Selâmlama
“…Ne gezindi azda, çokta,
Ne yıldız aradı gökte…
Mutlak güzelliği Hakk’ta
Bulmuştu; Hakk’a yürüdü
Giyinip ak önlüğünü
Seçti vuslat şenliğini…
Aynalardan benliğini
Silmişti; Hakk’a yürüdü.
Bir almadan, binbir veren,
Dikenliklerden gül deren,
Yesevî’den bir Alp-Eren
Dervişti; Hakk’a yürüdü.”
(Derviş Hakk’a Yürüdü, Niyazi Yıldırım Gençosmanoğlu)
Gönül adamı, dost ehli, Necip Fazıl’ın tabiriyle “fikir sakası” yazar Fethi Gemuhluoğlu’nun (1922-1977); 22 Kasım 1975 tarihinde, “Dostluk” üzerine irticalen yaptığı bir konuşmadan söz etmek istiyorum.
“Ezelde aşk vardı. ‘Levlâke Levlâke lema halaktü’l eflâk’ de kâinatın aşk için halk edildiği meydanda.” Diyor. Eşrefoğlu Rumî hazretlerinden bir muhabbet çiçeği sunuyor:
“Yoğ idi levh ü kalem, aşk var idi”
“Âşık u ma’şûk u aşk bir yâr idi”
“Âşık u ma’şûk u aşk bir yâr iken”
“Cebrâil ol arada ağyâr idi”
Sonra dostluk hikâyeleri anlatıyor.
“Her şey gönülde cereyan ediyor. İnsanları gönül döllüyor. Gönül çocukları onun için ayrı oluyor. İnsan gönülden ibarettir” diyerek gönlü selâmlıyor.
“Biz Sen’in Sadr’ını yarmadık mı, genişletmedik mi?’ deniliyor. Sizin sadrınız ne zaman yarılacak, ne zaman genişleyecek?” diye bize hayati bir soru yöneltiyor.
“Yaşama sevincini yitirmemek, amma hiçbir şeye yerinmemek ve sevinmemek mesleki İslâm’ındır. Bunalım Batı insanınındır. Batı insanı zann ile melûftur” şeklinde tespitler yapıyor.
“Kendisine dost olmayanlar, gayrıya dost olamazlar. Kendileri ile barışa varamayanlar, gayrı ile barışa varamazlar... Dünya dostluk üzerine halk edilmiştir… İnsan kendi kendisi ile dost olsa, insan kendi kendisine saygılı olsa, sâcid ile mescud secdede bir olur, hâl-i tevhîdde olur ”diye aşkın gücünden dem vuruyor.
‘Hâl sârîdir’ buyurulmuştur. Maraz da sâridir. Dilerim ve umarım ki, benim marazım sârî olmasın ve burada şevk sârî olsun, cezbe sârî olsun ve aşk sârî olsun” temennisinde bulunuyor. Çok önemli, hikmetli tespitler.
Fakat benim en ziyade hoşuma giden, etkileyen, toplantıya gelenleri selâmlayışları ve sık sık tekrarlayışları oldu. Neredeyse hastalıklı kalbim yumuşadı, okşandı, sanki yundu yıkandı. Bir şeyler erişti, geçti bulaştı.
Düşündüm ki, mübarek ayları bile hesaba almayan bir şiddet ve kirlilik atmosferinde; kalbî derinliklerden gelen vurucu sevgi sözlerine, sükûnete, saygıya, bu sulh iklimine şifaya ne kadar muhtacız.
…
“Evveli, âhiri, bâtını selâmlarım. El Evvelü Allah, El-Âhirü Allah, Ez-Zâhirü Allah, El-Bâtınü Allah. Sâhib’i selâmlarım. Sâhib-i Hakîkî’yi selâmlarım. Sağımı, solumu, önümü, ardımı selâmlarım. ‘Levlâke Sırrının Mazharı’nı Selâmlarım. Çihâr-ı Yâr-ı Güzîn’i selâmlarım. Erkân-ı Erbaa’yı: Selman’ı, Mikdâd’ı, Ammâr’ı, Ebû-Zerr’i selâmlarım. İmâmeyn-i Muhteremeyn’i selâmlarım. Tâife-i ecinniyi selâmlarım, mü’minlerini ve müslimlerini. Ve sizi selâmlarım.
Peygamber-i Ekber bir hadîs-i nebevîlerinde buyuruyorlar ki, ‘Önce selâm, sonra kelâm.’ Önce sizi selâmlıyorum. Yine Peygamber-i Ekber buyuruyorlar ki bir hâdis-i nebevîlerinde, ‘Önce refîk, sonra târîk.’ Önce yolda yoldaş, sonra yol. (..)
(Ben yeni gelen arkadaşlarımı da saygıyla selâmlarım. Selâm veriyorlar bana, mukabele ederim. Daha mergubu ile, daha güzeli ile, daha izzetlisi ile de yine onların selâmlarına mukabele ederim.)
(Teşekkür ederim, bu yeni gelen arkadaşlarımı da selâmlarım. Yine ‘Önce Selâm, sonra kelâm’ derim, yine ‘Önce refîk, sonra târîk..’ derim ve görüneni ve görünmeyeni selâmlarım; ve evveli ve âhiri ve zâhiri ve bâtını ve Sâhib-i Hakîkî’yi selâmlarım; Ricâlü’l-Gayb’ı selâmlarım; ve selâmlarım, ve selâmlarım, ve selâmlarım. Sizi yeniden yormamak için bu selâmları mükerreren arzetmiyorum, mükerreren arzında fâide olduğu halde, bizi müstağrak kılacağı halde edeb ediyorum, hayâ ediyorum. Belki acaba bu selâmda da, bu coşkunlukta da nefs var mı, diye edeb ediyorum; ondan imtinâ etmek istiyorum, ondan hayâ ediyorum. Onun için burada birinci selâmımla iktifâ ediyorum. Son selâmı söyleyeceğiz ‘Nefesler pâyende (sürekli, dâim) ola’ diye; o da bir nevi son selâm olacak.)*
Selâmlar ulaşıyor, selâmlar aşı(lı)yor ve selâmlar kanatlanıyor.
Selâm olsun.
*Dostluk Üzerine, Fethi Gemuhluoğlu Kitabı, İz Yayıncılık, 2018
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.