Kavramları Hafifletme
Birçok kavramımız ve özellikle İslam'ın, Kur'an'ın ortaya koyduğu temel kavramlar, ilk insan Hz Adem (as)'ın yaratılışıyla var olmuş ve kıyamet kopuncaya kadar da var olacak olan insani kavramlardır. Ancak ne var ki; yıllar yılı bu kavramlar kullanıla-kullanıla ya da bilerek veya bilmeyerek tahaffüf ediliyor. Yani hafifletilip ağırlığı gideriliyor. Mesela binlerce kavramdan sadece iki tanesini örnek verelim:
Sorumluluk: sorumluluk= mesuliyet
Nedense sorumluluk kavramını ne zaman duysam (ben belki de öğretmen olduğum için) genellikle rehberlik eğitimi toplantılarında çocuklar üzerinden anlatılır. İşte, “Çocuğa sorumluluk bilincini kavratmak gerekir... vb.” gibi anlatılır.
Ya da hacı-hoca takımı biraz daha işi genişleterek Allah'a karşı, ana babaya karşı, karı-koca birbirine karşı... vs. sorumluluklarından bahsederler. Fakat dinleyiciler de; hiç umursamadan dinler gibi yaparlar/yaparız, ama dinlenilmez.
Halbuki bir devlet başkanının, başbakanın veya cumhurbaşkanının sorumluluğunun üzerine basarak ve hatta “Sorumluluğunu yap!” “Şu sorumluluğunu neden yerine getirmiyorsun?” dersen Kıyamet kopacaktır. Bakın kavram nasıl değişiverdi.
O makama geldiysen sorumlusun. Hz Ömer'e ihtiyar kadının dediği gibi: “Bilemeyeceksen, haberin olmayacaksa ne diye halife oldun?” Ülke sahipsiz. Gençler, ihtiyarlar Google internet batağında sorumsuz batıp gidiyorlar.
Paramız ekonomi dibe vurmuş sorumluluk alan yok. Ülkeyi soyduruyor, talan ediyorlar; sahipsiz sorumluluk alan yok. İnsanlar birbirini vuruyor, kırıyor yine tam bir sorumluluk alan yok... vs. Bir Müslüman ülke, Gazze’de ümmet, toplum toptan yok ediliyor, sorumlu kişi asla kıpırdamıyor. Kimseyi de kıpırdatmıyor. Bazı zavallı hocalarda haince sorumluluğu vatandaşa atıyor. Mesela bu haftaki (11 Nisan 2025) o güzel hutbenin muhatabı yok. Çünkü muhatapları İsrail ile işbirliği içindeler.
Rahmetli Semih Sancar (eski genelkurmay Bşk.) yine rahmetli Erbakan'a: “Sen sorumluluğu alır, imza atarsan; ben Kıbrıs'ı baştan sona alırım.”diyor. Bana demiyor, sana demiyor, başbakana diyor. Çünkü sorumlu o!?.
Bir diğeri Kur'anî bir kavram kanitîn: Yani kanaatkar olmak. Anadolu'da buna başka bir deyimle “gözü tok olmak” demişler. Yine bizim vaaz ve hutbelerimizde bu konuyu dinlesen (dinlenmiyor) hafif gibi anlatılır, aslında hafif te değil.
Ama: “Gözü tok kanaatkar insanı devlette önemli görevlere getirmek lazım. Ona göre koltuğu, kasayı, masayı, anahtarı vermek lazım.” başlığında konuyu ele alırsak; inanın insanın içi kararıyor. Adam bir ülkeyi tümden yutsa doymuyor. Hiç durmadan ve ardı-arkası kesilmeden alıyor, çalıyor çırpıyor, ama doymuyor. Koskoca bir ülkeyi iliklerine kadar sömürüyor. Peygamberimiz (sav) böylesine: “İnsanoğlunun bir vadi dolusu altını olsa, bir vadi daha ister. Onun gözünü topraktan başka bir şey doyurmaz.” buyurmuşlardır. (Buhari)
Demek ki kavramlarımızı hafifleterek sunduğumuz zaman etkisi olmuyor. Gereğinden fazla da abartmadan kıvamında sunmak gerekiyor.
Rabbena inneke entessemîun basîr: Rabbimiz! sen her şeyi işiten ve görensin.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.