Nurten Selma Çevikoğlu

Nurten Selma Çevikoğlu

Zihin akışları

Zihin akışları

Efendim Pazar günü muhterem bir tasavvuf büyüğünün sohbetine iştirak ettim. Oradan dinlediklerimi faydalı olur düşüncesiyle sizlerin de istifâdesine sunmak istiyorum:

Anne ve babaların evlatlarını yetiştirirken çok titiz ve dikkatli olmaları gerekiyor. Bu bir takvâ âlâmetidir. Bugün âdeta insanı şeytanın maskarası hâline gelen teknik âletler var. Bunlarla devamlı haşır-neşir olan kişi onlarsız yapamıyor. Herhangi bir yere gitse bu gideceği yer câmi dahi olsa ‘tak’ açıp bakıyor, ‘ne var ne yok, kim aramış, kim ne yazmış?’ Yâni o âletle devamlı bir rabıta hâlinde oysa biz Müslümanlar Rasûlullah ve asrısaadet ile devamlı rabıta hâlinde olmalıyız. Önceliğiniz neyse siz oraya doğru akarsınız. Unutmayalım ki şeytan gaflet ehlinin yanından ayrılmaz. Şeytanı taşlayarak ‘Euzu Besmele’ çekerek şeytandan korunulmaz. Bunlar sâdece bir yöntemdir. Biz ancak bütün bir hayâtı takvayla yaşayarak şeytanın şerrinden korunabiliriz. Kalp âlemi tüm şerlere karşı mukâvemet hâlinde olacak.

Toplum sanki bir ‘kurtlar vâdisi.’ Çocuklar, evlatlar kaldırımların, sokakların insâfına terk edilmemeli. Sonra ‘keşke’ler-eyvah’lar’ başlar. Bu cihanda 2 mektep var: 1-Dünya Mektebi: Okullar, dersler, meslekler, kariyerler… 2-Âhiret Mektebi: Mânevî tahsil, Hak ve hakikat bilgisi. Mârifetullâh’a kadar giden bir tahsil. Dünya mektebinde zihni tahsil, ahret mektebinde ise kalbî tahsil yapılır. Zihni bilgileri kalbi hayâta intikal ettirmek gerekir. İlim bizi mârifetullâh’a yaklaştırmalı. Dünya mektebi ahret mektebinin önüne geçmemeli. Geçerse âfet olur. Bakın insanlar ‘deizim’e düşecek kadar inanç buhranları yaşıyorlar. İlim tek başına kişiye enâniyet kazandırır. Zihni bilginin yanında kalbi bilgi yoksa sonuç hüsran olur. Kalbi tahsile ehemmiyet vermemek insanın yıkılışıdır.

Allah Teâlâ’nın yardımının tecelli etmesi için insanın Cenâbı Hakk’a hakiki anlamda kul olması gerekir. Anne ve babaların Hakk’a kul olma noktasında eksiklerini tamamlayıp takva ehli olmaları kendi faydalarınadır. Anne baba takvâlı olursa bu çocuklarına geçer. Anne-baba şefkatli olursa, rahmet insanı olursa evlat da öyle olur. Takva ve iffet içinde yaşayanları Cenâbı Hak âbâd ediyor. Nesiller Allah (c.c) yoluna adanmalıdır. Devrimizde biyolojik anne-baba olmak kâfi değildir. Devrimizde tv, internet, moda gibi şeytânî tuzaklar insanı esir almış vaziyettedir. Şeytan bu tür menfi telkinlerle bilhassa gençleri itikâdî yönden bozuyor. Devrimizde bozuk fikirli kişilerle birliktelik çok zararlıdır. İmâmı Gazâli Hazretleri; ‘Zihni berâberlik zamanla kalbî berâberliğe dönüşür o zaman sonuç menfi olur.’ Buyuruyorlar. Ashâbı Kehf o devrin menfiliklerinden nasıl korunmuşsa bizde de öyle olmalı.

Evlatlarımıza gerçek hayâtın ahret hayâtı olduğunun idrak ettirmeliyiz. İnsan olarak önce kul olmalı, önce Cenâbı Hakk’ın rızâsı ve mârifet tahsili yapmalı arkasından kariyer gelmeli. Dünyâdaki hiçbir eziyet cehennem azâbına benzemez. Yine dünyâdaki hiçbir güzellik de cennetteki güzelliklere benzemez. Bu hikmetleri çocuklarına belleten her faziletli anne bir ömürlük teşekküre lâyıktır.

Anne baba çocuğunun yanlışlarıyla, namazsızlığıyla, ahlâkî zâafiyetleriyle dertlenecek. Ebeveynler bizzat kendileri ahlaklarında kibirli olmayacak zira kibir kişiyi cehenneme taşıyan çirkin bir vasıftır. Kezâ gösterişten, fiyakadan kaçınacak. Sesini yükseltmeyecek, insanı incitmeyecek, ruhları tırmalayacak şekilde konuşulmayacak. Müminler devamlı nesil endişesi içinde olmalı. Allah Teâlâ Hazretleri böylelerini büyük bir ihtiramla cennetine dâvet ediyor. Biz en önce kendimizden, evlatlarımızdan, eş-dost-akrabalardan sonra komşularımızdan sonra da toplumdan sorumluyuz. Mal ve evlat insana imtihan olarak verilmiştir. Acaba evlatlarımız bizim için sadaka-ı câriye olabilecek mi? Ebeveyn bunun da endişesini taşımalı. Yâni biz öldükten sonra arkamızdan hayırlı ameller defterimize yazılacak mı?

Peygamber aleyhisselam insan yetiştirmek için Mekke’de ‘Dârul-Erkam’ı, Medine’de ise ‘Ashâbı-Suffa’yı kurdu. Her inen âyet Suffadaki Sahabe talebeleri öğretiliyor ve yaşatılıyordu. Efendimiz bizzat kendisi İslâm’ı yaşadı ve yaşattı. Büyük bir asrısaadet medeniyeti meydana getirdi. Târihte daha böyle bir medeniyet yoktur. Bu nasıl oldu? Yaşayarak ve yaşatarak oldu tabî ki.

Parçalanmak yok, tecessüs yok, bir ve berâber olmak var. Mümin mümine zimmetlidir. Onunla ilgilenecek, yardım edecek, paylaşım yapacak hiçbir şey yapamıyorsa tebessüm edecek. Cenâbı Hakk’ın bize verdiği en büyük nimet imandır. Zâhiri bilgilerle mânevî bilgiler bir ahenk teşkil edecek. Kul takvalı olursa Allah Teâlâ O’nun önünü açar. Müminler İslâm’ın güzelliklerini sırrı hakikatlerle, güzel öğütle, hikmetle, kudret akışlarıyla etrâfına anlatmalı. Cenâbı Hak insanları dâvet ederken hep bize bir metod bildiriyor. Eliyle diliyle yanlışlıklar düzeltmeli, duâlarla desteklenmelidir.

Anne babanın dört görevi var: 1-Çocuklara helal gıda yedirmek. 2-İslam ahlâkıyla yetiştirmek. 3-İlmen ve kalben güzel tahsil yaptırmak. 4-Dînî eğitimi nerden, kimden aldığına dikkat etmek.

Bugün yetişmiş insan varsa istikbal vardır yoksa sonuç hüsran olur.

Efendim kalın sağlıcakla.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
Nurten Selma Çevikoğlu Arşivi