Hüzeyme Yeşim Koçak

Hüzeyme Yeşim Koçak

Şifalı Sözler ve Seçim Meselesi

Şifalı Sözler ve Seçim Meselesi

7-17 Aralık, Hz. Mevlâna’nın 751. Vuslat Yıldönümü hayırlara vesile olsun. Onlar aşk eriydi. Birkaç cümleyle de olsa Onu ve sevdiklerini, gönül ehlini analım.

Bir gazelinde şöyle diyor Hz. Mevlâna:

“Sarhoş döndük meyhaneden gene

Kurtulduk gene alçaktan da yüceden de.

Cümle mestle hoş, raks ediyorlar;

Alkış tutun, güzeller; alkış düşer size!

Ki ilişir ilişmez bir goncası zülfünün,

Balık da sarhoş olur deniz de.

İşte alt üst oldu meyhanemiz;

Sürahi paramparça, koca küp yerde.

Görünce bu coşkuyu meyhane pîri,

Dama çıktı hemen ve attı kendini yere.

Öyle bir şarap kaynadı ki ondan,

Yok olan var kesilir, var döner hiçe.

Şişe kırıldı ve saçıldı parçaları her yere;

Nice sarhoşun ayakları kan içinde.

O ân başını ayağından seçemeyen nerde,

Yıkılıp kalmış Elest mahallesinde?

Hepsi de işrette şaraba tapanların;

“Ey edene tapan tenten-i tenten’i dinle” ( William Chıttıck, Tasavvuf, Çev. Turan Koç, İz Yayıncılık, 2006, s.202-203)

***

Hazreti Mevlâna, önemli bir meseleyle ilgili olarak Mesnevisinde şunları söylüyor. Dr. Faik Özdengül’ün “Şifakâr” isimli kitabından.(NKM Kitap, 2023)

Bir hikmet sahibi yoksa bu tertip nedir… bir hikmet sahibi varsa işi nasıl boş ve abes olabilir? Mesnevi.4. 2999.

Rivayet edilir ki Hz. Musa as Cenab-ı Hakka sordu:

“Ey her yaptığı hikmet dolu olan Rabbim, neden hem yaratıyor hem de bozuyorsun? Neden hem yaratıp bu âleme sefer ettirip sonra da göç ettiriyor ve yarattıklarını aramızdan alıyorsun? Neden işlediğin o güzel nakışları sarartıp karartıyorsun?”

İlham edildi ki: Ya Musa senin bunların hikmetini bildiğini bilirim, lakin bunu başkaları için sorarsın, gizli hikmet açığa çıksın istersin, başkaları da nasipdar olsun istersin. Madem sordun, o zaman şöyle yap. Toprağa tohum saç. Ziraat eyle. Buğday tohumlarını saç, yağmurumu bekle.

Hz. Musa as, buğday tohumlarını toprağa saçtı. Ekin ekti. Ziraat eyledi. Yağmurlar yağdı. Başaklar boy verdi. Zamanı gelince hasat başladı.

Yine Allah tarafından ilham olundu:

“Ya Musa neden hem ekip, hem de biçiyorsun?”

Musa as dedi ki:

“ Ya Rabbi samanla buğday karışıktır. Onları birbirinden ayırt ederim.”

Yine ilham olundu:

“Biz de öyle yaparız. Saman ve buğday olan ruhları ayıklarız. Mesnevi. IV”

Buna karşılık kul nasıl hareket etmelidir? Faik Özdengül’ün yorumu:

“Temyiz etme, seçme hassasını bize Allah verir. Bunu aklımızla yaparız. Buğday ya da saman olmak da yapıp ettiklerimize bağlı. Biz buğday olmaya niyetleniriz de toprağı yağmuru o verir. Yardım edilir bize.

Bozulmadan yıkılmadan, düzelme ve yapılma olmaz.

Korktuğumuz kaçtığımız her şeyin hikmetini bulmak ve anlamak vazifemiz. Korkmak yerine niçin sorusunu sorup hikmeti arzulamalıyız. Madem Ressam odur. Yapar, nakşeder. Bozar, siler, değiştirir. Sonra da çerçeveyi değiştirip başka bir âleme nakleder. Bozmak da yapanın hakkı.

Sökmek de terzinin. Söken terzi bunda bir fayda umar. Belki daha iyi dikecek. Belki bir eksiklik gördü. Bilmeyiz fakat terziliğine güvenip inanıyorsak endişe etmeyiz. Bir şey yapıyorsa illa ki bir hikmeti vardır deriz. Olan her şey bir hikmete muciptir.

Yaratıcıdan endişe etmeyin. Kendinizi sigaya çekin.( Faik Özdengül, Şifakâr, NKM Kitap, 2023, s.124-125)

***

Aynı bahse oğlu Sultan Veled, bir başka açıdan değinir:

“Sultan Veled, Maarif’iyle belirdi. Çok eski bir zamandandı sözleri:

Ulu Tanrı ruhlara: “Ben sizin Tanrınız değil miyim? Diye sorunca: “Evet!” (Kur’an, Sûre: 7, Âyet: 171-172) cevabını verdiler.

Ruhların söylediği o “evetler” de ayrılıklar vardı. Bazısında renk vardı ve evetten evete pek çok fark mevcuttu. Bazısı halis, bazısı halisin halisi idi. Ulu Tanrı, iyi ve kötü, yüksek ve alçağın birbiriyle karışmış olmalarını, beraber görünmelerini ve aynı mertebede bulunmalarını reva görmedi ve buyurdu ki:

“Hepiniz bir dille evet diye iddia ettiğini, nakit ve kalpın belli olması, safla karışığın ayrılması için sizi, bu can ve gönül âleminden, su ve çamur âlemine göndereceğim.”

Bir attârın dükkânında, bir bakla tanesi hurma tablasına düşse veya bir kaç hurma bakla tablasına karışsa, attâr derhal onları birbirinden ayırır ve her taneyi kendi cinsi arasına kor. Çünkü her şey kendi aslına döner.

Tanrı taneleri seçmeleri için, peygamberleri, birer kitapla gönderdi.

Bu teraziyi ve temyiz kabiliyetini, attara, Tanrı vermiştir. Çünkü hurmanın, bakla arasında, baklanın da hurma arasında bulunmasını doğru bulmaz. Böyle olduğu halde kalp ve nakdin iyi ve kötünün karışmış olmasını nasıl reva görür?

Sizi, bu su ve toprak halinde bir müddet bırakır ve dünyanın türlü türlü tatlı tanelerini, siz ruh kuşlarının önüne dökerim. Bundan sonra, her kim bunlarla meşgul olursa ve bu sözleşmeyi davayı ve mana hayatını unutursa onun “evet”lerinin halis olmadığı malûm olur.

Dünya lezzetleriyle aldanmayan, onlara baş eğmeyen ve bu dünyada bir türlü rahat edemeyen kimsenin halis olduğu herkesçe bilinir. Tanrı, kalp ve naktin meydana çıkması için bu dünyayı “evetler” mihengi yaptı.

Nakit olan tekrar ilk hazinesine döner ve kalp olan da yeraltında hakir bir şekilde kalır. Cinsi kendi cinsi ile toplamamız adalettir.” (Hüzeyme Yeşim Koçak, Nefha, Akçağ, 2016, s. 272-273)

Dünya sınanma yeri, tercihlerimizinse önemi büyük.

Hak âşıklarının hâli ise bambaşka. Başa dönelim. Ne diyor Hz. Mevlâna:

*“ Elest sâkisi, yâni Allah, bu süfli çorak toprağa, yani yeryüzüne bir yudumcuk aşk şarabı saçmıştır da…

*O çorak toprak, o yüzden coştu, verimli hâle geldi. Biz de o coşkunluktan meydana geldik. Fakat ey, ruhların sakisi olan Allah, biz pek tembelleştik, bize o aşk şarabından bir yudumcuk daha ihsân et” (Mevlâna, Cevâhir-î Mesnevîyye I, Hazırlayan: Şefik Can, Ötüken, 2001, s.68)

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
Hüzeyme Yeşim Koçak Arşivi