Nurten Selma Çevikoğlu

Nurten Selma Çevikoğlu

Edeple Nur İle Dolan Gök Kubbe

Edeple Nur İle Dolan Gök Kubbe

Yine her zaman ki gibi; ‘Selam duâsı’yla başlayalım efendim:

‘Aşk olsun. Aşkınız cemâl olsun. Cemâliniz nûr olsun. Nûrunuz ayn olsun.’

Kaldığımız yerden devam ediyoruz;

“Sana gönül dağınıklığından ve gamdan ne ârız olursa (çökerse) korkusuzluktan ve küstahlıktandır”

Bâzen insanın içini bir sıkıntı basar, gönlü daralır, bu durum, Rabbül Âlemîn’in ‘Kâbid’ ismi şerifi hükmüncedir. Gün olur insan, gönül huzûru içindeyken birdenbire sebepsiz yere o huzur hâli yerini kişiyi bunaltan, daraltan bir durum hâline sokabilir. Bu hal, insanın Cenâbı Hakk’ın hoşuna gitmeyen, çirkin bir fiil işlendiğinin bir işâreti olabilir. O zaman kulun derhal tevbe kapısına yönelmesi ve kendini sıkan, daraltan o halden kurtulması gerekir, bu mümince bir tavırdır. Böyle olduğunda bu sefer o bunalan, daralan kalp, ‘Bâsıd’ ismi şerifi ile açılır, ferahlar, genişler. Tevbe-i istiğfarla tekrar eski huzur hâline kavuşulur. Gönlü günahlarla kirlenmemiş olanın, gönlü ve zihni irfan nurlarıyla dolar sonuçta bu nur, Cenâb-ı Hakk’ın nûru ile birleşir. O his kul için güzel bir mânevî doluştur.

Ancak bunun tam tersinde, kişide Allah (c.c) korkusu olmazsa o her yanlış işi rahatlıkla, korkusuzca işler. ‘Câhil cesur olur, derler, aslında bu cesurluk, insanın küstahlığından, edepsizliğinden gelir. Ve bu hal kişinin eğer gönlünü tırmalıyor, rûhunu sıkıyor, onu rahatsız ediyorsa demek ki, o hal günah hâlidir. Sonuçta mümin hemen döner Rabbinden af diler. Yoksa kişi vicdânını, gönlünü acı ve elemler içinde bırakır. Tevbesiz insanlar her vakit huzursuz, bunaltıcı, problemli ve şikâyetlidirler. Bunlarda hayır olmaz.

“Kim dost yolunda kayıtsız bir halde (korkusuzca) yürürse, mert olanların yolunu da vurmuş olur. Böylesi nâmerttir.”

Hak korkusuna kayıtsız olanlar başkalarının yolunu keserler. Her şey yine sana sendendir. Bunun için edepsizliği ve küstahlığı terk etmek gerekir. Kâfirler imâna hasrettir ama bunun farkında değildir. Bunlar asla kalp huzûruna sâhip olamazlar, gönüllerinde sekine bulunmaz. Şurası bir hakikat ki, bir kimsenin Rabb’inin emirlerini dinlememesi, Cenâbı Hakk’ın emirlerini karşı gelmesi başkalarına kötü misal olur. Meselâ, bu kimse âile reisi ise, çocuklarına iyi bir örnek teşkil etmez, işveren ise işçilerine, öğretmen ise öğrencilerine güzel misal teşkil etmediğinde talebelerinin yolunu kesmiş olur, âile reisi, hâne halkının yolunu keser. Zira insanların başkalarını taklid etme hususiyetileri vardır. Dolayısıyla çirkin davranışlılar başkalarını saptırmış olurlar. İşte böyleleri namerttir.

“Şu gök kubbe edep yüzünden nurla dolmuş, melek de yine edep yüzünden mâsum ve tertemiz olmuştur.”

Cenâbı Hak, şu varlık âleminde yarattığı her şeye bir kural ve kâide koymuştur, düzen ancak bu şekilde devam eder. İnsan hâricindekiler kendilerine koyulan nizamlara uygun hareket ederler, zerre Hakk’ın emirlerin dışına çıkmazlar çünkü onların kâidesi böyle konmuştur. Bu onların edep üzere ve tertemiz olmalarından ileri gelir. Melekler dahil kutsî emirlere tamı tamına riâyet ederek, isyan etmezler, Rabb’in rızâsını kazarak şereflenirler. Meleklerden sâdece iblis Hakk’ın emrine karşı çıkmış, isyan etmiş, raydan çıkmıştır. Cenâbı Hakk’ın emirlerine karşı çıkan edepsizler, şeytana tâbi olanlardan başkası değildir. Melekler Rabb’lerine olan hizmetleri noksansız olarak yerine getiren dâimâ hak üzere olan nurdan yaratılmış Allah Teâlâ’nın eşsiz sanatının görünmez tecellileridir. İşte bu kutlu çizgide edep üzere olan kullar meleklerden üstün görülmüştür.

“Güneşin tutulması küstahlık yüzündendir. Azâzilin (şeytanın) rahmet kapısından kovulması da edepsizce pervâsızlığı yüzündendir.”

Burada güneşin küstahlığından maksat, güneşe tapanların durumudur. Güneş doğduğunda, tepe noktasına geldiğinde ve nihâyet battığında güneşe secde edenleredir sözler. Yanı sıra burada güneş ışığı, nûruyla kibirlendi ve gururlandı, ancak bu olayın güneş tutulması olduğu, teşbih ediliyor. Aslında güneş tutulması ilmî bir olaydır. Ay’ın dünya ile güneşin araya girmesiyle kısmen bir süre karanlıkta kalınır. Bir başka Mesnevi şerhinde insan aklı güneşe benzetilir, insan eğer edepsizlik ederse o vakit akıl bir ara tutulur, karanlıkta kalır. Bilindiği üzere şeytan ilk yaratılan insan Adem’e secde etmediğinden ötürü cennetten kovuldu. Dolayısıyla o günden bu yana şeytan kötülüğün, fesâdın, başkaldırmanın sembolü oldu. Şeytanın ve ona uyanların ebediyen cennete giremeyecek olması, akıl sâhibi insanlara en güzel bir ibretli misaldir.

Efendim bugünlük de bu kadar olsun. Hayırla kalın. Cumânız mübârek olsun.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Nurten Selma Çevikoğlu Arşivi