Nurten Selma Çevikoğlu

Nurten Selma Çevikoğlu

Kerbela hâdisesi-2-

Kerbela hâdisesi-2-

Bu yazımızda, Kerbelâ hâdisesine biraz özelden bakalım isteriz;

Rasûli Ekrem aleyhissalâtu vesselam Efendimiz’in ahrete irtihâli sonrası halifelik makâmındaki Hz. Ali (r.a)’nin Kûfe’de şehid edilmesi üzerine, Kûfeliler Hz. Hasan (r.a) etrâfında toplandılar. Hz. Ali (r.a)’den sonra halife olan Muaviye, Hz. Hasan (r.a)’a pek çok câzip teklifler sunmasına rağmen, Hz. Hasan (r.a) o anki siyâsi konjonktür gereği, bu tekliflere iltifat etmedi. Hz. Hasan (r.a)’ın da zehirlenerek şehid edilmesi üzerine, bu sefer devreye, Hz. Hüseyin (r.a) girer. Muaviye’den sonra hilâfet makâmına oğlu Yezid geçer. Hz. Hüseyin (r.a)’ın Yezide beyat etmesi istenir. Hz. Hüseyin (r.a) ise, halkın önünde bey’at edeceğini bildirir. Aslında Emevi iktidârı onu hilâfet makâmına bir rakip olarak gördüğünden dolayı, kendisine tehdit olması hasebiyle ona muhalif olmuşlardı.

Kûfeliler, Hz. Hüseyin (r.a)’e çuvallar dolusu mektuplar göndererek, onun halife olmasını istediklerini eğer kabul ederse, kendisine destek vereceklerini bildirirler. Bunun üzerine Hz. Hüseyin (r.a) gizlice Medine’den Mekke’ye gelir. Kûfe’deki durumu öğrenmek üzere amcasının oğlu Müslim bin Âkil (r.a)’i Kûfe’ye gönderir. Müslim gitmek istemese de, çâresiz gider. Önceleri durum iyi gibidir hatta Âkil durumun iyi olduğunu Hz. Hüseyin (r.a)’e mektupla bildirir. Fakat sonra Kûfe’ye vâli olarak atanan Ubeydullah bin Ziyad ile her şey değişir. Halk mevcut vâli tarafından tehdit edilir bunun neticesinde, halk Hz. Hüseyin (r.a)’den desteğini çeker. Ne yazık ki bu gelişmelerden, Hz. Hüseyin (r.a)‘nin haberi olmaz. Bu sebeple O, Kûfe’ye doğru ilerlemesini sürdürür. Bu arada, en yakınları dâhil olmak üzere çevresindekiler kendisinin Kûfe’ye gitmemesi husûsunda uyarırlar. Ama O yiğit insan, bir kere çıktığı yoldan geri dönmez.

Hz. Hüseyin’in Kûfe’ye doğru yola çıktığı öğrenilince, elbette mevcut yönetim tarafından buna izin vermez. Yukarıda bahsedildiği üzere berâberindeki 72 kişi ile birlikte uzun süre hem aç hem susuz bırakılarak sonuçta Muharrem ayının 10.gününde acı bir şekilde şehid edilirler. Evet, hakikaten bu çok üzücü hâdiseden dersler alınmalıdır. Ama nasıl bir ders? Şöyle ki; Hz. Hüseyin (r.a)’a destek vereceğini söyleyen Kûfeliler, oranın vâlisi tarafından tehdit edilmiş kimine para verilmiş, kimine makam-mevki vaad edilerek böylesi ucuz ama halkın rağbet edebileceği şeylerle halkın Hz. Hüseyin (r.a)’e olan desteği çekilerek, Hz. Hüseyin yalnız bırakılmıştır. Gizlice destek verenler de, tespit edildiğinde öldürülmüştür. Hakikaten bu çok üzücü bir hâdisedir.

Ancak ne dersek diyelim geçmişi doğru anlamak lâzımdır. Kerbelâ olayını da, doğru değerlendirmek mecbûriyetindeyiz. Kerbela hâdisesi geçmişten bugüne, dîni bölmek, Müslümanlar arasında mezhep çatışması çıkarmak isteyenler için iyi bir malzemedir. Şii-Sünni çatışması Irak-İran Savaşında iyi kullanılmış bir meseledir. O süreçte, iki Müslüman devlet bu hâdise üzerinden birbirlerine düşman edilerek, binlerce Müslüman birbirlerini öldürmüştür. Oysaki böylesi üzücü bir hâdise bir daha olmasın diye, ‘kardeşlik’ öğesinin güçlendirilerek, ‘ortak payda’larda buluşmak gerekir. Hâdisenin doğru okunması budur. Bakınız, Efendimiz aleyhissalâtu vesselam zamânında mezhepler yoktu. Mezhepler dinde algılama farklılıklarıdır. Farklılıklar ne olursa olsun, temelde olması gerekenler, gurupları İslam dâiresi içine koyar. O temel öğeler, İman Esaslarıdır. Yâni Allah inancı, Ahiret inancı, Peygamber inancı gibi temel öğelerdir. Allah, nübüvvet, ahret inancı Sünni-Şii-Câferî-Bektâşî-Alevi ortak paydamızdır. Zâten Kerbela hâdisesi olduğunda Şiilik olmadığı gibi Sünnilik de yoktu. Yâni o hâdiseler mezhep çatışması değil halifeye biat etme-etmeme meselesiydi. Yoksa Sünni-Alevi meselesinden hâdise patlak vermemişti. Bugün bu üzücü hâdiseye yalnızca Şiiler ve Aleviler değil biz Sünniler de çok üzülüyoruz. Biz de ezvâcı tâhiratın yanındayız, onlara sâhip çıkıyoruz. Yezid’in yaptıklarını kınıyoruz. Ayrıca Kerbela hâdisesi zamânında Türkler daha Müslüman dahi değillerdi. Bu vakadan 50-60 sene sonra Türkler Müslüman oldular. Maalesef târih boyunca pek çok farklı guruplar, yanlı zihniyetler, İslam ilkelerinde çatışma çıkarmak isteyenler, kendi menfur çıkarları uğruna Kerbela hâdisesini kullanmışlardır. Bugün artık böylesi hatâlara düşmekten uzak duralım.

Hayırla kalınız.

 

 

 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
Nurten Selma Çevikoğlu Arşivi