Nurten Selma Çevikoğlu

Nurten Selma Çevikoğlu

Rüya, Sihir, Mûcize, Kerâmet

Rüya, Sihir, Mûcize, Kerâmet

Efendim her zaman ki gibi, ‘Selam duâsıyla başlamak isteriz.
‘Aşk olsun. Aşkınız cemâl olsun. Cemâliniz nûr olsun. Nûrunuz ayn olsun.’
Geçen hafta bıraktığımız yerden devam edelim;
“Onun ilacında mutlak sihrin tesirini, mizânında ise Hakk’ın kudretini seyreyle.”
Bilineceği üzere, herkes rüya görür. Rüyâların bâzıları sıradan şeylerdir bâzıları da husûsen görülen rüyâlardır. Sevgili okurlar geçen beyitte pâdişah bir rüya görmüştü. Bu beyitte de ‘sihir’ konusuna giriliyor. Bugün sihirden bahsedeceğiz ama ondan önce rüya konusuna biraz değinmek de yarar var.
Rüyâ, kişi uykudayken görülenlerdir. Rüyâda görülenler bir takım hayaller ve ihtiyaçlar neticesinde görülür. Meselâ; fakir bir kimse rüyâsında paralar görür, tuzlu yemek yiyen rüyâsında sular görür, bu gibi. Günlük hayatta görülen şeyler, genellikle nefsâni şeylerdir. Bunların şeytânî olanları vardır, şeytan kâbus türünden olan bu rüyâlarla insanı korkutur, tasaya düşürür, aldatır. Hoşa gitmeyen rüyâlar şeytandandır. Bu durumda kişi, şeytanın şerrinden Allah Teâlâ’ya sığınırım, diyerek ‘Euzu Besmele’ çeker, kimseye bahsetmez ve sol tarafına üç defa tükürür. Böyle yaptığında o rüya sâhibine zarar vermez. Bu tür rüya görenler, uykunun adabına riâyet etmediklerinden, gün içinde boş-malâyâni işlerle meşgul olduğundan, günah işlediklerinden böyle rüyâlar görebilir. Kişi Hakk’ın zikrinden gâfil olursa tabîki o boşluğu şeytan doldurur. Hatta uyunan mekânın dağınık olması, heykellerin-resimlerin bulunması, günah telkin eden şeylerin olması hatta edepsiz yatışlar dahi rüyâların şeytâni olmasına sebeptir.
Ama bunun tam tersi hoşa giden rüyalar, hamt edilmesi gereken rüyâlardır ki, bunlara rüyâyı-sâdıka denir. Şunu da belirtelim, rüya görülmez, gösterilir. Bilginler en uzun rüyanın, 9 saniye olduğunu belirtirler. Unutmayalım, rüyâlar nasıl yorumlanırsa, o şekilde vâki olur. O sebeple rüya herkese değil ancak anlayana, doğru yorum yapana anlatılır. Çünkü bilinçaltı, ona göre kodlanır ve şartlanır. Doğru ve dürüst olanlar, doğru rüya görürler. Bu tür rüyâlara; ‘rüya-yı sâliha’ denir. Peygamberimiz aleyhissalâtu vesselâm’ın, nübüvvetin ilk 6 ayı, sâdık rüyâlar şeklinde geçti. O’nun rüyâları ak, berrak ve netti. Güzel rüya, Müslüman’a müjdedir. Sâlih rüya görmek adına, uyunan mekandaki enerji akışının pozitif olması, temizliğin, rûhâniyetin olmasıyla, varlıklardan doğru veriler alınır. Bu tür rüyâlar kişiye, Cenâbı Hakk’ın bir ikrâmıdır veya bir ikazdır, bir irşattır. Bunları sâlih ve veli insanların görebileceği gibi âlim ve fâzıl insanlar da görebilir. Rüya bir varlık okumadır. Soyut olanı somut yapma tefekkürüdür.
Şimdi gelelim ‘sihir’ konusuna; sihir, nüfus ve eşya üzerinde tasarruf edilmek üzere harikulâde, olağan dışı hallerin gösterilmesidir. İbnu Haldun’a göre; ‘rabt-ı kalb ve sarf-ı himmetle yapılır. Sihrin varlığı Kur’an ve sünnetle sabittir. Peygamberimiz aleyhisselâm’a da sihir yapılmıştır. Bu ön bilgilerden beytimize gelecek olursak, pâdişâhın beklediği mânâ hekiminin yapacağı ilacın çok tesirli ve şifa bahşedici olduğundan bu şifânın ‘sihir’ etkisi yapacağından bahsediliyor.
‘Sihir, sebebi ince olan gizli şey demektir. Sihr de, bu çizginin inceliğinden belirsizliğinden alınmıştır. Bilgi açısından sihri öğrenmek küfür değildir. Özünde haram olan hiçbir ilim yoktur. Tatbik etmek ise küfürdür. Sihrin kötülüğünden korunmak için onu öğrenmek, küfür olmaz. “Süleyman'ın hükümranlığı hakkında onlar, şeytanların uydurup söylediklerine tâbi oldular. Halbuki Süleyman büyü yapıp kâfir olmadı. Lâkin şeytanlar kâfir oldular. Çünkü insanlara sihri ve Babil'de Hârut ile Mârut isimli iki meleğe indirileni öğretiyorlardı. Halbuki o iki melek, herkese: Biz ancak imtihan için gönderildik, sakın yanlış inanıp da kâfir olmayasınız, demeden hiç kimseye (sihir ilmini) öğretmezlerdi. Onlar, o iki melekten, karı ile koca arasını açacak şeyleri öğreniyorlardı. Oysa büyücüler, Allâh'ın izni olmadan hiç kimseye zarar veremezler. Onlar, kendilerine fayda vereni değil de, zarar vereni öğrenirler. Sihri satın alanların (ona inanıp para verenlerin) âhiretten nasibi olmadığını çok iyi bilmektedirler. Karşılığında kendilerini sattıkları şey ne kötüdür! Keşke bunu anlasalardı!” (Bakara, 102) "Siz atın" dedi. Onlar atınca, insanların gözlerini büyülediler, onları korkuttular ve büyük bir sihir gösterdiler. Sihirbazlar ip ve odun parçalarını ortaya attılar. Fakat halkın gözlerini büyüledikleri için bu attıkları şeyler onlara yılan gibi gözüktü.” (A’raf, 116) “Hayır, siz atın, dedi. Bir de baktı ki, büyüleri sâyesinde ipleri ve sopaları, kendisine gerçekten koşuyor gibi görünüyor.” ( Tâhâ, 66)
Sihrin özünde bir hârika yoktur. Sihrin oluşmasının özel sebepleri vardır. İnsanlar bu sebepleri bilmediklerinden dolayı sihri harika bir şey zannederler. Bu sebeplerin nazarî bir açıklaması olması da şart değildir. Sihrin üç kökü vardır; imansızlık, ahlaksızlık ve aldatmak. Sihir, ya sırf yalan-dolanla aldatmak ve iğfal için yapılır veya az çok bir gerçeğin suistimâli ile yapılır. Sihrin insana olağanüstü gelmesi, onu meydana getiren gizli sebeplerin bilinmemesinden kaynaklanır.
Bir olayın sebebi bilinmezse, o olay büyü etkisi yapar. Gerçek tesir, ne sihirde, ne sihirbazda, ne şeytanda, ne melekte, ne yerde, ne göktedir. O tesirin esâsı Allâh’ın yaratmasındadır. Allah izin vermezse ne sihir, ne sihirbaz, hiçbir kimse bir şey yapamaz. Her şeyde olduğu gibi, sihirden de, Allâh’a ve O’nun şifâ kaynağı olan Kur’ân’a sığınmak gerek.
Sihir aynı zamanda hârikulâde haller göstermek mânâsına da gelir. Bu haller peygamberlerde meydana gelirse ‘mûcize’, evliyadan meydana gelirse ‘kerâmet’, gayrimüslimlerde olursa ona ‘sihir’ denir. Sihir, mucize ve kerâmet karşısında bozulur. Nitekim Firavunun sihirbazlarının hünerlerini Musa’nın âsâsı yok etmişti.’ (Mesnevî-i Mânevî Şerhi-İlk 1001 Beyit, Hüseyin TOP, Konya, 2008, Tablet Yayınları, s.78)
Hayırlı Cumâlarınız olsun.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Nurten Selma Çevikoğlu Arşivi