Kayda Değmez
Evin kapısını açık bırakmışım yine. Öylece bırakıp çıkmışım. Hale bak! Dışarıdan gelirken fark ettim. Neyse ki güvenliği olan bir sitedeyim. Ne olur ne olmaz diye, eve girince şöyle bir sağa sola bakındım yine de, gayri ihtiyari.Kapıların arkasına falan baktım. Kim bilir? Belki de oraya saklanmış birileri vardır. Fakat yok. Ya güvenlik görevlileri işini iyi yapmış ya da zaten her hangi bir teşebbüs olmamış.
Sonra balkon kapısını açtım hemen. Açtım, kediler girsin içeriye... Hemzemin katta oturmanın ayrıcalığı işte. Fakat kesinlikle ayrım yapıyorum bu 2 3 kedinin arasında. İçlerinden birisinin yeri farklı. Iyi anlamda... Her ağzını açıp esneyişinde burnumun direğini kıran o pis ağız kokusuna rağmen seviyorum onu. Bir tanesi de var ki, o iri yarı vücudundan, incecik ve feminen tonda çıkan miyavlama sesiyle beni çılgına çeviriyor. Hiç sevmiyorum onu. Iri yarı dediysem de öyle böyle değil hem. Yaklaşık benim kadar... İtici kedi. Ayrıca erkek sanırım. Hatta eminim. Emin olmamak elde değil, yürürken arkasından ona bakıldığı zaman. Ne kazanovadır bu. Neyse... Diğer kediden bahsetmeye de lüzum yok zaten, saydığım kedi sayısını 2 ila 3 arasında getirip götüren.
Kendime şekerli bir Türk kahvesi yapıp, gazetedeki haberlere bakacak oluyorum hemen sonra. Fakat erteliyorum. Öncelikle, mutfak musluğundan şıp şıp diye damlayıp duran suyun sesine bir çare bulmam gerektiği aklıma geliyor. Ve nobel ödülünü hak edecek şekilde, musluğun başını başka tarafa doğru çevirip, damlaların yönünü değiştiriyorum. Değişen zemin, damlama sesini kesecek nitelikte olunca da bu küçük ve gereksiz gürültüden kurtulmuş oluyorum böylece.
Gazete okuma işine dönebilirim artık. Fakat eski dinozorlardan kim kaldı? Yoksa siz haberleri hala ekrandan değil de kağıt üzerinden mi okuyorsunuz? Gerçi, ilk ögretim ve lise konusunda ben de dinozorum. Kaçıncı sınıfa gittiğini sorduğum çocukların verdikleri cevapları, "Haa lise 1 yani" ya da "Yani orta 2. sınıf" diye düzelttiğimde, onların gözlerinin içinde beliren dalgalı sırıtışlara maruz kalıyorum her seferinde çünkü. Sahi, 10. sınıf 'gerçekte' kaçıncı sınıf oluyor? Biz dinozorların gerçekleri, onlarınkinden çok farklıdır, azizim...
Ajansa göz attıktan sonra... (Şaka şaka, haberlere 'ajans' diyen nesilden de değilim sonuçta. O kadar değil ya Hu!) Yaklaşık 3 saattir kısık ateşte pişirmeye çalıştığım yemeğin artık piştiğine kanaat getirip ocağın altını kapatıyorum. 'Mum ışığı' diye tabir edilen o yandı-söndü kısıklığı elde edebilmek için çok incelikli bir el ayarı gereklidir. İkinci nobel ödülüne göz kırpıyorum bu sefer de.
Sonra ne olsa beğenirsiniz? Hani evden çıkarken açık bıraktığım dış kapı vardı ya... Belli ki apartman boşluğunun içine hapsolmuş olan kedi, ki az önce ondan bahsetmeye lüzum görmediğim o 3. kedinin ta kendisi, apartmandan dışarıya çıkamayınca evimin içine girip uzun süre içeride kalmış. Sesinden fark edince hemen kapı dışarıya ettiğim kedi, odanın içine pislemiş. Pis etmiş her yeri.
Akşama kadar gelsin çamaşır suları, gitsin envai boyuttaki bez...
Bu da böyle bir gündü işte.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.