Hüzeyme Yeşim Koçak

Hüzeyme Yeşim Koçak

Fodla Hikâyesi ve Paris’te Teravih

Fodla Hikâyesi ve Paris’te Teravih

Ramazan sofralarının en sevilen, vazgeçilmez yiyeceklerinden biri de herhalde pidedir.

Mazide, “yassı pide şeklinde yapılan, adına ‘Fodla’ denilen bir nevi ekmek de yenilirdi. İşte size Paşalı, Kalfalı, Valide Sultanlı bir fodla hikâyesi. Muzaffer Gökman anlatıyor: (Ahmet Rasim, Ramazan Sohbetleri, Hazırlayan: Muzaffer Gökman, Kapı Yayınları, 2011, S. 200-201)

“..Fodla özlü undan yapılmazdı. Çünkü özlü un yumuşak olur ve çabuk parçalanırdı. Fodla saraylılar için yeni sarayda harcı fırında, yeniçeriler için ocağa bağlı fırınlarda yapıldığı gibi hayır müesseselerinden imaretlerin kaldırılmasına kadar oralarda da yapılırdı. Ocak fırınlarında yapılan fodlalar ocaktaki muayyen kişilerle av köpeklerine, imaretlerde yapılanlar da vakıf koşulları gereğince istihkak sahiplerine verilirdi.

Medrese öğrencilerine verilmek üzere yapılan fodlalar yeniçeriler tam ve yarım ekmekleri gibi doksan dört yahut kırk baş dirhemdi. Medreseye yeni giren öğrenciye aday istihkakı olarak bir tam fodla verilir, hücre sahibi olunca bir misli arttırılırdı. Herhangi bir vakıftan ayrıca meşrutası (bir nevi lojman) varsa üç dört fodlaya kadar sahip olanlar vardı.

Sarayda fodlanın tayın ekmeğine tahvili V. Murat’ın saltanatı zamanındadır. Sarayın eski kalfaları saray âdetlerinin muhafazası hususunda çok mutaassıp ve âdetin hilafında bir hal vukuu onlarca pek menfur olduğundan fodlanın tayın ekmeğine tahvilinden dolayı zuhur eden bir vaka”, “o vakit mabeyn başkâtipliğinde bulunmuş olan Sadullah Bey’den” şöyle naklediliyor:

“Mabeyn müdürlüğünde bulunan Nuri Paşa gayet şımarık bir zat idi ve her işe karışırdı. Fakat dirayetten behre olduğundan ıslahat namına her ne yaparsa yolsuz ve münasebetsiz düşerdi. Hatta bir gün nezdime gelip eskiden beri saray hademesine ve içerdeki kalfalara tevzi edilen fodlaları tayın ekmeğine tahvil ettireceğin söyledi. Ben de cevaben fodlanın ekmeğe tahvili o aralık beklenen icraat sırasına giremeyeceğini ve ona gelinceye kadar daha pek çok lüzumlu işler olup maksadı ıslahat ise ciddi işlere teşebbüs etmesi lazım geldiğini söyledimse de dinletemedim. Ferdası gün ekmekler tevzi olunmuş, fakat haremden Sultan Mahmut-ı Sani asrından kalma yatalak bir kalfa varmış. Bu kadıncağızın zevki, kendisine mahsus olan birkaç fodlayı muhtevi sepeti karşısına getirip, gözünün önünde acemilere dağıtmak imiş. O sabah fodlanın yerine kaim olan tayın ekmeği gelmiş olduğunu görünce sormuş; değişikliği anlamış. Yetmiş seneden beri alışmış olduğu halin şu suretle tagayyüründen pek ziyade müteessir olmuş. ‘Bitti mi âli-Osman’ diyerek düşüp bayılmış. Yanındakiler bir taraftan kalfayı ovuşturmaya başlamışlar, bir taraftan da kalfa hakkında hürmet-i mahsusa besleyen Valide Sultan’a haber vermişler. Valide Sultan koşa koşa kalfanın odasına gelmiş, baygınlığın sebebini anlamış. Ben, ertesi sabah üç mü idi, ne idi, odamda oturuyordum. Acı acı bir kadın sesi işittim. Yerimden fırladım, sofaya çıktım. Meğer Valide Sultan merdivenin üst başında duruyor, ‘Nerede o Nuri Paşa denilen herif’ diye bağırıyor imiş. Bir dakika sonra Nuri Paşa geldi. El pençe divan durdu. Valide Sultan ağzını açtı. Bir demediğini bırakmadı. Ben o aralık odama çekildim. On dakika sonra Nuri Paşa yanıma geldi. Fakat bet benzi kireç kesilmişti. Bir gün evvel vâki olan ihtarıma kulak asmadığına nadim olduğunu söylemekle beraber eskisi gibi tayınatın fodla olarak tevziini lazım gelenlere tembih etti.’

“Fodulsun ey kemerbaşı(medrese öğrencelerinin elebaşısı, temsilci) fodulayı beğenmezsin

İmarette pişen zerdeyle zırvayı(Osmanlı yemeği; günümüzdeki bazı tatlılara da bu ad veriliyor) beğenmezsin” Süruri

***

XVIII. yüzyıldan bir Ramazan hatırası… Osmanlı elçisi Yirmisekiz Çelebi Mehmet Efendi, Fransa seyahati sırasında yaşadıklarından bahsediyor. İşte, Paris’te Ramazan izlenimleri:

“…Biz Paris’te dolaşırken Ramazan’ı Şerif çıkageldi. Gündüzleri oruç tuttuk, geceleri de cemaatle teravih namazı kıldık(…)

Biz Ramazan’a başlayınca Mareşal yanımıza geldi, devlet büyüklerinin selamlarını getirerek: ‘Hanımlarımız iftar saatinde sizlerin yanına gelip, yemek yiyişinizi seyretmek istiyorlar. Çok yalvarıp rica ettiler. İzniniz olursa hepimizi sevindirirsiniz, hatta belki Kral’ımız bile memnun olur.’ Dedi.

Yapılan bu ricaya karşı çaresiz bir durumda: ‘Elimizden ne gelir, hoş geldiler, sefa geldiler.’ Dedik.

Akşama yarım saat kala bir ne göreyim, altın ve ziynete batmış iki yüze kadın konağımızı basıp, içeri girerek karşılıklı sandalyelere oturdular. Konağımız âdeta kadınlar evine döndü. Dolup dolup taştı. Arkadan, iznimizi duyan başka kadınlar da gelmeye başladılar. Bir anda birkaç bin kadın arasında kalıverdik. Konağımız böylece bir düğün evi halini aldı.

Binlerce kadının azap verici bakışları arasında güç bela iftar açarak yemeğimizi yedik. Daha sonra teravih namazını kıldık. Teravih kıldığımızı da ertesi gün duymuşlar, yine iftara yarım saat kala, iki bine yakın kadın- kız konağımızı basılar. Her birinin ellerinde şekerleme ve çörekler vardı. İftarımızı açıp, yemeğimizi yedik. Muhterem misafirlerimiz bir türlü gitmek bilmiyorlar, gece ta saat üçe kadar yanımızda kalıp bizleri rahatsız ediyorlardı. Meğer teravih namazını kılmamızı bekliyorlarmış. Yapacak başka işimiz ve çaremiz kalmadı, mecburen kalktık abdest alıp teravih namazımızı kıldık.

İzin istemekte daha sonraki geceler de devam ettiler. Hemen her gece gelip iftar yapışımızı, yemek yiyişimizi ve teravih namazı kılışımızı seyretmek için yalvarmaya başladılar.

Biz de gece geç saatlere kadar oturup cemaatle ilahi okuyor, tesbih çekiyor, sonra da kalkıp, Fransız kadınlarının hayran hayran bakışları arasında teravih namazını kılıyorduk.” (Yirmisekiz Çelebi Mehmet Efendi’nin Fransa Sefaretnamesi, Hazırlayan: Abdullah Uçman, Tercüman 1001 Temel Eser, S.77-78)

Barış, esenlik, nice güzelliklerle yüklü Ramazan ve bayramlarda buluşmak dileğiyle…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Hüzeyme Yeşim Koçak Arşivi