Nurten Selma Çevikoğlu

Nurten Selma Çevikoğlu

Şimdi mağfiret dileme zamânı

Şimdi mağfiret dileme zamânı

Yaşanan yoğun maddî ve dünyâlık gündem insanın ruh yapısında pek tabîdir ki aşınma ve yıpranma meydana getiriyor. Ramazan, bu aşınma ve yıpranmaları tâmir etmede en etkili güçtür. İlk Ramazan yazılarımıza başlarken ‘evveli rahmet ortası mağfiret sonu da cehennemden âzâd olma’ demiştik. Evet, yine günler hızla geçerken mübârek Ramazan ayının ortalarına geldik.

Ramazan başladığından bu yana rahmet yağdı ruhlara. Yürekler mânâ güzelliklerine kapı açtı. Şimdi “mağfiret zamânı… Müslüman bu ayda yaptığı güzel icraatlara güvenmeden her dâim Mevlâ’sından “af ve mağfiret” dilemelidir. Öyleyse af ve mağfiret nedir? Önce ona bir bakalım.

Af, işlenen günahlara cezâ kesmemektir. Mağfiret de, günahları bütünüyle gizleyip açığa vurmamaktır. Affetme hasletinde kişinin günahın durumları net olarak açıklanır, ortaya dökülür ancak yinede affedilir. Mağfirette günahlar ortaya dökülmez, söylenmez, tamâmiyle cezâdan vaz geçilir. Mesela, size bir kimsenin kötülüğü dokunsa siz onun kötülüğünü yüzüne söyleyip onu mahcup ettikten sonra onu cezâsız bıraktınız işte bu aftır. Fakat kötülüğe mukâbil ona hiç bir şey demeden onu mahcup etmeden cezâsız bıraktınız bu da mağfirettir.

Bizler âciz ve günah işlemeye meyilli kullar olarak her dâim yüce Mevlâ’mızın af ve mağfiretine ihtiyâcımız vardır. Allah Azze ve Cell’e karşı kibirlenmeden, büyüklük taslamadan, boynumuz bükük, hep af ve mağfiretimiz için duâ hâlinde bulunmalıyız. Af ve mağfiret kapılarının sonuna kadar açık olduğu şu mübârek Ramazan ayının ortalarında bu hayırlı işi çokça ve bolca yapmalıyız. “Affet Ya Rabbi!” diye inlemeli ve o rahmet kapısından ayrılmamalıyız. Tıpkı Rasûlullah aleyhissalatu vesselam Efendimiz gibi; “Allah’ım! Sen affedicisin, Kerimsin. Affetmeyi seversin. Beni affet!” demeliyiz. (Buhâri, Tecrid-i Sarih Terc. C. 6, s. 314)

Peki, o zaman ne yapmalı? Cevâbını yüce Kur’an’dan alalım:Ey inananlar! Yürekten tevbe ederek Allâh'a dönün ki, Rabbiniz kötülüklerinizi örtsün, sizi, içlerinden ırmaklar akan cennetlere koysun. Allâh'ın Peygamberini ve onunla berâber olan müminleri utandırmayacağı o gün, ışıkları önlerinde ve defterleri sağlarından verilmiş olarak yürürler ve: "Rabbimiz! Işığımızı tamamla, bizi bağışla, doğrusu Sen her şeye Kadir'sin" derler.” (Tahrim, 8) Yâni samîmâne bir şekilde tevbe ve istiğfarda bulunarak af ve mağfirete erişebilmek için onu dilemek ve istemek gerekiyor.  

Müminler Cenâb-ı Mevlâ’dan kendileri için af ve mağfiret dilerken kendileri de -velev ki karşımızdakinden kötülük görsek dahi- başkalarını affedebilmeliler. Bu inananlara pek yaraşır faziletli bir davranıştır. Ayni zamanda bu hal kişiyi takvaya ulaştırır. İşte bunu teyid eden âyeti kerime: “...O takvâ sahipleri ki, öfkelerini yutarlar ve insanları affederler. Allah da güzel davranışta bulunanları sever. Yine onlar ki, bir kötülük yaptıklarında, ya da bizzat kendilerine zulmettiklerinde Allâh’ı hatırlayıp günahlarından dolayı hemen tevbe-istiğfâr ederler. Zaten günahları Allah’tan başka kim bağışlayabilir ki! Bir de onlar, işledikleri kötülüklerde bile bile ısrar etmezler.” (Âl-i İmrân, 133-135) Demek ki yapılan kötülükleri affedeceğiz. Bile bile de kötülük işlemeyeceğiz. Allah Rasûlu aleyhissalâtu vesselam’da bu konuda; ‘Allah (c.c.), kötülüğü affeden kişiyi mutlaka aziz (güçlü ve yüce) kılar.’ (Müsned, Ahmed b. Hanbel, 2/235, 238) buyuruyorlar.

Bilinsin ki affedilen affedilir. Hiç olmazsa şu aziz ve mübârek Ramazan ayında affedici, bağışlayıcı olalım da biz de affedilmeye hak kazanalım. Yazımıza yine Rabb’imizin yüce kelâmıyla son verelim. Ama diğer yazımızda bu konuya devam edelim inşaALLAH.

“Umulur ki Allah bunları affeder. Allah affedicidir, bağışlayıcıdır.” (Nisa Suresi, 99)

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Nurten Selma Çevikoğlu Arşivi