Hüzeyme Yeşim Koçak

Hüzeyme Yeşim Koçak

Anladık ki

Anladık ki

Her yandan gazap meyveleri fışkırırmış.

Farklı anlamlar verilip, içi boşaltılmış kavramlar, çarpıtılmış değerler sil(si)lesi; türlü yorumlarla özü, ruhu yaralar, sindirir, yok hükmünde bırakırmış.

Kutsal Kitabımızdaki cihat, kötülükle(düşmanla mücadele, cehaletle savaş); bundan başka mesela, harp durumunda ilim öğretmesi için geride bilginleri bırakmak gibi tahsilin eğitimin ehemmiyetine haiz buyruklar bile, gerektiği önemde değilmiş.

İç düşman, dış güçler, hasımlar hısımlar, sivri akıllar sürekli yer değiştirir; ikili üçlü beşli, konjonktüre göre(!) oynaşıp dururmuş.

Mazi, şanlı miras, idealler, devasa kültür, bağ(lantı)ların; sırasında (merkeziyeti) esamisi okunmazmış.

Bir emek hasılası, dökülen ter, maliyetler, ödenen bedeller, kahramanlık hikâyeleri, birikimler de çöpe atılabilirmiş.

Kişilerin, ülkelerin şahsiyeti (tarih, din, gelenek, hikâyeler), uğruna gözyaşı kan dökülen bir yapı icabında feda edilebilirmiş.

Vatan, devlet, yasa ne ana ne baba ve ne de ataymış.

Bastığın toprak bile sağa sola saçılırmış. Mahiyetleri; her şey vıcık vıcık didik didik edilip, düdüğe döndürülüp benzetilip kalırmış.

İcabında onunla yatılıp kalınsa, hoşça vakit geçirilip eğlenilse bile, günü geldiğinde keyfince terkedilmesi hakmış.

Çünkü artık taklacı kuşlar, ters-düz takla atanlar, amuda kalkanlar; kuyu ve batak(lık) oyunları revaçtaymış.

Şaşılık, körlük, cehalet o kadar berbat, kaçınılacak bir durum değilmiş. Keşke; aranılan, pekâlâ sevilen, makbul erdemlerden sayılıp kalaymış, yakışırmış(!).

Nasıl olsa her gün, her saat yeni bir alfabe(!), ev ödevleri, tutulacaklar, tutunacaklar listesi hecelenip okutulurmuş.

Üstelik ahlâk kurtlu da olabilirmiş. Yerli malı sanılırmış.

Pek tercih edilen ekin dahi, meğer kindenmiş; işlemek elzemmiş.

Kinin sadece sıtmaya değil, tüm hastalıklara çareymiş.

Dünyevî sarhoşluk öyle seyretmiş ki; aşama aşama intiharlar, meflûç ruhların can çekişi dayanılmaz hâle gelirmiş.

Bu âlemde kendi özel cennetini, devletini kurmak baş meseleymiş.

Günlük sorunları düşünme ve uğraşmaktan, her sahada maddî-manevî üretim, inşa ve yükselme enerjisi eksilir azalırmış.

Olumsuz şartlardan dolayı nice yetenekler, kapasite, üstün zekâlar körelip daralıp darılıp kırılırmış.

Küçülmüş, geri kalmış memleketlerin kapıları, büyük bir zevkle sizlere yer vermek için açılırmış.

Endişe, kaydı, stres, bunaltı gibi sebeplerle ancak asgari düzeyde, çizilen sınırların dışına çıkmadan, öğrenilmiş çaresizlikle varlık korunabilirmiş.

Gölgeler, kavgacı hayaletler sokaklarda dolanır, birbirine dolaşır, dalaşırmış.

Yine de şükürler olsun ki, temeller sağlammış.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
    Hüzeyme Yeşim Koçak Arşivi