Global köyün sakini
İçinde yaşadığımız dünya için global bir köy haline geldi denildiği andan itibaren fert ve toplum hayatımızda o ana kadar akla hayale gelmeyen şeyler yaşanmaya başladı.
Teknolojinin insanlara rahatlık ve daha iyi bir yaşam ve huzur vereceği iddiasıyla yapılan çalışmaların küresel köyün sakinlerine özellikle de Müslümanlara o arzu edilen huzuru bir türlü getirmediğini gördük.
Batı güya Müslüman ülkelere demokrasi getirip insan haklarını koruyacaktı ya.
Son ABD seçimleri demokrasi ve insan hakları için en önemli konu olan seçimlerin bile artık eskisi gibi olmayacağını göstermiş bulunuyor.
Seçimi kazananlar zafer naraları atarken seçimi kaybeden ve artık resmi adı topal ördek olan bakan hala Amerikan halkına hak ettiği dürüst oy sayımını getireceğini ve demokrasiye kavuşturacağını vaat ediyor.
Bu dünya da herkes kendi imtihanını veriyor.
Ama imtihanı başarmak için gerekli olan yüksek karakter seviyesinin ne olduğu bu gibi zor zamanlarda belli oluyor.
Özellikle şu son birkaç günde tv kanallarında ABD seçimleri nedeniyle 2 başkan adayından birinden yana tavır koyanlara dikkat edin.
Siyonist emperyalist sömürgenler kendileri için direksiyona geçip kendilerini en kısa yoldan hedefe götürecek bir şoför seçerlerken bizden olduğunu iddia edenlerin son 4 yılda bu ülkenin başına pek çok kez çorap ördüğünü açıklamaktan sakınmayan birisi için güzellemeler yapanlara özellikle dikkat edin.
Günümüzde teknolojiyi kullananların veya kullandık zannedenlerin birbiri ile entegre hale gelmiş olan haberleşme sisteminin müşterisi olduklarını unutarak kavramaya çalıştıkları dünyada birbirinden çok farklı iki aktör arasında sıkışmış gibi görünen ama kurgulayıcısı ve uygulayıcısı aynı olan bir sistemin içinde olduklarının farkına varmaları mümkün değildir.
Çevresinde olan biteni bulunduğu yerden bir adım geriye çekilerek ve farklı bir açıdan bakarak son yirmi yılın teknolojik gelişmelerinin sebep olduğu yabancılaşmayı görmeyi sağlayacak biçimde bakmayanların yarın önlerinde ne bulacakları konusunda hazırlıklı olmadıklarını göreceğiz.
İçinde bulunduğumuz yüzyıl coğrafya farkı gözetmeden pek çok ülke için büyük bir alt üst oluşun yaşandığı, ayrımların belirginleştiği, büyük yangınların tutuşturulup yaygınlaştırılarak insanların yaratılıştan gelen veya kültürel olarak miras aldıkları toplumsal direnç mekanizmalarının, itiraz sebeplerinin ve dayatmalara karşı çıkış pratiklerinin yok edilmeye çalışıldığı bir zaman dilimi olmuştur.
Küresel çetenin geçmişte karşı karşıya kaldığı toplumsal hareketlerle bir daha karşılaşmamak için bulduğu kölelik siteminin adı da yeni normal olarak konulmuş bulunmaktadır.
Bundan dolayı meydana gelebilecek her tür toplumsal karşı çıkış artık yeni fenomen olan “yeni normal” tanımlamasına sıkıştırılarak eskide kalan şeylerin kıymetsizleştirilmesi gibi bir sonuca bağlanmaktadır.
Bu yeni duruma uymayanlar insanlar için buldukları tanım için de bir çözümleri var.
Çağdaş psikologlara göre yeni normalden uzak duran her insan "asosyal" olarak algılanmamalıymış. Dünya genelinde ise hedef olarak gördükleri her 8 kişiden 1'inin yaşanan bu sahteliğe tahammül edemediğinden yalnızlığı tercih ediyormuş.
Yani kısaca yeni normal dünya düzeninde egemen güçlerin size verdiği rolleri sizden istenen şekilde yapmazsanız, sosyallikten uzak asosyal bir birey olarak uyumsuz veya sinir hastası damgası yiyeceğiniz hatta tedavi altına alınacağınız günler artık çok yakın.
Çünkü yeni normalin yeniden tanımlanmış kapitalizm düzeni geçmişte olduğu sadece mal/meta üretimi değildir.
Yeni normal düzenin yeni üretimi üretilen enformasyon doğrultusunda sınırlandırılan toplumsal ilişkilerin içine sıkıştırılmış nesneleştirilen insandır.
Bu düzeni yerleştirmek için küresel ölçekte gerçekleştirdikleri sanal dalgalanmaların ülkemizde ve insanımızda meydana getirdiği olumsuz etkilerden kaçınma adına inancından ve siyasetinden taviz vererek kendinde bir takım değişiklikler yapanların bekledikleri kadar bir kazanç içinde olmadıklarını gördükçe yaşadıkları değişimin aslında koşulların zorlaması sonucunda ortaya çıkan bir değişimden daha çok kendi tercihleri doğrultusunda bir değişim geçirdiklerini gösteriyor.
Değişim kavramının getirdiği toplumsal hareketlerin çoğu zaman değişimi başlatan aktörlerin de yönlendirilemediği durumlar gösterdiği ve bunun değişim taraftarları açısından ciddi tehditler oluşturduğu görülse de insanlardaki siyaset felsefesinin politik bilinçlenmeyi bir türlü üretemiyor olması yaşanan olumsuzlukların bir süre sonra olumluya dönüşmemesinin sebebi olarak ortada duruyor.
Dünyanın zenginliklerini bir avuç varlıklı aileler yerken borcunu ise yoksullar ve fakirlerin ödemesi hep global köy sakinlerinin uygulanan biyopolitikaları ret ederek “BANA NE AMERİKADAN” demeden bu yanlış siyaset felsefesinin takipçisi hatta savunucusu olmaları sebebiyledir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.