Nazmiye Gülbaş

Nazmiye Gülbaş

Emr-i bi'l-Ma'ruf, Nehy-i ani’l-Münker

Emr-i bi'l-Ma'ruf, Nehy-i ani’l-Münker

İlk çağlardan beri nice krallar, hükümdarlar insanları yönetmişler, toplumları kimi adaletle yöneterek kimi de yaptıkları zulümler ve korku psikolojisiyle bir arada tutmayı başarmışlardır. 

Ancak hiç biri tahtında, koltuğunda dünyanın sonuna kadar oturmamıştır. Adil hükümdarlar, krallar halkının minnetle yad ettiği hükümdarlar olarak tarihe geçerken zulüm yapanlar Firavun, Nemrut, Karun olarak tarihe geçtiler ve kötü örnekler için kullanılır oldular/ olacaklardır. 

Son peygamber Hz. Muhammed Mustafa (sav)'ya kadar peygamberler Allah'ın hükmüyle hükmetmişler, Efendimiz (sav)'den sonra bu görevi Raşid Halifeler ve ardılları üstlenmişlerdir. Peygamberimiz döneminde varlığı bilinen hisbe (İslam devletlerinde genel ahlak kurallarını ve amme nizamını korumak ve kontrol etmekle görevli teşekkül) Hz. Ömer ile birlikte tam teşkilatlı bir kuruluş haline geldi. Cemiyette iyilikleri emretmek ve kötülüklerden sakındırmak (Emr-i bi'l-Ma'ruf, Nehy-i ani'l-Münker) amacıyla kurulan bu müessesenin başında ''Mühtesip'' adıyla anılan vazifeli kişiler iyiliği emredip,  İslam'ın hoş karşılamadığı ve kerih gördüğü her türlü kötülüğü ortadan kaldırmaya, güzel ahlak ve faziletlerin korunmasına, dini hükümlerin uygulanmasına çalışırlardı.

Ma'ruf: İslam'ın getirdiği hayat tarzına ve görgü kurallarına uygun olan söz ve davranışlar. 

(Naslar sınırlı, hayat sınırsızdır,) yeni üretilen, icat edilen bir şey iyi ve hayırlı ise bu ma'ruf aksi takdirde yeni olan, icat edilen kötü olan durum ve davranışlar münkerdir. 

Münker: Şeriatta vuku sakıncalı görülen söz ve davranışlardır.

İslam'da iyilikle emredip kötülükten sakındırmak her Müslümanın görevidir. Fakat  sair kimi emirlerde olduğu gibi bunun da ehemmiyetinden dolayı bir grup Müslüman tarafından ifa edilmesi ötekileri sorumluluktan kurtarır. 

Diğer İslam devletlerinde olduğu gibi ''Mühtesib'' Osmanlı döneminde yine ''mühtesib'', ''ihtisap emini'' ''ihtisap Ağası'' gibi isimleri bulunurken Osman Gazi'den itibaren varlıkları bilinmektedir. Fatih Sultan Mehmet İstanbul'u fethedince ticari, iktisadi ve buna muvazi sosyal düzeni sağlamak ve öbür işleri yapmak için vazifelendirilen idarecilerden sekizinci mühtesib olmuştur. O dönemde muhtesibin yerine getirmekle vazifeli olduğu görevler şöyle zikredilmiştir: ''Bütün san’at ehline hükm edip ta'zir ve cezalandırma, alış verişlerinde hile edenleri tekdir ve tevbihe me’mur.'' O devirde ihtisap işine büyük önem verilmekteydi. Fatih Sultan Mehmet tarafından fonksiyonu ve buna bağlı olarak sâlaiyetleri de artan muhtesibin, özellikle XVI. Yüzyılda idari sorumluluğunu yerine getirmede daha mühim bir etkisi olduğu anlaşılmaktadır. Bu kadar ağır sorumluluğu bulunan muhtesibler yalnız çalışmazlardı ve kendisinin seçtiği yardımcıları (koloğlanları) olurdu. Koloğlanları’nın dürüst, ahlaklı ve her yönden güvenilir olması gerekiyordu. Muhtesibin başka yardımcıları Terazicibaşı ve Taşoğlanları’dır. (1826 yılında İhtisâp Nezâreti kurulunca Koloğaları’nın görevleri askerlerce yapılmaya başlandı.)

MUHTESİBLERDE BULUNMASI GEREKEN ÖZELLİKLER NELERDİ?

-Akıl baliğ olmalı

-Adaletli olmalı( tutarlı)

-İlim sahibi olmalı

- Vera sabi olmalı (ne söylüyorsa onu yapan, olduğu gibi görünen)

- Güzel ahlaklı olmalı

-Şahsi ve meslek ahlakı olmalı

-Alçak gönüllü ve yumuşak gönüllü olmalı

-Sabırlı ve soğukkanlı olmalı (öfke gelince akıl gider)

-İhtiras düşkünü olmamalı (hizmeti arzuları uğruna yapmamalı)

-Emrederken ve nehyederken yumuşak olmalı

-Her ikisinde de akıllı ve ölçülü davranmalı

-Emrederken ve nehyederken bilerek davranmalı

-Müesseseler ve kişilerle münasebeti olmamalı

MUHTESİBİN GÖREV TANIMI 

-Resmi görevlidir

-Devlet ve toplum adına iş yapar

-Atanan makama karşı sorumludur

-Alenen işlenen suçları araştırmakla görevlidir

-Takviye güç istemekle görevlidir

-İnsiyatif alabilir, yerine göre ceza keser

-Maaşlıdır ve içtihatla görev yapması tanınmıştır.

MUHTESİBLERİN YAPMASI GEREKENLER NELERDİ?

1- Dini: Muhtesib dini ve ahlaki açıdan neyin yapılması neyin yapılmaması gerektiğini çok iyi bilmesi gerekiyordu ve mümkün olduğunca medreselerin eski talebelerinden seçilmekteydi. Umumi ve şahsi, su, ibadet yeri vb. denetlerdi.

2 Adli: Kadının yetkisi dahilinde iş yapan biridir, hukukullaha uygun işler yapar, umumi ve şahsi kul haklarını kollamak, kadın hakları, çocuk hakları, hayvan hakları vb. hakların korunmasını sağlamaktı.

3-Sosyo-ekonomik: Esnaf ve halk arasında (üretici-tüketici) ilişkileri düzenlemekti.

4- Denetim: Esnafların kanunlara riayet edip etmediğini kontrolle görevliydi.

5- İş yeri açma, ruhsat verme: Esnafın dükkan, atölye açmasına izin vermekti.

6-Vergi toplama: Çeşitli kalemde vergileri toplarlardı.

7- Vergileri sarf etme: Hazine adına hak sahiplerine emekli maaşları, emrindekilerin maaşları vd. Harcamaları yapardı.

8- Mürur teskeresi: Bir çeşit kimlik kontrolü, şehre giriş çıkışları ve şüpheli şahısları denetlemekti.

9- Kıyafetleri düzenleme: Hristiyan, Yahudi Müslümanların kendi kıyafetleriyle dolaşmalarını denetlemekti.

10 Zekat toplamaktı

Muhtesibin benzer başkaca vazifeleri vardı.

1826 yılında Yeniçeri Ocağı'nın kaldırılmasının peşinden şehir idaresi için daha geniş yetilerle donatılan muhtesibler İhtisap Nazırı unvanı aldı. 1845 yılında Polis Teşkilatı ve 1840-1869 Zaptiye Müşirliği kurulunca İhtisab Nezâreti'nin bir kısım yetkileri bu kurumlara devredildi. 16 Ağustos 1855 yılında  Şehremaneti idaresi (belediye başkanlığı) kuruldu ve İhtisab Nezâreti'nin yetkileri bu kuruma aktarılınca lağvedildi. 

Bugün muhtesibin görevlerini çeşitli kurumlar yerine getiriyor, ancak maruf ve münker'in neye göre belirlendiği hakkında yeniden düşünmek ve kendi kaynaklarımıza göre belirlemek gerekir.

Ayrıca görevli olanların vasıflarını da yeterliliğini de irdelemek gerekir.

Ahlaki zaafların kanunen veya AB kriterine göre belirlenmesi devam ettiği sürece maruf ve münker'i ayırt etmemiz mümkün olmayacaktır.

Günümüzde her alanda ''muhtesip''e ihtiyaç vardır.

Hukuki düzenleme yapılırken İslam Hukukunu ve modern hukuku bilen muhtesiplerin tayin edilmesi zorunludur.

Meclis bir kanun veya düzenleme yaparken bu muhtesiplerin denetiminde olması gerekir. En azından marufu emretmesi münkeri nehyetmesi gerekir.

Misal bir muhtesip fırını denetlerken ekmeğin gramajına bakarken içeriğinde sağlığa aykırı fıkha uygun olmayan haram olan ek katkı maddelerini de mevzuatı düzenleyen üst muhtesiplerin bu alanları da denetliyor olmalıdır.

Velhasıl Emr-i bi'l-Ma'ruf, Nehy-i ani'l-Münker vazifesini devlet görevlilerinin yapması uygun olmaktadır ve aynı zamanda bazı durumlarda Sivil Toplum Kuruluşlarına da devredilebilmelidir ve bu işi yapacak kişilerin düzgün ahlaklı ve güvenilir olması gerekiyor ki diğer Müslümanlardan bu sorumluluk kalksın. 

Selam ve dua ile...

Kaynak: İmam Maverdi ''El-Ahkamü's-Sultaniye /İslam'da Devlet ve Hilafet Hukuku'' Osmanlı Sosyal Tarihi.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
Nazmiye Gülbaş Arşivi
SON YAZILAR