Hüzeyme Yeşim Koçak

Hüzeyme Yeşim Koçak

Dönüşüm

Dönüşüm

Her tür güzelliği rezil eden bir kemirgenler sınıfı.

İnsaniyetini üzerinden atıp, başkalarının binbir çeşit yükünü zevk edinen merkep sürüsü…

Bataklıkta çoğalan sinekler.

Aslanlık taslarken bol oynayışla fındık kurdu mesabesine düşenler.

Milletin yüzüne bakıp, sırıtıp duran sırtlanlar…

Yersizlik, merkezsizlik, köksüzlük… Büyük küçük kıyametler kopmuştur adeta.

Görünüşünüz insan gibi olsa da ortam, karanlık vasat, süreklilik taşıyan kötülük çağrıları, maruz kaldığınız durum size bunu duyurmaz. Varlığınız dinamitlenmiştir.

Mayın tarlası gibidir er meydanı hatta.

İdeolojiler, ülküler, kutsal emanet, bastığınız zemin, her şey el ve şekil değiştirmiştir; Aslında hepsi sahipsizdir; önemi hükmü kalmamıştır.

Neye uğradığınızı şaşırırsınız. Kendinizi böcek gibi hissedersiniz, ya da daha beter bir şey. Aşağısı, yukarısı, tepesi, dibi tümü birbirine benzer.

Soluklanacak yer yoktur; “büyüklük iddiaları”, envaiçeşit ciyaklamalar maziyle ve güncel örneklerle örtüşmez, muhteşem bir mirası ve fikriyatı aşındırır.

İnsanın içindekiler, dışındakiler, çelişkiler, izah edilmesi zor bir uyumsuzluk bünyeyi kaplar.

Küçük dünyanız mütemadiyen değişmektedir ve kavrayışınızın dışındadır.

Size birileri habire giydirir. Ruh kılıktan kılığa, suretten surete bürünür. Perişan mı, satılık mı, başkasının mı, neyin nesi anlayamazsınız.

Öyle gelir ki peşinden nicelerini koşturan lider, hedefler, kutlu miras meğer o sandığınız evsafa kaliteye haiz değilmiş; içerik boşmuştur mesela.

Başkalarının sorumluluğunu, günahını da almıştır; güle oynaya, kızara bozara izleri boyunca sürüklenenler çoktur oysa.

İnsanlar o hâlihazırdaki “görkemli rehberler, temsilciler” sayesinde hayatlarına yön vermiş; kimilerinin belki ömrü gitmiş, dehşetli bedeller ödemiş, sayısız sıkıntılara duçar olmuştur.

Arayışta olanlar, tutunmaya çalışanlar, hayatını bir çırpıda harcayanlar…

Uğruna yapılan edebiyat, atılan nutuklar,, üzerine oturulan bina hepsi göstermelik, şartlar şekillendiğinde ellerimizle keyfince tahrip edilecek bir yapı, taşınmaya değmez bir oluşummuş.

Senelerce beyhude yere hamallık(!) yapılmış. Bütün anlam, iklim, mana teçhizatı yıkılıp ilerlenebilirmiş(!) pekâlâ.

Neden bu depremleri yaşıyoruz. Mecbur muyduk? Bu amansız şiddet, öfke, muhteşem yalanlar neden, neyin inşası?

Düşünür kıvranır durursunuz günler geceler boyunca.

***

Sanki bütün değerlerimiz hastalıklı, meflûç, demode(!) gibiymiş gibi onlardan vazgeçmeye zorlanıyoruz ve zamanla çirkini, şerri onaylar veya seçemez, tefrik edemez hale geliyoruz.

Dönüşümün mahiyeti nedir, kişi ne(re)ye yol alır, insan kendi kıyametine mi gider?

Tabii Dönüşümün bir de dönüşü vardır. Başarabilirsek hassas ölçümlerle, herhalde önce ferdî hesaplaşmalarımızı yapmak, ruh suretlerini incelemek gerek. Derunumuzda hayvan çiftlikleri mi kurduk, neye dön(üş)dük.

Bir an geliyor; hırslarımız, biteviye parlatılmış tutkularımız, hayatî tercihlerimiz, muhtemel putlarımızın hiçbir ehemmiyeti kalmıyor. Tükenip, sönüp gidiyor.

Şahsımıza, bir vakit ki yaşantımıza, merkez ve önceliklerimize şaşıp kalıyoruz. Esasen hayat bitiyor.

Fark etmeyenler olabilir, tabii bu gerçek siyasiler için de geçerli. Mevki makam rütbe, şan şöhret de bir yere kadar.

Kaçmaya çalışsak, görmezden gelsek de, öte dünya; terbiye sistemi, ayar ve nişanları, türlü konukluklarıyla sizleri bekliyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Hüzeyme Yeşim Koçak Arşivi