İktidar ve Ekonomi Cemaati
25 yıla yakın bir zamandır Türkiye ekonomisi söz konusu olduğunda yaşanan tüm olumsuzluklar konusunda suçlamalar iktidarların yanlış uygulamalarına yapılırken, iktidarlar ise içeride cemaatin dışarıda ise dış güçlerin suçlu olduğunu söylemiştir.
Esasında iktidarda olanların ülke zenginliğini milletle bölüşmesi beklenirken iktidarı elde etmek isteyen elit kesim ise milletin memleketin ortak zenginliğini dilediği gibi harcayabilmek için insanların koma haline yakın bir uykulu halde kendilerine oy vermelerini temin için öncelikli, olarak kendine bağımlı bir medya oluşturmaya çalışır.
Özellikle rant ekonomisi uygulamak isteyen iktidarlar mali imkan ve doğal zenginlikler ile milletin ürettikleri diğer değerleri rahatça kontrol edebilmek için etkili araç olarak kullandıkları medyanın yöneticileri ile programcıları, sunucuları ve yazar çizerleri de milletin tutulduğu denetimden daha sıkı bir denetime tabi tutuldukları görülür.
Genelinin adı demokratik olan yönetimlerin uyguladıkları siyasi ve ekonomik programların demokratik, laik, seküler, milliyetçi veya muhafazakâr gibi adlarla tanımlanmış olması hem insanlar hem de medya ve yöneticileri üzerindeki denetimi ortadan kaldırmamaktadır.
Hatta zaman zaman seküler laik iktidarlar ile muhafazakâr iktidarların bu konuda birbirleri ile yarıştıkları süreçler bile yaşanır.
Dahası hem seküler laik iktidarlar hem de dindar ve muhafazakâr iktidarlar ekonomik ve politik konularda dernekler, vakıflar veya seküler ya da dini mezhebi gruplar ve cemaatler aracılığıyla ekonomik ve sosyal alanda etkin olmayı tercih ederler.
Bu ekonomik ve siyasi güç paylaşımı başlangıçta basın yayın ve medya desteği ile iktidarlar lehine çalışıyor olsa da seküler düşüncenin muhafazakârlar eliyle eskiye nispet daha fazla arttığı gibi, seküler laik iktidar programlarının uygulanması sonucunda muhafazakârlığın da eskisinden daha fazla artarak toplumda aktif olduğu görülmüştür.
Hâlbuki muhafazakâr iktidarların toplumsal alan içinde insanların dinî kimliğini modernleşme ve sekülerleşme ilişkisinin karmaşık ve krizlere dönük değişebilir yapısından koruyabilmesi beklenirdi.
Demokratik laik seküler program uygulayacağını iddia eden iktidarların ise mensupları ve seçmenleri olan fertleri dernekler ve vakıflar adı altında kurumlaşan cemaatler ile tarikatların karmaşık, değişken ilişkilerinden koruyacağı düşünülürdü.
Bu anlamda demokratikleşme ve sekülerleşme programlarının insanları ve toplumu dinî metafizik unsurlardan arındırmasının gerçekleşmediği gibi muhafazakâr iktidarları programları da dindar nesil yetiştirmede başarılı olamadı.
Belki en garip olan husus ise hükümetler eliyle resmen uygulama alanı bulan dindarlaşma politikalarının dindarlığı artırmadığı gibi toplumsal olmasa da bireysel olarak deizmi ve hatta ateizmi yaygınlaştırdığı ortaya çıkmış oldu.
Bu durum hem seküler laik hem de dindar muhafazakâr iktidarların paradigmalarının iflası anlamına gelmektedir.
Veya diğer bir deyişle hükümetlerin seçmenlerine dönük yaptıkları resmi söylemlerle vatandaşların daha dindar yapmak mümkün olmadığı gibi daha seküler hale gelmeleri de mümkün olmamaktadır.
Çünkü “Politik İslamcılık” bu güne kadarki iktidarları ile ortaya koyabildiği bir toplum projesi olmadığı gibi insanlarda yönetim açısından da özürlü olduğu ve dünyan gerçeğine yabancılaşmaktan başka bir sonuç vermediği gibi bir imaj oluşturmuştur.
Seküler iktidarların ise demokrasi diye sundukları programın kapitalist, emperyalist, ırkçı, jenosit türü katliam uygulayarak insanlığın ve dünyanın geleceğini tehlikeye atan bir yapısının olduğu ortaya çıkmıştır.
FARKINDA MIYIZ?
İslam, insandan sürekli çalışıp kazanmayı, ailesine ve çevresine nitelikli bir hayat şartları oluşturarak dünya ahiret dengesi sağlamasını isterken, Sekülerizm insanın bu dünyada mutlu yaşayacak temel ilkeleri sağlayacak bir dünyeviliğe modernlikle kavuşabileceğini iddia eder.
Kuranı Kerim ayetleri ve Hz. Peygamberin(sav) Sahih Sünnetini öncelemek yerine daha çok siyasi, ekonomik ve ideolojik kaygıların rol aldığı bir hayatı önceleyen Müslümanlar son yüzyılda ortaya çıkan siyasal İslam’ın tesiriyle batı ülkelerindeki gibi İslam’ı kişileştirerek, bireyselleşerek ve dünyevileşerek sekülerleşiyor yani dindarlaşarak dünyevileşiyorlar.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
muhafazakar-Liberal- Kredi notunu artıracağız..yani (Dış Güçlerden FAİZLE Borç alacağız ) AB ilişkileri geliştireceğiz,AB-NATO Menderes'in mirası (BOP) yolundayız...diyenlerden, ne bekliyorsunuz.?
Yanıtla (1) (0)