Nurten Selma Çevikoğlu

Nurten Selma Çevikoğlu

Hâli perîşânımız

Hâli perîşânımız

İnsanoğlu Rabbi Teâlâ’nın arzında, O’nun ikram ettiği nimetlerle hayâtını devam ettirirken, yüce Yaratıcıyı yaşanan hayâtın içine dâhil etmeyerek tamâmen keyfine göre bir hayat yaşıyor. Halbuki aldığımız nefese kadar bize her şeyi bahşeden Allah Teâlâ’dır. Yeryüzünün her sathı kâinâtın Rabb’inin mülküdür. O’nun mülkünde yalnızca O’nun istediği gibi yaşanır, keyfe göre değil.

Cenâbı Hakk’ın mülkünde Rabb’imizi hiçbir işimize karıştırmadan, O’nu umursamadan yaşamak insan için en büyük gaflettir, en büyük aymazlıktır. Allah Azze ve Cel yeryüzünü şenlendirmek ve kendisini bilsin diye yarattığı insanın, kendi huzur ve mutluluğunun temini adına, Peygamberleri aracılığıyla -bugünün tâbiriyle- çok önemli mesajlar göndermiştir. Allah Teâlâ’nın bizim için gönderdiği ilâhi kânunları önemsemeyip, bâki bir hayat olan ahret hayâtını hesâba katmadan kendi kafamıza göre hareket etmek asla insanın yararına bir davranış biçimi değildir.

İslâm’ın kural ve kâideleri sâdece cenâze olunca yâhut tabi âfetlerde veya bir hastalık esnâsında artık tutunacak bir dal kalmayınca mı hatırlanmalı? İnsanlar evlenemeyen çocukları, yüksek öğrenim kurumuna girmesini istediği evlatları için de zaman zaman duâya başvurarak Allâh Teâlâ’yı hatırlıyorlar. Din, evet zor zamanlarda başvurulacak en temel hakikattir ama asıl bizim hayâtımızı yönlendirecek en ehemmiyetli hükümler zincirlemesidir. Din hayâtın ana merkezine alınırsa ortaya güzellikler, iyilikler, faziletler çıkar. Din hayattan çıkarılırsa ortalık çirkinliklerden geçilmez.

Din hayâtın bir köşesine itilince insanlar arası muaşerette sevgi, saygı kalmaz, sabır, sadâkat, hoşgörü, anlayış mefhumları zayıflar, karşılıklı müsamaha, güven, itimat biter. Anne-babalar evlatlarına, öğretmenler öğrencilerine kul, köle olurlar. Dost olacak arkadaş, güvenilecek esnaf bulunamaz. Her konuda bilhassa dînî konuda tâbiri câizse ağzı olan konuşur. Asıl hakikatlere itibar edilmeyip yalan-yanlış varsayımlar havada uçuşur. Bilginin kaynağına erişilmediğinden câhilâne bid’atlar ortalıkta dolaşır. Başına gelen sıkıntılardan dolayı kadere ver yansın edenler çoğalır. Hâşa kafası bozulan dîne, diyânete sövenlere dahi rastlanır. İşte bugün olanlar bunlar ne yazık ki!

Oysaki günümüzde bozulan âile huzur ve uyumu için güzel dînimizin ölçüleri şart. İnsan muaşeretlerinin sağlıklı bir şekilde sürmesi ve devâmı için İslâmî ölçülerin hâkim olması şart. Toplumsal olarak bunalım ve buhranlara düşmemek için Peygamberi ahlak şart. Dolayısıyla bugün yaşanan pek çok problemin çözümünde din şarttır. Bu ıskalanamayacak bir gerçektir. Dinsiz bir hayat yalnızca karmaşadan ibârettir, bugün olduğu gibi…

Toplumda cereyan eden olumsuzlukların menşeinde insanların işledikleri günahlar vardır. Bugün Müslüman toplumların yaşantı yönüyle gayri Müslimlerden bir farkı kalmamıştır. Eskiden ağza alınmayacak, konuşulamayacak davranışlar biçimleri bugün alenen sokaklarımızda, hânelerimizde arzı endam ediyorken hâla uyanmayacak mıyız? Geçmiş kavimlerin helak sebepleri, başlarına gelen topluca felâketler, hep işledikleri rezillikler yüzündendi. Kur’ânu Azûmüşşân bunların misalleriyle doludur.

Cenâbı Hak, Hak yoldan kayanları, azıp-sapıtan insanları zaman zaman afet, belâ ve musîbetlerle ikaz eder. Âdeta; ‘Ne yapıyorsunuz, bu gidiş nereye?’ diyerek uyarır. İşte son günlerde gözle dahi görülemeyen mini minnacık bir virüs vesilesiyle en güçlü ülkelerin ekonomileri batma tehlikesiyle karşı karşıyadır. Hastanelerde yatan binlerce insan var ve dahi yüz binlerce insan öldü. Koca koca dünya devleri bu felâket karşısında âciz kaldı, bir türlü çözüm bulanamıyor. Bütün bu olanlar yüceler yücesi Allah Azze ve Celle’nin izni dâiresinde cereyan ediyor. Şaşkın insan aylardır aşı bulma gayretinde daha bir sonuca ulaşamadı.

Bilinsin ki her şey Cenâbı Hakk’tan… Veren de O, alacak olan da, yine O’dur. İnsanlar ancak O’na sığınmakla, O’na güvenmekle ruhsal sıkıntılara düşmezler. Ne buyuruyor Rabb’i Teâlâ; “Görmediler mi ki, onlardan önce yeryüzünde size vermediğimiz bütün imkânları kendilerine verdiğimiz, gökten üzerlerine bol bol yağmurlar indirip evlerinin altından ırmaklar akıttığımız nice nesilleri helâk ettik. Biz onları, günahları sebebiyle helâk ettik ve onların ardından başka nesiller yarattık.” (En’am, 6)

Başımıza gelen olumsuzluklardan ibret alarak hal ve ahvâlimizi düzelterek hayat yolumuza devam edebiliriz. Yoksa; ‘İçimizdeki beyinsizler yüzünden bizi helak etme Allâh’ım’ diye dua etmek durumunda kalabiliriz. En kısa zamanda daldığımız gafletten uyanmamız temennisiyle efendim. Hayırlı Cumâlar.

 

 

 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Nurten Selma Çevikoğlu Arşivi