Nurten Selma Çevikoğlu

Nurten Selma Çevikoğlu

Hayal ve Hakikat

Hayal ve Hakikat

Yine, ‘Selam duâsıyla başlamak istiyoruz efendim, müsâdenizle;

‘Aşk olsun. Aşkınız cemâl olsun. Cemâliniz nûr olsun. Nûrunuz ayn olsun.’

Mesnevî’de başladığımız hikâyeye devam edeceğiz bu günde;

“O vâ’dedilen vakit geldiğinde, gündüz oldu. Güneş ortaya çıktı, yıldızları söndürdü.”

Uyanınca, güneş doğunca yıldızlar kaybolur. Yanan şeyler, yıldızlar ‘yâni yalancı, hekimler’ kayboldu. Ama ışıkları yaktıran ve söndüren bir ilâhî gücün varlığına burada işâret var. İşte sen de, yaktırana-söndürene tâbî olmadıkça, sonsuz kudretin nurlarını yansıtan ayna olmazsın. Burada Hakk’ın kudretiyle söylenmiş şâirâne bir üslup var.

“Pâdişah, gözlem yerine, pencere önüne oturdu, beklemeye başladı. Görsün diye, sırlar âleminden kendisine gösterileni.”

“Padişah, mayası fazilet, şahsı azamet dolu bir gönül ehli gördü. O karanlık içinde bir güneşti.”

Daha önceki tabipler, karanlıklar içinde tıpkı ay yüzlü bu şahıs karşısında, gölge gibi kaldılar. Onun gelişi geceden belliydi. İslam’da gündüzün gelişi geceden bellidir, aynen bunun gibi bu ışık zuhur etti.

“O uzaktan göründü, ay’ın hilal hâli gibiydi. Çok zayıf ve nahifti. Yokla var arası bir hayal gibi göründü.”

‘Hayal gibi yok denilecek bir halde idi. Hayal, hakikatin karşıtıdır. Gerçekte olmadığı halde zihinde üretilen ve bir şekilde görülen şeye hayal, hayal görme denir.

Ay, ilk gece pek parlak olduğu için, onu herkes göremez. Görülmese bile, bu bir hayal gibi, bir görünür, bir kaybolur ve ayın bu hâline ‘hilal’ denir. Mevlâna Hz.inin, ‘hem yoktu hem vardı’ dediği ayın bu şeklidir ve gelen zâtın, hayal meyal görünen görüntüsüdür.

Hilal aslında ayın doğduğu birinci ve ikinci günleri ile son 28.ve 29. Günlerinde aldığı şeklin adıdır.

Pâdişâhın rüyâsında kendisine geleceği bildirilen zât’da nurdan bir vücut gibi belirir Sihirli sisler arasından yavaş yavaş beliren bir nûr beden, ışık insandır gelen.

Fânî vücûdunu Hakk’ın varlığında yok etmiş, Hakk’da fânî olmuş, bütün hırslardan, nefsânî duygulardan arınmış, kesafetten kurtulmuş, Hakk’ın mahremi olmuş, ‘Allah ile bâkî olma’ mertebesine erişmiş, Hakk’ın emir ve yasaklarından başka ne varsa yolundan süpürüp atmış, gönlünü Hakk’ın sevdâsıyla donatmış, o Sonsuz Kudretin peyki hâline gelmişti.

Böyle bir nûr hilâli hâline gelmek için de türlü meşakkatlere katlanmış, dertlerle, mihnetlerle eş olmuş, bir ışık huzmesi gibi incelmiş, Hakk’ın gerçek hilali olmuştu.

Aslında buradaki hayal, Şemsî Tebrîzî’nin hayâlidir. O ışık huzmesi, o nur kandili de Hakk’ın tecellilerini Mevlânâ’sına yansıtan bir ayna vazifesi görmüştür. Hayal âlemi, bu kesret âlemine âit bir hâdisedir; baştanbaşa gerçek varlık olan Hz. Allah varlığının yokluktaki tecellisidir ve bu âlem, ilâhî âlemin hayâlinden ibârettir. İlâhî âlemle bu âlem arasında bir de ‘misâl âlemi’ vardır. Ruhları ve cisimleri şeffaf bir havuzda toplayan âlemdir bu. Ve bu âlem, o âlemin sanki bir fotokopisidir. Misal âleminde eşyanın planı, programı hayalleri her şeyi var, fakat cisimleri yoktur. Cisimler, o hayal âleminde şeffaf varlıkların bu kesret âleminde aldığı şekillerdir. Misal âlemi de, dünya âlemi de, hepsi Allah katındaki gerçek âlemin bir nevi hayâlinden başka bir şey değildir.

Allah katındaki gerçek âlemden başka ne varsa, baştan sona hepsi de bir hayâlin akışından başka bir şey değildir. Misal âleminin ve mevcûdâtın hayalleri de biri bakıma Yüce Hâlık’ın esma ve sıfatlarının tecellisinden başka bir şey değildir. Allah ezelîdir. Allah vâr iken O’ndan başka bir şey yok idi. Ne varsa O Celle ve Âlâ yarattı. Yarattı da, neden yarattı? Yaratılan şeylerin maddesi ne idi? Bu soruya ârifler; ‘Esma ve sıfatlarından yarattı.’ Diye cevap verirler.

Onun için ki gerçek Hakk erleri, her varlıkta Hakk’ı gören, her şeyi Hakk’dan bilen engin bir hoşgörünün sâhibi, sabırlı ve sevecen insanlardır. Onlar, her güzellikte Hakk güzelliğini görürler ve bu güzelliklere kul köle olmanın lezzetini yudumlaya yudumlaya Hakk’ın hakikatine doğru yol alırlar.

Bu kesret âleminde halkın gördüğü hayal, yeryüzü güzelleri ve güzellerin güzellikleridir. Erenlerin gördükleri hayal ise, gördüğü güzelliklerden akseden Hakk’ın gerçek güzelliğidir. Güzellik mefhumunun kendisidir.’ ( (Mesnevî-i Mânevî Şerhi-İlk 1001 Beyit, Hüseyin TOP, Konya, 2008, Tablet Yayınları, s.80-81)

Efendim bugünlük de bu kadar olsun, haftaya görüşmek üzere sizlere hayırlı Cumâlar diliyorum.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Nurten Selma Çevikoğlu Arşivi