Aziz Müslüman Savaşma, Kardeş Ol
Hayattaki en büyük nimet imandır sonra da imanla yaşayıp iman üzere son nefes emânetini teslim edebilmektir. Günümüz Müslümanları bu gerçeği idrakten çok uzak yaşıyorlar. ‘İslâm’i hayat’ değil ‘yaşanan hayat’ referans alınıyor. Hepimizin içinde yaşadığı hayatta eskiden yerleşmiş olan ruh dünyâmıza ait güzellikler ve yaşadığımız coğrafyanın kültürel birikimleri hâriç maalesef vâr olanların çoğu madde kültüründen ibârettir. Bunlar da neredeyse genlerimize varıncaya kadar ruhumuza öylesine girmiş ki kısa bir sürede onlardan kurtulmak oldukça zor görünüyor.
Bugün günübirlik hayat yaşayan Müslümanlar ne üzücüdür ki her yanlışın içerisine çok rahatlıkla düşebiliyorlar. Başka bir üzücü noktada şudur ki, müminler hem yanlışı yapıyor, hatâya düşüyor akabinde de bunu umursamaz tavır sergiliyorlar, tâbiri câizse kafaya takmıyorlar. Ayni yanlışa ayni şekilde devam ediyorlar. Halbuki yanlış yapılabilir, isteyerek zâten olmamalı ancak istemeden de olsa günah işlenebilir ama Müslüman’a yakışan ardından dönüp tövbeye sarılmak, yüce Yaratıcı’dan af dilemek, duâlarla niyazlar ayni hatâyı bir daha işlememek için yardım dilemektir. Fakat ne yazık ki bu affedilme süreci yaşanmadığı, istenmediği için o yanlışlar artarak ve katlanarak devam ediyor neticede Müslümanlar bir türlü iflah olmuyor.
Oysaki Cenâbı Hak bizi her an işleyebileceğimiz hatâlara yönelik olarak da gaflete düşebileceğimiz endişesiyle de uyarıyor: “Ey Rabb’imiz! Bizi doğru yola ilettikten sonra, akıllarımızı, gönüllerimizi haktan ayırma. Bize kendi katından rahmet ihsan eyle. Şüphesiz Sen, bol ihsan sâhibisin.” (1) Demenin yolları müminlere kutsal kitâbımızda gösteriliyor.
Müslüman kendine yakışanları yapmalıdır. Kutsal kitâbının emrettiklerini terk etmemelidir. O Kur’ân’ı terk ederse Aziz ve Şerefli Kur’an’da onu terk eder. Müslüman Peygamberinin sünnetlerine de uymalıdır ve onları yaşamalıdır. Hangi Müslüman’a; ‘Peygamberimizi seviyor musun? Desek. Bu nasıl soru, elbette ki seviyorum. İnsan dîninin peygamberini sevmez mi? Diye bir de karşıdakini suçlarcasına bir soru yöneltilir. Kuru kuruya ‘seviyorum’ demek olmaz. O’nu seviyorsan devrin gerçeklerini değil Efendimiz aleyhisselâm’ın sünnetlerini hayâtına koyacaksın. Sevginin göstergesi budur.
Biz yıllardır şunu bilir şunu söyleriz; ‘Kardeşim Müslüman’ım diyorsan o zaman gereklerini yerine getir. Elinden geldiğince imkanlar ölçüsünce yanlışa kayma, kayarsan tövbe kapısı açık, pişman olarak af dileyerek Rabb’ine yönel. Herkesi kardeş bil. Din kardeşinle savaşma, mücâdele etme, kötüleme, gıybetini etme, arkadan kuyu kazma, tuzak kurma, hâinlik etme, tembelliğe düşme, yılgınlık gösterme, çalış bu necip millet için ve her şeyden aziz din için, vatan için. Tefrikaya düşme, birbirine düşmanlık etme, kardeş ol Allah için kardeş.’ Ne diyor bu hususta yüce Kur’an: “Allâh’a ve Rasûlune itaat ediniz, Kurân’ı ve sünneti uygulayınız, tebliğine, teşriine riâyet ediniz. Birbirinizle didişmeyiniz, çekişmeyiniz. Çekingen, korkak ve yılgın hâle gelirsiniz. Mânevî gücünüz, etkiniz ve itibârınız kaybolur. Maddi gücünüz, kuvvetiniz, devletiniz, liderliğiniz elden gider. Sabırla mücâdeleye devam edin. Allah sabrederek mücâdeye devam edenlerle berâberdir.” (2) İşte ilâhi ölçüler… Ve işte bahsedilen yanlışlar işlendiğinden ötürü Müslümanların acınası halleri…
Bizi birbirimize düşüren iç ve dış zarar unsurlarına bakma kardeşim, sen yoluna devam et. Zira senin yolun sırâtı mustakim olan dosdoğru yoldur. Tabi yoldan çıkarsan, çizgiden kayarsan, ibrenden şaşarsan bugün olduğu gibi zelil durumlara düşersin, savrulursun, üç kuruş etmez adamların elinde perişan olursun.
Bu sebeple İslam hakikatini işine geldiği gibi kullanma ucundan kıyısından, orasından burasından kırparak değil onu bütünüyle alıp uyguladığında faydasını görürsün. İslam bireysel ve sosyal hayatta ibâdetten siyâsete, ekonomiden toplumsal münâsebetlere varıncaya değin hayâtın tam içinde bulunması gerekir. Müslümanların dinleri, en mükemmel din Peygamberleri de en son peygamberdir. Böylesi mükemmelliklerin içinde bu kadar yanlış yapan müminler demek ki abesle iştigaldeler. En iyinin içinde nasıl iyi işler yapılamaz?
Evet, bugün artık Müslümanlar olarak içine düştüğümüz yanlışlardan kurtulma zamânıdır…
Bugün ayrılık-gayrılık yok, küslük yok, düşmanlıklar yok. Kardeşlik var, yardım var, diğer gamlık var. Şimdi muhabbet zamânı, birbirimizle gönül gönüle kucaklaşma zamânı. Şimdi dîne sıkı sarılarak takvâyla, sünnetle kuşanma vakti. Artık birbirimizi öldürme değil İslam kardeşliğini dirilte vakti. Haydi, kalk toparlan ey Müslüman. Şimdi hatâlara, isyanlara, günahlara tevbe etme vaktidir, ibâdetleri ihlasla ihya etme vaktidir. Muhammedî ahlâkı yaşama vaktidir. Yeter artık lüzumsuzluklarla çok oyalandın, din kardeşlerini öldürmekten bitap düştün, mümin kardeşlerinin kuyusunu kazmaktan yılgınlığa düştün. Haydi, artık silkin kendine dön, değerlerine dön, aslına dön...
Bu hususta yüce Kur’an sana şöyle sesleniyor:
“Bütün müminler muhakkak ki kardeştirler. Öyleyse kardeşler arasında sulhu, barışı sağlayın, din ve dünya işlerini, sosyal ilişkilerini düzeltin, geliştirin. Allâh’a sığının, emirlerine yapışın, günahlardan arınıp, azaptan korunun. Umulur ki, ilâhî merhamete mazhar olursunuz.” (3)
------------------------
1) Âli İmran, 8
2) Enfal, 46
3) Hucurat, 10
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.