Küresel Dayatma
Küreselleşme ideolojisi ve stratejisinin veya postmodernizmin siyasi projesinin, iklim dayatması olduğu artık saklanamayan bir gerçek olarak ortaya çıkmış durumdadır.
Küreselleşme patronlarının dayattığı bu sözde demokratik proje siyasetin alanını daraltırken, projenin temeli olan insan ve çevrenin de yeniden tanımlamasını yapmaktadır.
Siyasal partiler tek dünya düzeninde sadece aldıkları emirleri uygulayan yerel aktörler olarak görülürken, STK lar da yerel demokrasi adına, küresel kararlar konusunda iş başına getirilen iktidarların destekçisi olmakla vazifelendirilmişlerdir.
Küresel sermayenin çıkarlarının çatışmasız bir biçimde sürdürülmesinin aracı olan temsili demokrasi ve siyasal partilerin üzerinden kurgulanan bu yıkım projesinde, küresel odaklar tarafından görevlerinin yerine getirilmediğine inanılan STK lar, toplumsal hareketler açısından ideolojisizleştirilmiş ve örgütsüzleştirilmiş kitleler haline dönüştürülecektir.
Toplumların 20. yüzyılın başlangıcında refah devleti düşüncesi öne çıkarılarak yönlendirildiği gibi, 21. Yüzyılda da yeni anlamına gelen neo ön eki ya da son anlamına gelen post ekleriyle tanımlanan kavramlarla yönlendirilmeye çalışılmaktadır.
Yüzyılın son çeyreğinden bu yana dayatılan köklü değişimin iktisadi, siyasi ve kültürel alandaki kaçınılmaz değişimler olduğu ifade edilse de, küreselleşmenin tüm alt başlıklarının iktisadi sonuçlar doğuracağı ve bunun uluslararası ekonomide diğer alt başlıklardan çok daha fazla etkileşim ve değişim sonucunun olacağı ortaya çıkmıştır.
Yenidünya düzeni, yeni siyaset, yeni sağ, yeni muhafazakârlık, yeni/neo-liberalizm, yeni sol, yeni siyasal kültür, yeni toplumsal hareketler ve post-materyalist değerler, post-endüstriyel toplum, post-endüstriyel devrim, post-fordizm ve post-modernizm kavramlarıyla gündeme getirilmeye çalışılan şey, aslında sadece tek dünya devleti adıyla tanımlanabilecek olan, küresel hegemonyadan başka bir şey değildir.
Tüm bu sözcük ve kavramların arkasına sığınılarak gözden kaçırılmaya çalışılan durum ise, küresel canilerin yüzyıllardır kirlettikleri çevrenin ceremesini azgelişmiş ülkelerin üzerine yıkarak, azaltacakları dünya nüfusu sayesinde, egemenliklerini bir yüzyıl daha sorgusuz sualsiz devam ettirme isteğidir.
Uluslararası arenada mal ve hizmet ticaretinin payının ve öneminin artması, üretim etkinliğinin yeryüzüne yayılması, uluslararası yatırımların ve finansal hareketlerin tek bir merkezden yönetilmesi isteği küreselleşme olarak kabul edildiğinde; yeni bir olgu olmadığı, yüzyıllardır farklı isimlerle ve boyutlarla devam edegeldiğini görmekteyiz.
Küreselleşme ister kapitalizmin farklı bir aşaması, ister kapitalizmin bir dünya sistemi olarak yaygınlaşarak egemenlik kurması, isterse de dünya ekonomik krizine karşı, sermayenin devreye soktuğu yeni bir program olarak tanımlansın, sonuçta iktisadi boyut olarak yüzyılı aşkın bir süredir uygulanmakta olduğu ortaya çıkmış olmaktadır.
Günümüzde ise ortaya çıkan bilgi ve iletişim teknolojisindeki gelişmeler sonrasında ucuzlayan ve hızlanan uluslararası ticaretteki serbestleşme ve finansal akışkanlığın, yeniden kontrol altına alınmasından başka bir şey değildir.
Böylece küreselleşen ekonomi siyasetten ayrılarak, ulus toplumlar ve ulusal devletler yerine, başka kurum ve bağlantılara geçmesi biçiminde ortaya çıkmakta, siyaseten ayrıldığı için öncekinden farklı olarak, mekân ve mesafe sınırlarıyla bağlı olmayan, siyasal kurumların menzilinin dışında uluslararası finans ve sermaye kurumu olarak çıkmaktadır.
Siyasetin mekânı fiziksel ve coğrafi sınırlar olarak kalırken, artık ülke sınırlarıyla bağlı olmayan sermaye ve enformasyon, fütursuzca hâkimiyetini sürdürebilmektedir.
Küresel dayatma bunun için nakit parayı öldürüp banknotları kaldırarak, dijital paraya geçilmesi için hükümetlere baskı yapmakta, "iklim kanunu" ile de hukuki altyapıyı hazırlamaktadır.
Küreselcilerin dayatmalarına dur diyerek hayatına, parana, mülküne ve vatanına sahip çık.
Özgürlüklerimiz siyonistlere devredilmemelidir. Bu nedenle, İklim Kanunu'na HAYIR de.
FARKINDA MIYIZ?
Küresel ekonomi karşısında ulus devletin yetki aşınmasına uğraması, siyasetle ilgili geleneksel tanımları yetersiz kılmakta, ortaya yeni bir tanım gereksinmesi çıkarmaktadır.
Küreselleşme ile birlikte biçim değiştiren kapitalizmin süreç içindeki bu yeni yapılanmasında, devletin rolü ve işlevi ile siyasetin kapsamı, konuları ve kurumları biçim değiştirmektedir.
Bunlara ideoloji ve kültür alanındaki değişiklikler de ilave edilince, ideolojik alandaki değişim, neo-liberalizm, kültür alanındaki değişim ise post-modernizem olarak kendisini göstermiş olacaktır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.