Nazmiye Gülbaş

Nazmiye Gülbaş

Sosyal çöküntüye doğru mu gidiyoruz?

Sosyal çöküntüye doğru mu gidiyoruz?

Fark etmişsinizdir son zamanlarda aile ve toplumsal duyarlılıklarımızı giderek kaybediyoruz.

Birkaç gün önce Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı'nın Meclis Komisyonu bir rapor yayınladı. Açıkçası hiç iç açıcı değil rapor.

Türkiye’de boşanma oranları verilmiş. 

Aile içi şiddet nedeni ile boşananların oranı %34 olarak görülüyor.

Yine raporda ekonomik nedenlerle ayrılanlar % 34 ile yer alırken, maalesef aldatma nedeni ile boşanmaların oranı % 35 gibi bir orana tekabül ediyor.

Aslında rapor tüm Türkiye genelinde değil 29 bölgede yapılmış. Tüm Türkiye genelinde bir araştırma yapılsaydı durumun vahametini tahmin edebilirsiniz.

Evlenme oranı düşerken, boşanma oranındaki bu hızlı artış toplumsal bir dönüşüm yaşadığımızın göstergesi.

Komisyonun raporunda yer alan % 35’lik aldatma oranı hiçte azımsanacak bir rakam değil. Aldatma nedenlerinde ise uzmanlar %60 ile Facebook yazışmaların yer aldığı ifade ediliyor. Anlayacağınız sosyal gelişmeler yerine sosyal patlamalara gebe bir toplum profili ortaya çıkıyor.

Televizyonlarda yayınlanan diziler ile aile kurumu sürekli yıpratılır iken, kapitalizmin hızlı tüket ekonomisi üstüne tuz biber ekiyor. 

İşte başka bir araştırmada Türkiye’de kredi kartı kullanımı 170 milyonla Avrupa birincisi olduğumuzu göstermiş. Son 5 yılda kredi kartı ile alışveriş % 38 artmış durumda. Zaten 2015 yılında 1 trilyonluk kredi kartı harcaması durumu anlatmaya yeter de artar bile. Bu ise ekonomik sebeplerden dolayı boşanma oranının artmasının nedenini açıklıyor. Şiddetin nedenleri ise çoğunlukla işsizlikten kaynaklı.

Üretmeden tüketen bir toplum meydana geldi. Maddi ve manevi değerlerimiz her geçen gün eriyor. 

Televizyon kültürü, İnternetin altyapısı hazırlanmadan hayatımıza girmesi toplumun yıpranmasında en büyük etkenler. 

TV izlenmesin yada İnternet kullanılmasın demiyoruz elbette, lakin buna karşı ailenin korunması için gerekli önlemlerin alınmasından yanayız. RTÜK televizyon programlarına uyarıcı tabelalar koymakla ne yazık ki aileyi yeterince koruyamıyor. Daha yetkin önlemler alması şart. 

Avrupa’da dahi yayınlanmayan (yada daha geç saatlerde yayınlanan) gar-ı ahlaki programlar halkın gözünün içine sokuluyor adeta. Her kanalda bir çok dizi yayınlanırken, yetmezmiş gibi sürekli tekrarlar ile aile kurumunun altına dinamit döşeniyor. 

Ne idüğü belirsiz yarışma programları, saçma sapan sabah programları ne ahlak bırakıyor millete ne de maneviyat.

Evlilik programları başlı başına bir rezalet zaten. Yandaş kanallarda yayınlanması da cabası. İşin garibi evlilik programları ile bırakın sağlıklı evlilikleri, olan evlilikler de çatırdıyor.

Geçenlerde hem de yandaş bir kanalın 'evlilik programı'nda  başörtülü bir kadın gündeme oturdu. Yıllar önce başörtülülerin bu hale geleceği söylenseydi dünyada inanmazdık herhalde. Bizim yazmaya hicap ettiğimiz kelimeler gayet pişkince ifade edilmiş.

Kabul edelim ya da etmeyelim ahlaken de iyiye gitmiyoruz. 

Aileyi koruması gereken Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı'nın bugüne kadar aldığı tedbirler tartışılmalı kanımca. (Aile Bakanlığı ancak 6-7 yılda bir araştırma yapıyor!..)

Hatırlanacağı üzere önceki Bakanlardan Ayşenur İslam çocukların korunmasına yönelik ''Çocuklarınıza çığlık atmayı öğretin'' dediği müthiş buluşuyla! epey ses getirmişti. (Özgecan katledilirken ormanda çığlıklarını duyan var mı?)  Yine Ayşen Gürcan'a atfedilen ''Eğer bir Müslüman kadın börek yapmasını bilmiyorsa o yuva dağılmaya mahkumdur'' tezinin doğruluğu! boşanma rakamlarıyla ortada...

Umarız yeni bakanımız Sema Ramazanoğlu bu konularda daha hassas davranır. Hoş Sayın Bakan, engelli bir çocuğumuza şefkat nişanesi olarak Sayın Cumhurbaşkanı ve Sayın Başbakanın resimlerini hediye ederek ne kadar duyarlı olacağının ipucunu verdi. Bizler de  Ailenin korunması, gelişmesi için en büyük icraatlardan birinin Sayın idarecilerimizin resimlerinden geçtiğini öğrenmiş olduk.

Selam ve dua ile...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Nazmiye Gülbaş Arşivi
SON YAZILAR