Ayşe Aslı Duruk

Ayşe Aslı Duruk

Dünya Hayatı

Dünya Hayatı

Daha önceleri, araç kullanmak gibi bir arzum, isteğim, hevesim, ya da, buna dair en ufak bir meylim bile yoktu. Nasıl oldu da aklıma öyle bir anda düşüverdiyse bu fikir, o andan itibaren bundan başka bir şey düşünemez oldum. Belli ki benim için çizilmiş olan rotadaki yolum bir süreliğine bir aracın içinde var olmaktan geçiyordu. Geçecekti...
Şoför koltuğuna oturacak ve o etten kemikten yapılmış olan aracın içinde nefes alacaktım bir vakit. Ezelden tayin edilmiş olan ilahi bir planın dışına çıkılamaz ve çıkmak düşünülemezdi bile zaten.
Gideceğim yerde, tüm bunları basitçe ve kabaca tanımlayan bir deyim kullanılıyordu hatta. Dikkatimi çekerdi. 'Ömür sürmek' diyorlardı hep, o aracın sürüldüğü vakti tanımlamak için. 'Sürmek' kısmı tamam da... Çıkageldikleri yolun başlangıcını unutmuş olmalarına rağmen, aracın henüz(!) içindeyken hiç bir zaman net olarak anımsayamayacakları serüvenlerinin başlangıcını seziyor olmalılardı az çok. Geldikleri yeri... Ki ben de binmek üzere aracın kapısını açar açmaz unutmaya yazgılıydım tüm bunları, tıpkı diğer hepsi gibi. En fazla 'ömür sürmek' diyebilecektim, sürdüğüm aracı ta kendim sanmanın yanılsamasıyla! Kendimi, bedeni olan bir ruh değil de ruhu olan bir beden sanmamın sanrısıyla!
Araca binip onu sürmeye başlayanların gözden kayboldukları yere geldiğimde, yani sıra bana geldiğinde, hiç bir itirazın ya da karşı koyuşun işe yaramayacağını çoktan öğrenmiştim. Öyle yapanlar, öyle ya da böyle, yaka paça ama illa ki bir şekilde kendileri için çoktan hazırlanmış olan araçlara bindiriliyorlar ve ardından gözden kayboluyorlardı. Dünya vaktiyle aşağı yukarı 9 ay süren bir yolculuğun ardından, artık o araçla tamamen bütünleşmiş bir halde gözlerini açıyorlardı, yeni yaşam alanlarında...
Sürülen araçların kimisi albenili ve görkemli; kimisi eciş bücüş ve çoğu da bu ikisinin arasında bir yerlerdeydi. Kademe kademe. Her birinin yolu ve istikameti kendine has; her bir şahsa münhasırdı. Hiç bir yol tamamen aydınlık ya da tamamen karanlık değildi bir yandan da. Şoförlerin hangi yolda nasıl sürecekleri, tercihlerini ne yönde yapacakları test ediliyordu galiba. Ediliyordu edilmesine de kendini aracın ta kendisi sanan sürücüleri mi dersiniz, neden orada olduklarını sorgulayanları mı dersiniz, oradaki yolculuğun kendisini yolculuğun aslı ve tamamı sananları mı, öncesini tamamen unutup, yolculuğun sonrasının varlığını inkar edip yok sayanları mı dersiniz, ortalık tam bir cümbüş yeriydi. Akıl nimetini adeta bir lanete çeviren sürücüler de vardı hem, radara yakalana yakalana son sürat süren... Yolun sonunda kesilecek olan hız aşımı cezalarıyla yüzleşeceklerinden habersiz olan deliler, aklı evveller...
O yolun sonunda, aracını park edip aracın içinden inen sürücüler, yollarına devam ediyorlardı. Yalnızca, araçla bir işleri kalmamış oluyordu artık. Araçların park yerine 'mezarlık' ismi verdikleri dünya hayatı orada son buluyor ama yolculuk devam ediyordu aslında. Tam gaz... Hem öncesi hem de sonrası olan bir yer; bir kesitti orası çünkü.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
2 Yorum
  • Hüzeyme Yeşim Koçak / 03 Şubat 2025 08:20

    Tebrik ederim. Ne güzel bir yazı. Kaleminize yüreğinize kuvvet...

    Yanıtla (1) (0)
  • Çiğdem semazen / 01 Şubat 2025 14:34

    Süper bir yazı...!!

    Yanıtla (0) (0)
Ayşe Aslı Duruk Arşivi