Yaşlıların hassâsiyetleri
Yaşlandıkça insanlar iyice hassaslaşıyor daha duygusal daha kırılgan daha titiz oluyorlar. Kendi yakın ve uzak çevreleri özelliklede eskiden emek verdikleri kişiler tarafından sık sık aranmak, sorulmak istiyorlar. Aranmayı, sorulmayı kim istemez? Ama yaşlı insanlar bunu diğer insanlardan daha çok arzu ediyorlar. Aranıp, sorulmasa darılıyorlar, kırılıyorlar. Bâzen kırgınlıkları uzun sürebiliyor, küsüyorlar. Bu sebeple onları sık sık aramalı, hatırlarını sormalı sağlık problemleriyle ilgilenmelidir. Hem zâten bu insanlığın bir gereğidir.
Onlar yaşları ilerledikçe eski hallerinden farkı hâleti rûhiye çerisinde olurlar. Ufacık hâdiselerden hemen ağlayıverir küçük bir olumsuzlukta hemen kızıverirler. Yaşları gereği yürekleri daha bir rakikleşir, alınganlaşır, çabuk üzülür çabuk kırılırlar. Sonra tâmir etmesi de uzun zaman alır. Yaşlı gönlünü kırmamak gerektir.
Yaşlılarımızla ilgili bir diğer hususta, torunlarının mızmızlıklarına, yaramazlıklarına tahammül gösteremeyebilirler bilhassa da dedeler, kafaları götürmeyebilir. Gençliğinde çok çile ve ızdırap çektiklerinden dolayı torunlarını çok sevmelerine rağmen onların azıcık gürültülerini çekemezler hemen yakınmaya, şikâyetlenmeye başlarlar.
Etrâfın kalabalığından yaşlılar çoğunlukla rahatsız olurlar kimisi de kalabalıktan hoşlanır. Herkesin onları ziyâret etmesini çocuklarının her vakit onlara gelmesini ister dururlar, ilgisizliğe tahammül edemezler. Her dâim yakınlarından ilgi ve alâka beklerler. Hayâtın koşuşturması içinde kaybolmuş insanlar ise anne ve babasını aramak sormak husûsunda gevşek davranınca o zaman yaşlı ebeveynler tâbiri câizse başlar sitem etmeye; ‘niye şu gün gelmedin, beni arayıp sormadın’ diyerek. Herkesin kendisine göre haklılık yanı var tabî ki.
Psikolojik temelde yaşlıların duygusal hassâsiyetleri ile çocukların duygusal hassâsiyetlerinin aynîleşmesi söz konusudur. Yaşlılar ayni çocuklar gibi hassaslaşıyorlar çünkü onlar eskiden bu yana sinir sistemlerini gereğinden fazla kullanıp yıpranmasından ötürü aşırı duyarlı ve hassas oluyorlar. Ufacık hâdiselere eski tahammüllerini gösteremiyor, azıcık sıkıntıya katlanamıyor neticede daha kırılgan olabiliyorlar. Bize düşen onları bu yönüyle anlayışla karşılayıp mümkün olduğunca güzel davranışlar sergilemek olmalıdır. Onlar nasıl bize küçüklükte tahammül ettiler ise biz de onların yaşlılığında pek çok şeyine tahammül etmeli, o yaşlı ve mahzun gönülleri hep hoşnut etmeye çalışmalıyız.
Yetişkin insanlar günümüzde çoğunlukla yaşlıların kendilerine verdikleri nasihatlerden hoşlanmazlar. ‘Şimdi o devirlerde değiliz artık farklı bir çağda yaşıyoruz, bak her şey sizin zamânınızdan nasıl da farklı’ diyerek yaşlılarımız hor görülüp söylediklerine kulak asılmıyorlar. Elbette ki yaşlılar değer görmediklerine, önemsenmediklerine hakikaten çok üzülüyorlar. Halbuki onların geçmişte yaşadıkları ciddi bir hayat birikimleri ve tecrübeleri var ve bunu etraflarıyla paylaşmak isterler. Onların tecrübe birikimleri neden önemsenmesin? Bu içi dolu gibi görünen ama aslında her bir şeyin içinin boşaltıldığı bir dünyâda değerlerin şimdiye göre aşınmadığı eski veriler de kıymetli olsa gerek. Velev ki olmasa bile en azından kibarca dinleyip onu önemsediğimizi göstermek çok mu zor? Bir yaşlı gönlü yapmış ve onun duâsını almış olursunuz.
Günümüz şartlarında her şeyde bir bozulmuşluk yaşanıyor ama bu sığ fikrin arkasına sığınılarak bize onca emeği geçmiş büyüklerimiz ihmal edilemez. Bizim inanç değerlerimizde yaşlılarımıza hürmet edilir, saygı duyulur. Bilgi ve tecrübelerinden istifâde edilir. Onlar kendilerinden, bilgi ve birikimlerinden yararlanılacak rahmet hazineleridir. Hürmet ve saygıyla elleri öpülüp, dertleri dinlenmeli, azıcık nazlarına katlanmalıdır zira onlar da yıllar önce nice nazlara katlandılar. Kendileri gibi sağlık problemleri de önemsenmeli.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.