Nurten Selma Çevikoğlu

Nurten Selma Çevikoğlu

Yaşam Kalitesi

Yaşam Kalitesi

Uzun zamandır yeni kitap çalışmam için bazı âyetlerin tefsirleri üzerinde çalışıyorum. Bugün çalıştığım âyetler güncel hayatta bizlerle çok alâkalı olduğu için sizlere de bu hususla ilgili yazmak istedim efendim.   
“O, hanginizin amelinin daha güzel olacağı hususunda sizi imtihan etmek için, Arş'ı su üzerinde iken, gökleri ve yeri altı günde yaratandır. Yemin ederim ki, (Resûlüm!): "Ölümden sonra muhakkak diriltileceksiniz" desen, kâfir olanlar derhal "Bu, açık bir büyüden başka bir şey değildir" derler.” (Hud, 7)
“Biz, insanların hangisinin daha güzel amel edeceğini deneyelim diye yeryüzündeki her şeyi dünyanın kendine mahsus bir ziynet yaptık.” (Kehf, 7)
“Böylece, "Aramızdan Allah bunlara mı iyilikte bulundu?" demeleri için onları birbiriyle denedik. Allah şükredenleri iyi bilen değil midir?” (Enam, 53)
Müslümanlar gayb âlemiyle ilgili hususlara eğer Peygamber aleyhissalâtu Vesselâm’ın o konuda bir açıklaması yoksa aynen Kur’ân-ı Azümüşşan’da bildirildiği gibi inanırlar. Hayat var olurken cereyân edecek hâdiseler ve ölümden sonraki hayatla başlayacak olan ahiret âleminde olup bitecekler hep gayb âlemidir. Bu hususlarda bizlere kutsal kitâbımız Kur’an nasıl bir yol gösterdiyse biz öylece inanırız. Bu ilâhi gerçekleri kabul etmek istemeyen kişiler kendilerini aşan hâdiseler üzerine kafa yoracaklarına; ‘Acaba yer ile gök ve bu ikisi arasında vâr olanlar niçin vâr oldu? İnsanlar niçin yaratıldı? Bu dünyâda biz niye varız? Burada bulunuşumuzun sebebi nedir?’ diye kafa yorsalar herhalde kendileri için daha akıllıca olacaktır. Böylece kendilerine yepyeni ufuklar açılabilecek, idrakleri genişleyecek ve neticede, ‘Belki de dünyâya belli bir süre imtihan edilmeye geldik.’ idrâkı gelişebilecektir.
Kullardan hangileri daha güzel amel işleyecek? Kim Rabbine iyi bir kulluk götürebilecek? Diye denenelim gâyesiyle bu dünyâya getirildik. Yaratılış sebeplerimizden birisi de bu hakikattir. Yer ile gök arasında bulunan her insan dünyâ hayâtında çeşitli imtihanlardan geçirilecektir. Kulluk imtihânı, sabır imtihânı, şükür imtihânı, hastalık imtihânı, ibâdet imtihânı, mal imtihânı, makam imtihânı, aile imtihânı… Yeryüzü işte bu imtihan için hazırlanmıştır. Nimetler, külfetler, sevinçler, üzüntüler, sağlıklar, hastalıklar, sebzeler, yemişler, dağlar, nehirler, denizler, arş hepsi hepsi insanlar içindir. Akıl, irâde, bilgi, göz, kulak, el, ayak, hidâyet için kalp hazır edilmiş ve emrimize verilmiştir. Bütün bunların karşılığında güzel Rabb’imiz bizlerden güzel bir kulluk istiyor. Kulun imtihan başarısının sonucu ise içinde ebedi kalacağı cennettir. Başarısız olanların âkıbeti de eğer müminse geçici cehennem kâfirse ebedi cehennem olacaktır. Bu değişmeyen ilâhi kânundur.
İnsanın dünyâ imtihânında muhatap olacağı kaliteli sorular ve onlara vereceği kaliteli cevaplar hususu da burada ehemmiyetlidir. Başarıyı yakalayan kişiler, kaliteli kişiler olarak görülürler. Yüce Yaratıcı kullarını imtihan ederken, ‘hangileri en iyi davranışı geliştiriyorlar?’ sorusunun cevâbı için de kullarını imtihan ediyor olabilir. ‘İnsan Rabb’ine kul olarak içi boşaltılmış samimiyetten uzak, kuru davranışlar mı ortaya koyacak yoksa ihlasla sarılıp sarmalanmış, gözyaşlarına bulanmış davranışlar mı takdim edecek?’ anlaşılsın istenmektedir. Meselenin asıl can alıcı noktası burasıdır. Dolayısıyla kulların asıl hedefi ‘en iyiyi’ yakalamak olmalıdır. Bunu da pek tabi ki kaliteli bir kul yakalar. Yâni cennete sevdâlılar, en iyiyi icra etmeliler. Âlemlerin Rabbi olan Allâhü Teâlâ evreni en güzel donatılarla süsleyerek insanın emrine verdiğine göre ondan da en güzel ameli beklemesi çok normaldir. İnsana yaraşan hayat boyu bu hakikati gerçekleştirmeye hayâtını harcamaktır. Hz Mevlânâ’nın güzel bir sözünü burada hatırlamak gerektir; ‘ Bataklıkta kalmış bile olsan en iyisi ol.’ En iyi kul sen ol Rabbine! Bunu kim istemez?
Hiç şüphesiz Allâhu Azûmüşşân insanların imtihan sonuçlarının ne olduğunu ve ne olacağını önceden bilmektedir. Fakat ilâhi adâletini kanıtlamak için ve kimsenin dünyâdayken yapıp ettiklerine bir itirazları olmasın diye onları çeşitli denemelerden geçirmektedir. Bu şekilde kimin kulluk vazifesini en iyi yerine getirdiği, kimin kusur ettiği apaçık ve daha net anlaşılsın sonuçta da kulların buna itiraz etme gibi bir durumları olmasın amaçlı insanlar sınanmaktalar. O büyük hesap gününde, her icra edilen amel, kaydedici melekler tarafından daha sonra kulun herhangi bir şekilde en ufak bir itirazında kendisine gösterilmek üzere kozmik kameralarda saklanmaktadır. O zaman kul; ‘Aman yâ Rabbi! Bunu da mı yazdın, bunu da mı kaydettin?’ diye feryat edecek hatta kendi elleri, ayakları, gözleri, kulakları dahi kendi aleyhine konuşacaktır. “İşte o gün ağızlarını mühürleriz, Bizimle elleri konuşur, ayakları da yaptıklarına şahidlik eder.” (Yâsin, 65) “Nihâyet oraya geldikleri zaman kulakları, gözleri ve derileri, işledikleri şeye karşı onların aleyhine şâhitlik edecektir. Derilerine: Niçin aleyhimize şâhitlik ettiniz? derler. Onlar da: Her şeyi konuşturan Allah, bizi de konuşturdu. İlk defa sizi o yaratmıştır. Yine O'na döndürülüyorsunuz, derler.” (Fussilet, 20-21) “Amel defteri ortaya konunca, suçluların, onda yazılı olanlardan korktuklarını görürsün, "Vah bize, eyvah bize! Bu defter nasıl olmuş da küçük büyük bir şey bırakmadan hepsini saymış!" derler. İşlediklerini hazır bulurlar. Rabbin kimseye haksızlık etmez.” (Kehf, 49) Âyetlerde bildirildiği üzere, işte o vakit en iyi, en kaliteli amelleri işleyenlere mükâfatları verilecek. Güzele ulaşamayan günahlarla dolu bir karneye sâhip olanlar yâni başarısızlar ise cezâyı hak edeceklerdir.
Yaşadığımız sürece hep kaliteli bir kulluk bilinciyle hareket etmek niyâzıyla sizlere hayırlı cumâlar diliyorum.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Nurten Selma Çevikoğlu Arşivi