Memleket Meseleleri
Memleketin çözülemeyen, halledilemeyen, neticelendirilemeyen, anlaşmazlıkları, dertleri, gaileleri, ilmî usûllerle halli gereken husus ve problemleri o kadar çok ki…
Halledilemeyen meselelerden en başında gelenleri arasında hayat pahalılığı geliyor. Yeni asgarî ücret enflasyon ve döviz kurları karşısında yüzde bilmem kaç eridi. Emeklilere bu ay yapılması gereken zam ise, enflasyon ve artan gıda fiyatları karşısında uçtu gitti. Arta kalana şükretmek gerekir mi?.. Enflasyon ve gıdadaki enflasyon artışı önlenemezse memur ve işçi ile emeklilere yapılan zamların bir hükmü kalmayacak.
Ülkemizin ve Konya’nın AB ülkelerine ihracatı azalmış ve ithalat, ihracat karşısında ön safa geçmiş. Zaten AVM’lerdeki yabancı ürün sayısı yüzde 70’lerin üzerinde. Bu, üretmediğimiz ve tükettiğimiz anlamına geliyor. Kaliteli mamüller üretmiş olsaydık dünya pazarlarında yer tutar ve paramız kıymetlenerek enflasyon canavarına yenilmezdik. Faiz belası karşısında nass ile reel politika arasında mesele çıkarmak, TL’nin diğer paralar karşısında değer kaybetmesine, zenginin daha zengin ve fakirin daha fakir olmasına, kişi başına düşen GSMH’nin da 10 bin doların altına inmesine yol açılmasını, mesele edinmek gerekiyor. Geleceğimizin teminatı olan genç nesil ve toplum, hedef tahtasına konulmamalı.
***
Bayram günleri bildiğiniz gibi akrabayı sıla-i rahim yaparak akraba, dostlarımızın gönlünü almak, aradaki kopuk bağları kuvvetlendirmek, iyi ilişkiler kurmak, küsleri barıştırmak, yardımlaşmak, maddî ve manevî olarak dertleri paylaşma günleridir. Bu kurban bayramında 35 milyon kişi tatili fırsat bilerek seyahat etmiş. Parası olan tatil yerlerine, parasını denkleştirenler de hasret kaldıkları akrabalarının yanına gidiyor. Göçebe bir millet olan Türkler, bayramları fırsat bilerek şehirlerarası bir göç güzergâhı çiziyor kendine. Anadolu turuna çıktığımızda tren garları ile otogarlarda bu milletin nasıl göç ettiğine şahit oldum. O terminal ve garlarda ne çeşit göç hikâyeleri saklıdır.
Dert bir değil ki elvan elvan…
MAVİ VATAN’IMIZA SAHİP ÇIKALIM
Türkiye bir yarımada ülkesi midir?
Elbette hayır.
Türkiye, dünyada eşi benzeri olmayan iki yarım ada ülkesidir. Bunlar büyük Anadolu Yarımadası, diğeri ise küçük Trakya Yarımadasıdır. Çanakkale Boğazı ile İstanbul Boğazı bu iki yarımadayı ikiye böler.
Peki, ülkemizin üç tarafı denizlerle mi çevrilidir?
Tabiki hayır.
Tarifi doğru yapalım: Türkiye, yedi tarafı denizlerle çevrili iki yarımadadan teşekkül bir deniz ülkesidir. Hudutlarımızın uzunluğu 11 bin km’dir. Sınırlarımızın yüzde 80’den fazlası denizdir. Biz, sınırlarımızı sanki karaymış gibi düşünüyoruz. Bizim, bu düşünceden bir kurtulmamız lâzım. Biz tam bir deniz ülkesiyiz. Nüfusumuzun yüzde 70’den fazlası kıyı bölgelerinde yaşar bizim. Sanayi merkezlerimiz, ticaret merkezlerimiz, turizm merkezlerimiz ile büyükşehirlerimizin ekseriyeti kıyı bölgelerimizdedir. Deniz ülkesi olmamıza ve yedi tarafımız denizlerle çevrili olmasına rağmen denizlerimizden yeterince istifade edebiliyor muyuz?
Karadeniz, Marmara Denizi, Adalar Denizi ve Akdeniz Anadolu Yarımadası’nı oluşturur. Trakya Yarımadası’nı da Karadeniz, Marmara Denizi ve Adalar Denizi oluşturur. Bu açıdan Türkiye’nin yedi tarafı denizlerle çevrilidir. Yüce Kitabımız Kur’an-ı Kerim, insanoğlunun rızkının göklerde, deniz ve karada olduğunu bize haber veriyor. Bakınız; Bakara 164, Maide 96, En’am 97, Yunus 22, İbrahim 32, Nahl 14, Enbiya 82, Hacc 75, Rum 41, Lokman 31, Rahman 19.
Allah (C.C.) Müslümanlardan denizlerin altını ve üstünü araştırmamızı istiyor. Doğu Akdeniz’de, Karadeniz’de, Adalar Denizi’nde büyük doğalgaz ve petrol yatakları tesbit edildi. İnci, mercan sünger ve balık çeşitleri de denizlerde. Geleceğin yakıtı ise hidrojen ve güneş enerjisi.
Bu haftalıkta bu kadar.
Sağlıcakla kalın. Mavi Vatan’a sahip çıkın.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.