Süleyman Küçük

Süleyman Küçük

Yüzleşmek Zorundayız

Yüzleşmek Zorundayız

Müslümanlar olarak Mübarek Ramazan Ayının son 10 gününe ulaşmak üzere olduğumuz bu zamanlarda öncelikle kendimizle yüzleşmek zorunda olduğumuza inanıyoruz.

Bizler Müslümanız Elhamdülillah.

Dinimizin İslam, Kitabımızın Kuranı Kerim ve Peygamberimizin de Hz. Muhammed(sav) olduğunu kabul etmişiz.

Kendimizi İslam Ümmetinin bir parçası saymışız.

Bunlar bizim kabullerimiz. Ama bir de gerçeklerimiz var.

Mesela İnandığımız din, Hz. Muhammed(sav) in tebliğ ettiği İslam dini olmasına rağmen, yaşadığımız din, Hz. Muhammed(sav) in tebliğ ettiği ve yaşadığı İslam dini olmayabiliyor.

Kitabımızın Kuranı Kerim olduğunu ilan ediyoruz ama hal ve davranışlarımız, kitabımız Kuranı Kerimin açık hükümlerine aykırı olabiliyor.

Peygamberimizin de Hz. Muhammed(sav) olduğunu iftiharla söylüyoruz ama hayat tarzımız Peygamberimiz Hz. Muhammed(sav) in ne Mekke, ne de Medine dönemindeki yaşayışına uyuyor.

Velhasıl inançtan ibadete, ahlaktan ticarete bizim hayat tarzımız İslami paradigmaya yani değereler dizisinin bütünlüğüne uymuyor.

Bunun içindir ki bu çıkmaz yola, bu modern cehalet kafasıyla bir yere varamıyoruz.

Son 250 seneye baktığımızda ise İslam’ın fert ve toplum planındaki devrimini ne hayatımıza ne de başkalarının hayatına taşıyamadığımız görülüyor.

Kendimizle bir türlü yüzleşemiyor ve hesaplaşamıyoruz.

Ama başkaları ile her fırsatta yüzleşmeyi fırsat sayıyor ve onları yargılıyoruz.

Kendimizle yüzleşemediğimiz gibi ailemizle de yüzleşemiyor ve hayattaki savurulmalarımızın bizim tesirimizle mi ailemizde, yoksa ailelerimizin dayatmasıyla mı bizim davranışlarımızdaki savrulmaların meydana geldiğini anlamak istemiyoruz.

Fert ve aile planında yüzleşme yapamadığımız için toplum ve devlet planında da yaşadıklarımız karşısında garip bir suskunluk ve kabullenme içindeyiz.

Çünkü İslam’ın paradigmasının bu toplumda bir karşılığının olmasına dair inancımızı diri tutamıyoruz ve İslam’ın 1400 sene önceki kuralları ile şimdiki, zamanda yaşanması mümkün değildir gibi yanlış bir kanaati hem taşımaya hem de yaymaya başladık.

Dinle ilgili tutumlarımızın farklılığını çeşitlilik olarak görmeye başladığımızdan bu yana gerçekten şaşırtıcı biçimde çokluk oluşmaya başladı ve aynı dine inanan insanların aynı anda birden fazla tutum davranışlar oluşturmaya başladılar.

Geçmişte Müslümanların İslam, İman, dünya, bilim ve sanat hakkındaki tutumlarının hülasası veya mahiyeti onların nasıl bir bakış açısı ve dünya görüşüne sahip olduğunu ortaya koyarken şimdilerde bu çokluk fert ve toplum olarak kendimiz hakkında düşünmemizi engelledi hatta dumura uğrattı.

Bu hal Müslümanların Dinleri hakkındaki tutumlarının sosyalleşme adı verilen süreç sonunda dünyevileşme konseptlerinin İslam Dini ile irtibatlandırılmasında da ortak bir hareket tarzı ve strateji geliştirememeleri gerçeğini yüzümüze vurdu.

Kısaca ifade etmek gerekirse bu ülkenin ve Müslümanların tarihinde ve o tarihin hiçbir döneminde sosyalleşme ve modernleşme adına böyle bir savrulma ve parçalanma yaşanmadı.

100 yıldır rejimin geleneksel ideolojisiyle bir hesaplaşma da olmadığı için okullarda dayatılan uyduruk resmî tarih ve resmî ideoloji karşısında Müslümanların entelektüel bir devrim olacak bir şey ortaya koymaları da mümkün olmadığı gibi rejimin, “Muasır medeniyet seviyesini yakalayıp, üstüne çıkmak” olan paradigmasının hayatlarına yansıyan tek yönü, kapitalizme eklemlenmek olmuştur.

Bu gün Müslümanların muasır medeniyet seviyesi dedikleri hayat tarzı, emperyalizmin toplumları ezerek elde ettiği nimetlerden, kendilerine düştüğü kadarıyla faydalanmaktır.

FARKINDA MIYIZ?

Müslümanların bu gün geçmişten çok farklı olarak yapmaları gereken paradigma dönüşümü için ihtiyaçları olan tek şey adaleti ikame edecek ve ahlaki davranışları geliştirecek olan ideolojik olmayan akıldır.

Ancak böylece olumsuzluğun hâkim olmadığı ve bütün kurallarının herkes için aynı şekilde işletildiği ve adına denge toplumu diyebileceğimiz bir toplumsal yapı ortaya konulabilecektir.

Aksi durumda piramide benzer hiyerarşik bir yapılanma olan küresel saldırgan ırkçı kapitalist dünya sistemi ile arasındaki ilişki sömüren sömürülen ilişkisinden başka bir şey olmayacaktır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
3 Yorum
  • evet ...Yüzleşmek Zorundayız / 17 Mart 2025 08:35

    Halife Abdülaziz ve Danışma Encümeni, Devletin resmi Tarihçisi yaptıkları Ahmet Cevdet Paşa'nın Kızlarından 1862 doğumlu FATMA ALİYE'nin resmi
    2005'de..Kağıt 50 TL 2.YÜZÜNE basıldı...

    Yanıtla (1) (1)
  • resmi tarih TARİH-İ CEVDET 12 Cilt / 17 Mart 2025 08:21

    "Tezakir" Kitabında, İstanbul ruhsatlı Genelevlerinin en büyüğü olan LANGA FATMA'ya Zaptiye Paşası bile Söz geçiremezdi, diyor..diğer Ahlaksızlıklar ve
    İçki-Faiz-Bankerler-Bankalar..Vs...

    Yanıtla (1) (1)
  • resmi Tarihçi A.Cevdet Paşa 1822-1895 / 17 Mart 2025 07:59

    Osmanlı'da büyük makamların Paşası, Fransa Kanunları, Osmanlı'ya alınırken,
    Medeni Kanun da istenince, A.Cevdet Paşa Karşı çıkar (Sürgüne) tekrar iade..
    "Mecellei Ahkamı Adliye" Başyazarıdır...

    Yanıtla (2) (0)
Süleyman Küçük Arşivi