Nurten Selma Çevikoğlu

Nurten Selma Çevikoğlu

İnsanımızın Dini Konuda Bilinçlenmesinde Diyânetin Rolü

İnsanımızın Dini Konuda Bilinçlenmesinde Diyânetin Rolü

Bugünkü yazımız halkımızın içine düştüğü ahlâkî zâfiyetten, ruhsal sıkıntıdan aynı zamanda taklitçilikten kurtulması için yapılması gerekenler konusunda; Diyânet câmiasının neler yapabilecekleri?, husûsunda olacak. Zira bilindiği üzere Diyânet’in imkanları ve kadrosu geniş ve her türlü faaliyeti yapabilecek konumdadır. Kanaatimiz odur ki, Diyânet’in halkımızın dîni konuda bilinçlendirilmesine daha çok katkı sağlaması lâzım. Ancak bu husus bilgiden ziyâde bilinç ve şuur meselesidir. ‘Salla başını, al maaşını’ fikriyle bu iş yürümez. Şimdiye kadar yürümediği ortada! Halkımız câmilere bilhassa cumâ günleri büyük kalabalıklar hâlinde geliyor ve aynen geldiği gibi çıkıyor. Câmide dinlenenler, anlatılanlar insanlara sanki ninni gibi, masal gibi geliyor. Onların ruh dünyâlarında güzel ve hoş gelişmeler olması beklenir ama nâfile! Niye böyle peki?

El cevap; bu iş aylıklı, maaşla yapılacak bir iş değildir. Bu iş gönül işidir. Bunu söylerken maaş alınmasın demiyoruz. Onlar da evlerini geçindirecekler elbette alınsın. Ancak bizim demek istediğimiz şudur; din görevlileri dînini en güzel tarzda önce kendi yaşayıp sonra da en sâhici, en samimi bir şekilde ihlasla halkımıza dîni vecibeleri anlatma derdinde olmalı. Bu işe gönlünü koymalı, bu işin âdeta delisi olmalı. Ne yapabilirim de bu insanları din adına kazanabilirim diye sabahlara kadar sancı çekmeli… Yoksa biz görüyoruz; müezzin efendi koşa koşa câmiye geliyor, ezanını okuyor hemen koşa koşa geri işine-gücüne dönüyor. İmam efendi de aynı (hepsini katmak istemiyoruz ama geneli böyle maalesef) namazı kıldırıyor tamam sonrasında bakıyorsun jet hızla gitmiş, ‘Ya demin buradaydı nereye kayboldu bu adam’ diyesiniz geliyor. Durum böyle olunca ne yazık ki, istenen verim gelmiyor! Hani denir ya; ‘Bu iş atanmışlarla değil adanmışlarla yapılır.’ Ne doğru bir tespit!

Bâzı câmilerde haftada bir-iki vaaz oluyor, görevliler onu da avaz avaz bağıra, çağıra; ‘haramdır, yasaktır, günahtır’ diyerek anlatıyorlar. Gönle girmek gibi bir hedefleri olmadığı gibi insanı geldiğine, geleceğine bin pişman ediyorlar. Gelen cemaat vaazı dinlerken azar işitmemek için câmiye erken gelmiyor son dakikada geliyor ve cemaat tesbihatı bile beklemeden derhal çıkıp gidiyor. Bu durum câmi görevlilerin hiç gücüne gitmiyor mu? Yâ bu insanları câmiye nasıl isteye isteye, seve seve getirtebiliriz? Endişesi taşımıyorlar mı? Eğer böyle bir dertleri yoksa tabi yaptıkları o kutsal ‘emri bir mâruf’ (=hakkı anlatma yâni iyiliği emredip, kötülükten nehy etme) görevi sâdece maaş için yapılmış oluyor bu sebeple ifa edilen bu güzide görev amacına ulaşmıyor. Yaptığın işin dertlisi olacaksın, gönül ve yürek koyacaksın, emek sarf edeceksin yetmedi dua dua yalvaracaksın ki o işten netice çıksın…

Ahlaksızlık akan sokaklara baktığımızda âdeta yüreğimiz ağlıyor her türlü çirkinlik tıpkı Avrupa’daki gibi serbest. Uyaramıyorsunuz bu ne serbestlik? Diye zira linçe uğrarsınız, yaşlılar dahi; ‘gençlere ne karışıyorsunuz?’ sözleriyle bir nevi utanmazlık sergiliyorlar. Bunlar acınası haller… Çocuklarımız, gençlerimiz, insanlarımız ahlaksızlık furyası içinde kayboluyorlar, savruluyorlar. Hadi Milli Eğitim kadroları pek değerli (!) kanunların izindeler peki siz İslâm’ın anlatıcıları, vaaz hocaları, imamlar sizin hiç mi yüreğiniz titremiyor, size de mi bu ahlaksızlıklar normal geliyor? Haftada bir iki verilen vaazlar belli ki insanları düzeltmeye yetmiyor. O halde çalışmaları artırsanız ya?

Bir araya gelerek; ‘Arkadaşlar insanımızı kaybediyoruz. Diyânet olarak daha çok çalışmalıyız. Elimizdeki imkanları daha iyi ve akıllıca kullanmamız ve bize tanınan imkanları en ufak ayrıntısına kadar değerlendirmemiz lâzım. Bunun için neler yapılabilir?’ Adına kayda değer çalışmalar yapılmalıdır, kanaatini taşıyoruz. Maaş bazlı çalışılmamalı. Bir araya gelerek halkımıza dîni değerleri en kâmil bir şekilde aktarma husûsunda nasıl daha verimli hizmet verebiliriz? Onları bu sahaya nasıl çekebiliriz? Diyânet görevlileri bu konunun dertlisi olmalı. Dert olmazsa her gün, her gün ezanını okur, namazını kıldırır, çekip gidersin. Din hizmeti bu mu?

Tabi biz bu problemlerin faturasını sâdece din görevlilerine yüklemiyoruz ama onlar halkın dîni değerleri muhafazasında en tesirli görevi icra etmekteler. Diyânet İşleri Başkanımızın samimiyetinden zerre kuşkumuz yok ama kim ne derse desin halkımızın dîni hassâsiyetlerinin daha fazla telef olmaması için âcil, hızlı tedbir çalışmalar yapılması gerekir. İnsanlar ve âileler ahlâkî yönden en berbat sapkınlıkların kucağına düşmüş durumdalar. Elin oğlu o sapkınlıklar (LBGT+&) için cesurca Müslüman memleketinde salyangoz satma sevdâsından vaz geçmiyor da, bizim elimiz niye armut toplasın? Diyânetin şu insanın içine huzur veren câmileri her türlü çalışmaya açık olmalı. Günde beş vakit namazların arkasından tefsir, siyer-hadis, ilmihal (fıkıh), Kur’an (bu zâten yapılıyor), güncel soru ve cevaplar ile şöyle bir saat her gün çalışmalar yapılmalıdır. Zâten yapılıyor demeyin, haftada bir iki yapılan vaazlar ihtiyâcı karşılamıyor.

Câmilerimiz harıl harıl insanlarımızı ahlaksızlık furyasından kurtarıcı, klasiğin dışında yeni hizmet çalışmaları geliştirmeli. Hamdolsun istikâmeti doğru cemaatlerin, ihlaslı çalışmalarıyla câmilerimize namaza gelen epeyce genç var. Onlarla neler yapılmaz? Kimseyi zorlamadan câmilerde böylesi bir hizmet, tıpkı okullar gibi çalışmalar yapılmalıdır. Bunu Diyânet yetkililerine teklif ediyoruz. Hak rızâsı için bu işe kafa yorun. Câmileri ve görevlilerinizi daha çok çalıştırın, onları câmide tutun, halka hizmet versin. İnsanlar sâdece câminin güzelliğini seyretmeye gelmesin, câmide alacağı derse elinde kağıt-kalemle gelsin, notlar alsın. Kur’ân’ın kendisine ne dediğini tefsirlerden öğrensin. Peygamberimizin hayâtını ehil ağızlardan dinlesin. Meselâ 40 dk. Siyer dersi yapılıp arkasından 10 dk. Hadis verilsin hatta günün hadisi diye ezberlensin. Böyle hadis çalışmaları bâzı câmilerde ucundan, kıyısından, çalışkan görevliler tarafından yapılıyor belki ama devede kulak bile değil. Yetmez her câmide her gün, günde beş vakit namaz arkasında yetkili ve etkili görevliler tarafından verilen halka açık bahsettiğimiz türden din dersleri olmalı.

Müslüman insanlar abdest, namaz-gusül, zekat ve diğer davranış bilgilerini doğru kaynaklardan öğrensin. Güncel konular sorulsun, rahatlıkla cevaplar alınsın, halk bilinçlensin. Kulaktan dolma bilgi kırıntılarıyla, ahlâki bozukluğun had safhada olduğu bir zamanda insanımızın kendini muhafazası gerçekten zordur. Tabi bu bilgiler diyânetin seçtiği sahih kaynaklardan verilmeli. Her görevli kafasına göre değil tabi, görevler istikâmet üzere yürütülmeli. Görevliler zümre toplantıları, hizmet içi seminerleriyle eğitilmeli? İnsan iletişimi, kalp kazanma incelikleriyle ilgili donanımlar olmalı. Evet, neden bunlar yapılmıyor? Halk ahlaksızlık girdabına girmiş vaziyette. Âcilen Diyânet yetkililerinden, ‘hizmette yarış kampanyası’ gibi bu doğrultuda bilinçli çalışmalar icra etmesini bekliyoruz.

Efendim hayırlı, bereketli Cumâlar.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
Nurten Selma Çevikoğlu Arşivi