâdet, ahlak ve muamelatta belirli bir tempoya girmişken, ya gine nefsimize dalarsak, şeytanın iğvâlarına kanarsak, üç kuruş etmez dünyâya aldanırsak endişelerini taşıyoruz. Diliyor ve arzu ediyoruz ki yüce Mevlâ’mızdan, ‘Ramazan’da oluşan ibâdete koşan sâyu gayretlerimiz hiç geçmesin, ahlâkî açıdan gösterdiğimiz hassâsiyet hiç kaybolmasın, ibâdetlerimiz ifâ ederken gösterdiğimiz âzâmi dikkat ayni seyirde muhafaza olunsun.’ Tabi bunun için de emek, fedâkarlık ve ayni zamanda dua gerekiyor.
Kendimizi Ramazan ayının şu son günlerinde şöyle bir değerlendirmeye tâbi tutsak; Bizlere her biri birbirinden kıymetli faziletleri içinde barındıran Ramazan ayını hoşnut edebildik mi? Oruçlarımız Cenâb-ı Hakk’ın arzu ettiği gibi oldu mu? Cenneti hak edenlerin, cehennemden âzâd olanların arasına biz de girebildik mi? Hâlimde, tavrımdaki bu yapıcı, güzel, olumlu düzelmeleri Ramazan ayından sonra nasıl muhafaza edebilirim?
Efendim işte böylesi kaygı ve endişelerle önümüzde âdeta son sermâyelerimiz olarak duran şu birkaç günü çok iyi değerlendirerek affedilme dua ve niyazlarıyla bayrama erişelim inşaALLAH. Bilhassa ârefe gününü lüzumlu şekilde ihmal etmeden geçirelim diyerek sizlere şimdiden ‘Hayırlı Bayramlar’ hitâbıyla yazıma son vermek istiyorum.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.