DERS KİTAPLARINDA KÖKLÜ BİR REFORM YAPILMALI
Sevgili okurlar, bugünkü yazımız, bu hafta Öğretmenler günü vesilesiyle yazdığımız diğer yazımızın devâmı mâhiyetinde, ders kitapları muhtevâsına yönelik olacak. Müsâdenizle başlayalım bakalım.
Biliyorsunuz ne zamandır, okullarda öğrencilerimize okutulan ders kitaplarının muhtevâsının tekrar gözden geçirilmesi, köklü ve asil değerlerimiz ile birlikte konuların yeniden ele alınmasına dâir yazılar yazmış ve böyle bir istekte bulunmuştuk. Her ne kadar geçtiğimiz yıllardaki bakanlar (İsmet Yılmaz) bu hususta konulara yeni ilâveler yapılarak gerekli iyileştirmelerin olduğunu belirtmişti. Biz de ümitlenmiştik. Ancak o zamandan bu yana gelişmeleri yakından tâkip ediyoruz. Bir arpa boyu mesâfe kat edilemedi desek abartı olmaz. Bunun çeşitli sebepleri var tabi…
Bir kere senelerdir çağdaş bir kafayla yetişmiş kendi değerlerinden çok Batı’nın materyalist hayat görüşüyle meselelere bakan öğretmenler, müfredatta olanı tâbiri câizse –es geçerek- bildiklerini okuyorlar. Mesela, Edebiyat dersinde Mevlânâ’yı, Yunus Emre’yi geçerek kendi çağdaş ekolünden olan yazarların makâlelerine eğilerek öğrencilere mânâ büyüklerini tanıtıcı yazıları okutmuyorlar. Bu her derste kendini gösteriyor. Yâni öğretmen hangi görüş ve fikirdeyse ona göre dersini anlatıyor. Beyinleri ona göre şekilleniyor. Mesele bu şekilde olunca maalesef istenen hedefe ulaşılamıyor nitekim eğitimde köklü, cesurca atılımlar lâzım, diyoruz seslice. Biz bugün eğitimin temel materyali ders kitaplarından ve onun içindeki müfredattan bahsetmek istiyoruz. Ancak o müfredatı okutacak öğretmenlerin yerli ve milli olarak yetiştirilmesi de şarttır. Zira kitapları onlar okutacak.
Öğretmenin kahrâmanı kimse, öğrencisinin kahrâmânı da odur. Öğretmen Batı ve çağdaş görüşlü, taklitçi bir zihniyette ise öğrencisi de aynen kendi gibi olur. Çok açık ve net söyleyelim, biz son senelerde sayıları oldukça kabarık olan öğrencilerimizin ateist ve deist olmasını istemiyoruz. Onların inançsızlık girdâbına sürüklenmemesi için emek ve gayret sarf edilmesini, arzu ediyoruz. Bunu Başkan Erdoğan İbnu Haldun Üniversitesi Külliyesinin açılışında da vurgulamıştı. O halde kollar sıvanmalı. Vakit geçmeden gerekenler yapılmalı. Köklü değişimlerle kendi özümüze muvafık ders kitapları ehil eller tarafından yeniden yazılmalı. Bu konuyla ilgili ‘bilim kurulları’ oluşturulmalıdır. Hamdolsun bu değerli işi yapabilecek bilim adamlarımız var.
Geçenlerde 4.cüsü gerçekleşen ‘Uluslar arası Bilim Işığında Yaratılış Kongresi’ gerçekleşti. Kongreye sahasında uzman pek çok ilim adamı, insanlığı aydınlatacak tebliğler sundular. Kongreye katılan bilim adamları okullarda okutulan ders kitaplarındaki ateist, materyalist, pozitivist yaklaşımları eleştirdiler. Bilimin dinsizlik çağrıştırmadığını çalışmalarıyla ortaya döktüler. Bilhassa Fen Bilimlerinin ateizme âlet edilmesinin İslâm’ın ana fikriyle çeliştiğini, ‘kâinâtın yüce Yaratıcıyı anlatan en büyük delil olduğu’nu dile getirdiler, çeşitli misaller sundular. Din derslerinde Allah Teâlâ anlatılırken Fen Bilgisi dersi buna aykırı görüşler serdettiğinden, öğrencilerin bu çelişkinin neticesinde inançlarına olan güven ve itimatları kalmıyor ve inançsızlık anaforunda deist ya da ateist oluyorlar, diyerek hayâtın içinden çarpıcı örnekler verdiler.
Yıllardır âdeta topluma ve yeni nesle dayatılan ‘evrim teorisi’nin iflas ettiğini ne öğretmenlerin ne de öğrencilerin bu safsata olan ve artık itibar edilmeyen görüşe katılmadıklarını yapılan dünya istatistiklerinden örnekleyerek, açıkladılar. (Doç.Dr. Cihat Yaşaroğlu’nun tebliğinden) Yine Fen Bilgisi kitaplarında evrendeki düzenin başıboş sebeplere ve doğaya bağlayarak anlatımının son derece çarpık ve dayanaksız olduğu belirttiler. Doğada en küçük birim olan hücreyi yaratabilecek, cansız varlıklara hayat verebilecek bilgili, akıllı, güçlü bir varlık olmadığı açıklamasını yaptılar. Ne yazık ki, bugünkü bilim bir sineğin kanadını dahi yapmaktan âcizdir. Bilim adamları, insanlığın ve tüm varlıkların kendiliğinden oluştuğunu, zaman içinde hücrelerin gelişerek daha büyük yapılara dönüştüğünü bugüne kadar asla ispatlanamamış mesnetsiz olan bu görüşün ders kitaplarında işlenmesinin yanlışlığını, anlattılar.
Bir defa bilinsin ki, din ile bilim asla ve asla çelişmez, çakışmaz. İkisi her zaman birbirini tamamlar. Din hayâtın mânâsını ortaya koyar. İnsanlar kâinat kitâbını doğru okumalıdır, yanlış okumalar insanlığı helâke sürükler, ebedi hayatlarını da tümden bitirir. Bu gayyâya düşmemek için okumak, bilim de esastır. Ancak şu hakikatte bilinen bir gerçektir, büyüklerin söylediği gibi; ‘İlim ilim bilmektir. İlim kendini bilmektir. Sen kendini bilmezsen bu nice okumaktır?’ deniyor. Ne doğru söyleniyor. Tam da bügünü yansıtıyor. Kendini, aklını put edinen zavallı küçücük insancıklar elbette bu değişmez hakikati görmüyorlar. Evrendeki, dünyâdi, hücredeki, atomdaki düzen bize bir Yaratıcı’yı haykırıyor. Hiçbir şey kendiliğinden olmaz, tesâdüflerle sistem kurulamaz. Küçüğünden büyüğüne her şeyin bir yaratıcısı vardır. Etrâfa şöyle alıcı gözüyle bakarsak, ilim bize bunu gösterir.
Şimdi günümüzdeki Milli Eğitim Bakanlığının Hayat Bilgisi, Fen Bilgisi, Biyoloji, Coğrafya, Fizik, Kimya, Astroloji kitaplarında, kâinat düzeninde mevcut olan her şeyi, yüce Allah Teâlâ’nın eserlerini; ‘Bunlar doğadan kaynaklanan, tesâdüfen oluşan tabiat gerçekleridir’ diye açıklanıyor. Su, bitki, hayvan, atom, yıldızlar, gezegenler, ay, dünya, güneş ve evrenin varlığı hep tesâdüflere ve doğaya bağlanıyor. Ve bu materyalist, çarpık fikirler öğrencilere kitaplar eliyle dayatılıyor. Din dersi de, bunun aksini söylüyor. Bu çelişkilerle nesil yetiştiriliyor bilinsin ki, bu çelişkiyle nesil yetiştirilmez. Eğitimde yapılacak en köklü reform, onu böylesi çelişkilerden ve çarpıklıklardan kurtarmaktır. Bu çarpık telkinle büyüyen çocuklar inançsız oluyor. Bu korkunç bir vebaldir. Biz büyükler olarak bu duruma kahroluyoruz. Olmaz böyle şey! Artık yeter bunlar düzeltilmelidir.
Milli Eğitimde bu işle görevli olanlar en başından başlayarak bizzat Milli Eğitim Bakanı ve Tâlim Terbiye Kurulu, yeni ders kitabı yazımı ve içindeki müfredâtı belirleyici sahasında ehil, liyâkatlı bilim adamlarından oluşan bir kurulla her branşta şerefli geçmişimizi ıskalamayan, inanç değerlerimizi ötelemeyen yepyeni kitaplar yazdırmalıdır. Şükür ki bugün bunları yapabilecek donanıma sâhip bilim adamlarımız var. Rabb’im sayılarını artırsın inşaALLAH. En kısa zamanda bu hususta gerekli adımların atılmasını bekliyoruz.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.