İlk Kitapların Sevinci
Tahmin edemeyeceğiniz, düşünemediğiniz zorluklarla, nice sıkıntıyla karşılaşır şaşırırsınız belki. Bu tür sorunlar da ilktir. Muhtemelen kolayca doğmamıştır. Bir kere, yayınlanması başlı başına iştir.
Onca çabadan sonra, elinize aldığınızda bir yarım kalmışlık vardır sanki. Yeterince sevinemezsiniz, bazı hatalar kafanızda büyür. Ortaya çıkması asılken, teferruat kabilinden daha tali kalacak şeyler, çevrenin de tesiriyle ön plana çıkar, neşenizi gölgeler.
Tam istediğiniz gibi olmamıştır. Yerli-yersiz tenkitler yüreğinize kıymık batırır. Eleştiri en kolay iştir çünkü. Kimse sizin neler çektiğinizi, seçme şansınızı, sadece yayıncı/piyasa nezdindeki konumunuzu değil; edebiyatın, kültür ve sanatın ülkenizdeki genel itibarını, seviyesini göz önüne hesaba almaz da, kitabın kapağına takılır mesela.
İç çalkantılardan; burun kıvırmakla, göğe çıkarmak arasında gidip gelirsiniz bazen. Kitabınızı gözün ulaşabileceği yerlere koyarsınız. Bakışlarınız hep görmek ister; kusursuz bir sevgili hüviyetine bürünür ara sıra.
Buna rağmen kitaplar, ille ilk kitaplar güzeldir; başlangıçların, türlü yorgunluk ve zahmetlerin eseri, sevinci tarif edilemez.
Sonra..şartlar daha da olgunlaşır. Tanınmışlıkla paralel olmasa da, edebî ilerleyişler sürer. Sesiniz güçlenir, paylaşmalar çoğalır; yeni kitaplar gelir. Edebiyatla yürümenin zevki, kalem tutmanın kıvancı yerleşir.
Yazarlık bir bakıma, aleyhte gözüken durumlara rağmen; bu kararlılık, irade ve yoğun çalışmalardır işte.
…
SIZAK
Yakup Çak Bey’den bir ilk roman.
Arka kapağında:
“Hiçlik âleminde başladığın yolculuğa, varlık âleminde eşrefi mahlûkat olarak devam ediyorsun. Güzellikler, çirkinlikler ve birçok amellerle, hayat denilen mekânda kalıyorsun. Doğumla geldiğin âlemden, ölümle ayrılıyorsun. Kazancın ne, kaybın ne? Değilmi ki güzelliklerde çirkinliklerde, bir nefeslik ömrün sermayesi?” deniliyor.
Hacer, Sinan ve Arif’in yolu; bir derenin adını verdiği “Sızak Köyü’nde” kesişir. Roman boyunca sızılı hayatlardan, nice sızıntıya şahit tutuluruz.
Yazar, berrak, akıcı, gerçekçi bir dille yazıyor. Eğer mesajlarını, metne biraz yedirebilir ve “yazarı” gizleyebilirse; kendisinden daha başarılı, d(olgun) romanlar okuyacağız.
Kutluyor, yeni eserlerini bekliyorum.
İletişim adresi: yakup_cak@ hotmail.com.
KÜL ve NEHİR
“…bir avuç külüm ben
Rüzgarına savur, öyle git”
Ve bir şair: Zeliha Uyar. Özellikle kadın şairlerin azlığı düşünülürse, şiirle mayalanmanın, şiir kuşanmanın da önemi büyüyecek.
Zeliha Uyar’ın; Çalı Yayınlarından çıkan ilk şiir kitabı, 94 şiirden oluşuyor. Bir şair ürperişi ve hassasiyetiyle bazen hayattan, bazen “Aynadaki Kadın”dan şikâyet etse de, ümitvar şiirlerini sevdik.
Sayın Uyar’ın söylediği gibi: “bükülse de cümlelerimiz/ sökülse de alfabemiz/ bana göre Ezitu/ biz bir cümleyiz”
“Mevsimsiz” şiirinden:
“karanlığın çöktü şehirlerime
sonra gök ağladı ben ağladım
şehirler ıslandı
göğümde dört mevsim yaşanırdı benim
oysa sen bulutluydun sevgilim
benimse bir mevsimde dört yağışa gebe
fikirlerim vardı.”
Yeni bir kadın şair. Yolu açık olsun. Tebrikler.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.