Nurten Selma Çevikoğlu

Nurten Selma Çevikoğlu

İdealler  ve  biz

İdealler  ve  biz

İnsanlar özellikle de Müslümanlar imanlarıyla, ahlaklarıyla, vicdanlarıyla, irâdeleriyle ve hedefleriyle yaşarlar. Bu yaşantı anlamlı ve yaşanmaya değer bir hayattır. Gerçekten inanmış ve inandığını her ne pahasına olursa olsun yaşayan müminlerin tâbi olacakları hayat kâideleri ancak vahiy ölçüleridir. Ortalıkta yaşayan herkesin ‘uydum kalabalığa’ cinsinden kurallara itibar etmezler. İnsanı insan yapan akıl-irâde-vicdan istikâmetinde, azimle ve kararlılıkla vahiy yolunda yürümek müminlerin idealleridir. Bilhassa kutsî idealler bizi hakikate yaklaştıran mihenk taşlarıdır. 

Her müminin ideali inandığına şuurla inanmak ve inandıklarını hayâta geçirmektir. Kul olarak idealimiz ise bizi yaratan yüce Rabb’imize iyi bir kulluk sergilemek ve O’nun rızâsını kazanmaktır. İdealler bizi kâmil mümin yapar. İdealsiz insanlar ne yapacağını bilmeden tâbiri câizse günü birlik yaşarlar. Aslında her insanın gencinin-yaşlısının hatta çocukların dahi idealleri olmalı. Hedefli insan hedefini gerçekleştirmek için çalışır, hedefine adım adım gider ve başarma gayretinde olur. ‘Hiç kimse başarı merdivenlerini elleri cebinde çıkmamıştır.’ Derler.  Doğru bir sözdür…

Müslümanların inandığı hakikatlerin temelini kutsal kitâbımız Kur’ân-ı Kerim oluşturur. Son peygamber, en güzel ahlâkî esasları şahsında yaşayan Hz. Muhammed aleyhisselam, Kur’an hakikatlerinin en kâmil mânâda hayâtının her safhasına mükemmel bir şekilde yansıtmış Müslümanların tâbi olduğu muhteşem bir rehberdir. O aleyhissalâtu vesselam âdeta canlı bir Ku’an’dır, Kur’an âyetlerinin ete-kemiğe bürünmüş hâlidir. Müslümanların ebedî hayâta doğru gidecekleri mecbûrî durak olan dünya hayâtında nasıl yaşayacaklarına dâir ölçütler işte bu iki esastadır. Yâni Kur’an ve Sünneti Rasûllullah. Biz müminler bu kıstaslara hayat veririz, hayâtımızı ona göre tanzim ederiz. 

İnsan da dâhil yaratılan tüm mahlûkâtın sâhibi Allah Azze ve Cell nasıl insanlardan üstünse, Allah Teâlâ’nın insanlara vahiy yoluyla gönderdiği kurallar pek tabîdir ki, insanların akıl yoluyla ürettikleri kural ve kâidelerden üstündür. Bu konu tartışılamaz bile. Bugün Kur’an âyetlerine dil uzatan kendini bilmezler bizim ölçümüz olamaz. İlmi sonsuz, gücü, kudreti engin olan her şeyi en mütenâsip bir şekilde yaratan elbette en üstün, en mükemmel, en isâbetli kuralları koyan Hz. Allah (c.c)’dır. Bilinsin ki, Müslümanların yaşam tarzını Kur’an ve Sünneti Rasûlullah belirler bugünkü genel-geçer kurallar değil. 

O zaman Kur’an ve sünneti anlamak Müslümanların en temel hedefi olmalıdır yoksa bugünkü gibi her kafadan bir ses çıkar. Bu sebeple ümmeti Muhammed illa da kendi kıstaslarının peşinde koşmalıdır. Aklıyla, vicdânıyla, irâdesiyle bu işi yakînen titizlikle doğru kaynaklardan incelemeli, öğrenmelidir. Öyle yarım-yamalak, oradan-buradan, el yordamıyla, ‘derme-çatma’ bilgilerle değil. Vahyin muhteşem aydınlığında yürümek için Müslüman aklını, irâdesini tüm gayretlerini ortaya koymalıdır. Zira bugün akıllı Müslümanları yoldan çıkarmak onları saptırmak için neredeyse bin çeşit oyun tezgahlanmaktadır. Bu sebeple Müslüman etrâfında cereyan eden gerçeklerin dönen dolapların farkında olarak gözünü de gönlünü de dört açmalıdır.

Vahyin anlamını iyi kavradıktan sonra anladıklarımızı büyük bir azim ve gayretle hayâtımızda uygulamak gereklidir. Hayâtı Batı menşeli değil İslam eksenli yaşamaya özen göstermeliyiz Bu hususta aklımızı kullanarak el âlemin bize dayattıklarına değil vahyin ışığındaki kendi doğrularımızı yaşantımıza tatbik etmek sûretiyle güzel bir Müslüman olabiliriz. Zâten bir Müslüman olarak bu bizim vazifemizdir. Hayâtı yaşarken hep vicdânın sesine kulan vermeli dâima Hakk’ın ve Hakikatlerinin izinden gitmeliyiz. Mağdur ve mazlumların yanında olmalı, vicdansızları desteklememeli, vicdansızlıkları onaylamamalıyız. Bu fıtrata uygun haldir.

Fakat kişinin imânı zaafa uğramışsa o zaman iş değişir. ‘Ben de Müslüman’ım canım benim de inancım var.’ Deyip te Allah Teâlâ’nın kurallarını hiçe saymak, sürekli dünya gerçeğinden hareketle ahret olmayacak gibi yaşamak, tek hedef olarak dünyevî başarıları seçmek Müslüman’ın yanlış bir yolda olduğunun apaçık işâretidir. Pek tabi ki bu yanlış yolda kişiyi bunaltan, canını sıkan, rûhunu daraltan birçok hâdise yaşanacaktır. Hatta kişi bu sıkıntıların sonucunda şahsi problemlere, hastalıklara belki intiharlara kadar varan istenmeyen durumlara düşebilecektir. Bugün bunlar var ve yaşanıyor.  

Böylesi sıkıntılı zamanlarda doğruyu-eğriyi birbirinden ayırd eden ‘akıl’ gücü devreye girmeli, vicdânın sesine kulak tıkanmamalıdır. Günümüzde hayat yaşanırken ‘akıl’ devre dışı bırakılıyor tamâmen his ve heveslerle hareket ediliyor. Halbuki his ve hevesler kişinin inancına, kültürüne ters bir yola götürüyor ve ucunda günah var, ahreti kaybetme endişesi var. İşte tam bu sırada akıl, vicdan, irâde derhal devreye girmeli, hedef ve idealler hatıra gelmeli hislere, duygulara yenilmemeli. Unutulmasın ki, yaşanan her hangi bir dünyevî halde aklıyla, vicdânının sesiyle hareket etmeyenler şeytanın sesine kulak veriyor ve kendileri için hazin bir âkıbeti hazırlıyorlar. Bizden söylemesi…

Kalın sağlıcakla…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Nurten Selma Çevikoğlu Arşivi