Soyut Şeyler
Ürün değil, deneyim (hizmet) satın al!
*
Aklımda ve vicdanımda öteden beridir kendisine karşı güçlü bir çekim ve yadsınamaz bir meyil duyduğum bu fikrin, cümleye çoktan döküldüğünü, hatta üniversitelerde dillendirilip savunulduğunu öğrendim. "Demek ki yalnız değilmişim" dedim. Demek ki Amerika'yi çoktan kesfetmişler... Ne mutlu bana! Konuyu biraz mercek altına alalım o halde şimdi.
Yaşamak için elzem olan düzeydeki yiyecek, giyecek ve barınma ihtiyacını temin ettikten sonra, parayı hangi yönde kullanacağı, tamamen kişinin görgüsüne ve motivasyonlarina bağlıdır, elbette.
İçinde yaşamayacağınız ikinci ya da üçüncü bir evi, şimdiki otomobilinizin son modelini, ya da, pahalı markalarin ürünleri olan giysileri, aksesuarları, ayakkabıları, ya da, çantaları satın aldığınızı farz edin. (Ev örneğindeki cümle, 'içinde yaşamayacağınız' diye başladığı için zaten kendini yeterince açıklıyor ve bu yüzden dikkati diğer misaller üzerinde yoğunlaştırmalı aslında.)
Ürünlerin -eşyanın, malın- daha iyisi ve fazlası... Onlara ne miktarda ve hızda ulaşılacağı, bir nevi zenginlik konusu ve ölçütüdür elbette. Fakat bu zenginlik, sadece paranın çokluğu ile ilgili bir sonuç ve getiridir. Söz konusu, bakış açısının genişliği ve çeşitliliği asla değildir. Zenginlikten birincil maksat, sahip olunan maddi varlığı ve eşyayı çoğaltmaktır. Sanki sahip olunan eşya, kişiyle birlikte mezara gömülecek ve o tekrar dirileceği gün, aynı eşyayı yeniden yaninda bulacakmış gibi. (İslamiyet öncesindeki dönemlerde, ölülere mumyalama işlemlerinin yapıldığı inançlarda olduğu gibi.) Akıllara Yunus Emre'mizin "Mal sahibi, mülk sahibi, hani bunun ilk sahibi?" Şeklindeki sözünü getiren bir durum, bir yandan da pek tabii.
Öte yandan, 'satın alınabilen deneyim' denilince akla ilk gelen şeylerden birisi tatildir diyecek olursak... Yolculuk diyelim ya da... Bu süreçte edinilen anılar, yaşantılar ve hikayeler, zaman içinde daha güzel ve anlamlı hale gelebilirken, eşyanın değeri, aradan geçen zamanla ters orantılı olarak azalacaktır. Zira, eskiyecektir. Kaldı ki, yalnizca bu değil, kırılma, yanma ya da bozulma gibi riskleri de göz önünde bulundurmazsak olmaz. Oysa yaşanılan deneyimler, o an 5 duyu ile algılanıp yasanmış ve kişiye deneyim ve zenginlik katmıştır. İlla ki elde avuçta tutulan bir malın ya da eşyanın varlığı şart değildir yani, verilen paranın karşılığı olarak. Ya da sevdiğiniz bir sanatçının konserine gitmek için ödediğiniz para, memnuniyet ve gercekleşen bir hayalin sunduğu tatmin ve memnuniyet gibi duygularla yerini bulacaktir. Gibi.
Hani çok ya da bir miktar paran mı var, mal değil de deneyim satın al o halde. Ürün değil, hizmet almak icin kullan paranı. Hem... Parayı ihtiyacı olan birine vermek de, savunduğum tez icin uygun değil midir ayrıca? Karşılığında sevap, hayır, iyilik ve Rabbin rızasını kazanma ümidiyle yapılan işler? Kaldı ki, yalnizca, mutlu etmekle mutlu olunacağı fikri bile yeterlidir; muhakkak dini bir motivasyon değil. Zira bu örnekte de paranın karşılığı bir eşya olmamıştır yine. Öyle soyut şeyler işte...
Yaşamak için elzem olan ihtiyaçları karşıladıktan sonra, deneyim gibi, hatıra gibi ya da iyilik yapma sevincini yaşamak gibi, öyle soyut şeyler için parayı kullanmak, zamanın işleyişini lehinize çeviren, zamanı ve mekanı aşan avantajları hayata getirebilir, sözün özü.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.