Göz göre göre
Milletimizin başı sağ olsun. Hayatını kaybeden kardeşlerimize Yüce Rabbim rahmet eylesin, yaralılarımıza şifalar, Türkiye’mize selamet diliyorum.
Ölüm kokan şehirler, müsebbipler, katil binalar ve paydaşları, duman tüten anılar, üst üste facialar.
Uzmanlara göre, göz göre göre deprem geldi. Büyük bir felaket yaşıyoruz, dünya başımıza geçti.
Fakat müessif vahim sonuçlarıyla tam karşılaşmadık, etkilerini, maddî-manevî yıkımın boyutlarını, nice zaman sonra çıkacak menfi tabloyu, hasılayı kestiremiyoruz.
Milletçe devletçe el ele sarılacaktır inşallah diye ümit ediyoruz.
Ancak ne kadar çaresiz olduğumuzu bir kez daha gördük. Gözümüzün önünde yakınlarımız, varımız yoğumuz, ömür boyunca kurduğumuz düzen, bağlı olduğumuz hayat tarzı mahvoluyor, hayallerimiz rüyalarımız yitiyor.
Ne azim ıstıraptır sevdiğinin canlı-cansız bedeninin enkazdan çıkarılmasını beklemek, topyekûn umutsuzluk, yarınsızlık…
Diğer taraftan, daha vahimi, kendi içinin tükenişini izlemek. Göz göre göre, ahlaki geriliği, onursuz bir gidişatı, değerlerimizin tahribini seyrettik. Hukuksuzlukla, cehaletle, sahte erdemle şerri yüreklendirdik.
Dışarıyı binlerce devasa, hantal yapılar, camiler, okullar ile süslesek ne kıymeti vardı.
Ruhumuzda sığınacağımız, değerlerimizin muhkem hale geldiği, kötülüklerden korunduğumuz bir MABED, MEKTEP yoktu ki.
İsraflarımız devam edecek yine. Konforumuzdan, sevgili haset ve kindarlığımızdan, yol(suzluktan) vaz geçemeyeceğiz. Yollar çıkmaza gidecek.
Şiddet dili, kutuplaştırma sürecek. Ağzımızdan çıkanı kulağımız işitmeyecek.
Hedef ve söylemler arasındaki garabet, ölçüsüzlük hayrete düşürecek; aya gidecekken, depremde ürettiğimiz battaniye miktarıyla teselli bulacağız.
Kime, neye, hangi insan(lığ)a hitap edeceğimizi bilmeyeceğiz. İçimizdeki insan kan ağlayacak.
Şahsiyetsiz, içeriksiz, boyalı sözlerle, din etik sosuyla; şifasız, dikenli konuşmalar sıvanacak.
Sözler sadra işlemeyecek, gönülden gönüle geçemeyecek, mahsul vermeyecek, gülümseyen istikballeri selamlamayacak. Sevgi, boynunu bükecek.
Murdarlık çukurunda ilerleyecek kimimiz. Adı “seviye, medeniyet, devlik, liderlik” olacak. Hep böyle yapmadık mı?
Oysa gerçek anlamda beyin çalışmalı, göz görmeli, kulak dinlemeli, akıl etmeli. Hâlbuki tamamen perdeliyiz sanki.
Birbirimizi anlamıyoruz, sadece sağlam konut inşa etmek değil, sağlam insan yetiştirmemizde de problemler var.
Mesela en basitinden, 7 defa imar affı ne demek. O “barışlar” kaç cana mâl oldu? Kimilerince hayatîdir; oy(un)lar kaç kaç oldu?
Geçmiş dönemlere, eski tarihlerdeki bazı uygulamalara duyulan endişelerin “ihmal, hata, suç, günah” listelerinin üzerinde bu denli “hassas, titiz, araştırmacı ruha sahip” olanların, tetkikat ve tahkikat meraklılarının; hâlihazırdaki vukuatlara, senelerdir süren yönetim kusurları ve yanlışlara karşı, onca yetkiyle mücehhezken neden duyarsız, özensiz ya da hoşgörülü kaldığını anlamak güç.
Verimli özeleştiri gereklerini ve neticelerini, devletten beklemek bir vatandaş olarak hakkımız. Yoksa âfetler göz göre göre gelecek.
Ve biz her defasında benzer şeyleri söylemeye mecbur kalacağız.
Aynı menhus çemberin içinde dönüp duracağız.
Yazık değil mi bu güzelim ülkeye.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.