Nurten Selma Çevikoğlu

Nurten Selma Çevikoğlu

Edepsizlerin Zarârı Herkese Dokunur

Edepsizlerin Zarârı Herkese Dokunur

Bugün de her zaman ki gibi; ‘Selam duâsı’yla başlayalım isteriz yazımıza;

‘Aşk olsun. Aşkınız cemâl olsun. Cemâliniz nûr olsun. Nûrunuz ayn olsun.’

Efendim geçen hafta kaldığımız yerden devam edelim;

“Alış-verişsiz, çene yorup laf işitmeden, gökten Hakk’ın sofrası inip erişiyordu.”

Şerefli Kur’ân’ı-Kerim’de geçtiği üzere: “…Sonra üzerlerine bulutla gölge yaptık, onlara kudret helvası ve bıldırcın eti indirdik. (Onlara dedik ki) ‘Size verdiğimiz rızıkların temizlerinden yiyin.’ Dedik…” (A’raf, 160) Musa (A.S) ile kavmi Firavunun zulmünden kaçarken önlerine çıkan Kızıldeniz’in yarılarak kendilerine yol olması sonucunda, selâmetle oradan çıkarak, Sina çölünde tam kırk sene kaldılar. (Mâide, 26) Burada bulundukları sırada Cenâbı Hak, Hz. Musa ve kavmine hayatlarında bir kolaylık olması açısından gökten sofra ihsan edildi. Akşamları temiz ve pişmiş bıldırcın eti yiyerek, sabahları da, ağaç ve çalıların üzerinde ‘Menn’ denilen ‘Kudret Helvası’ ile karınlarını doyuruyorlardı. Hiç şüphesiz bunlar, Hakk’ın onlara zahmetsizce takdim ettiği ikrâmıydı.

“Musâ (A.S)’ın kavmi içinden bâzı edepsizler; ‘Hani sarımsak, hani mercimek?’ diye söylendiler.”

Musa peygamberin kavminin içindeki bâzı densizler, edep yoksunları kendilerine Hak katından hiç zahmetsiz ikram edilen yemekleri beğenmeyerek daha fazlasını istediler. Bu husus, yüce Kur’an’da şöyle anlatılır: “Hani siz (verilen nimetlere karşılık): ‘Ey Musa! Bir tek yemekle yetinemeyiz; bizim için Rabbine dua et de yerin bitirdiği şeylerden; sebzesinden, hıyarından, sarımsağından, mercimeğinden, soğanından bize çıkarsın’, dediniz. Musa ise: ‘Daha iyiyi daha kötü ile değiştirmek mi istiyorsunuz? O halde şehre inin. Zira istedikleriniz sizin için orada var’, dedi…” (Bakara, 61) Bu zayıf karakterli kişiler, eskiden Mısır kıptîlerinin yanında köle olarak çalıştıklarında bahsedilen yiyecekleri yiyorlardı. Fakat şimdi köle değil hürriyete sâhiptiler ve hiç zahmetsiz Allah Teâlâ tarafından kendilerine ikram edilenlerden yiyorlardı. Ama zaman içinde bu güzellikleri beğenmemezlik edince semâdan sofra inmez oldu. Bu tür vasıflara sâhip olan insanları tabiatı asliyesinde şükürden çok kanaatsizlik ve tatminsizlik duyguları vardır. Bu duygularından dolayı hem nimetleri vereni hem de dostlarını rahatsız ederek değerlerini düşürürler.

“Göklerin sofrası ve ekmeği kesildi. Geriye ekin ekmek, bel bellemek, orak sallamak zahmeti kaldı.”

Yahudiler semâdan ihsan edilen sofrayla karınlarını doyururken içlerindeki edepsizler yüzünden bu ikramlardan hepsi mahrum kaldılar. Aslında bu konu daha önce Enfal sûresinde (Enfal, 25) bahsi geçtiği üzere, fitne çıkmadan evvel, o fitne giderilmelidir yoksa o fitne bütün bir topluma zarar verir. Ormanda bir ağaç tutuşsa eğer söndürülmez ise kuru-yaş bütün bir orman yanabilir. Aynen bunun gibi bir gemiyi delmeye çalışanlara mâni olunmazsa gemideki herkes hazin bir âkıbete sürüklenebilir. Dolayısıyla Cenâbı Hakk’tan ikram buyrulan yemekleri küstahlık edilip beğenilmezliklerinden ve nankörlük edenlerin yüzünden diğerleri de mağdur oldular. Bu mağduriyetten sonra onlara zahmet ve meşakkat dolu günler kaldı. Gerçekten nimete şükür gereklidir, aksi aynen buradaki gibi hüsran, zahmet ve zillettir. O sebeple insan hayâtın her safhasında, her zaman edeple gayret sarf ederek, huzurla yaşamaya tâlip olmalıdır.

Buna benzer bir hâdise de, Hz. İsâ (A.S) zamânında yaşandı. İsrâiloğulları yine aynı küstahlığı yaptılar. Üç-beş haddini bilmez edepsizin sebebiyle gökten indirilen (mâide) sofra artık inmez oldu.

“İsa (A.S) tekrar şefaat edince, Cenâbı Hak, tabak içinde ganimet, sofra ve nimet gönderdi.”

Yüce Kur’an’da: “Meryem oğlu İsa şöyle dedi: Ey Rabbimiz! Bize gökten bir sofra indir ki, bizim için, geçmiş ve geleceklerimiz için bayram ve senden bir âyet (mucize) olsun. Bizi rızıklandır; zaten sen, rızık verenlerin en hayırlısısın.” (Mâide, 114) Bahsedildiği gibi Allâhu Teâlâ, İsa peygamberin duâsını kabul etti, İsrâiloğullarına gökten sini sini yiyecekler gönderdi. ‘Rivâyete göre, bulutların arasından kırmızı bir sofra içinde pulsuz, kılçıksız, kızarmış balık, balığın etrâfında her türlü sebze, biri zeytinli, diğerleri, ballı, tereyağlı, peynirli ve pastırmalı olmak üzere beş çeşit pide, her gün veya gün aşırı iniyordu. Bu böylece tam kırk gün devam etti. Bu sofradan, önceleri fakir-zengin herkes yiyordu. Zenginlerin açgözlü davranmaları yüzünden İsa aleyhisselâm’a vahiy inerek: “Soframı fakirler ve hastalara tahsis et.” Emri geldi, ortalık karıştı, sofra inmez oldu. İlâhi emre uymayıp karşı çıkanlar da böylece cezâlandırılmış oldu. İlk sofra Pazar günü indiğinden, Hıristiyanlar Pazar günü bayram ilan ettiler.’ (Yazır Elmalılı Hamdi, Hak Dînî Kur’an Dili, III. cilt, s.366)

Kıymetli okurlar bugünlük bu kadar olsun, haftaya devam etmek üzere inşallah. Sizlere hayırlı Cumâlar diliyorum efendim.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Nurten Selma Çevikoğlu Arşivi