Kravatlı kırk haramiler
Modern ve çağdaş olarak tanımlanan, öyle kabul edilen dünyamız aslında kravatlı kırk haramiler tarafından paylaşılmış, her geçen gün dozunu artıran bir zulüm düzeni ile yönetilmekte ve acımasızca sömürülmektedir. Kemikleri çıkmış hayalet görünümlü aç çocuklar yaşamaktadır bu yüzden. Hayvanlar için milyar dolarlar harcanırken insan yerine konmamaktadır insanlar bu yüzden. Kendi zalim düzenlerini korumak için aç bırakılmış o insanların rızkıyla ger geçen gün daha çok silahlanmaktadır zalimler.
Batıl veya hak olan sistemlerin amacı insanı mutlu etmek, güzel ve kaliteli bir yaşam sunmaktır. Bütün dinlerde, ideolojilerde ve devletlerde amaç öldürmek değil yaşatmak, huzurlu bir dünya kurmaktır. Esas olan savaş değil barış ve adalete dayanan bir kamu düzeni, mutlu ve ferah bir toplum düzeni kurmak, refah toplumunu oluşturmaktır. Zaten herkes adaletin sağlandığı, barış ve güvenin tam olarak sağlandığı, paylaşım ve kardeşlik düşüncesinin hâkim olduğu, her türlü suçtan ve suçlulardan arındırılmış bir dünya kurmak ve böyle güzel bir dünyada yaşamak istemektedir.
En asgari normal bir zekâ seviyesine ve ruh haline sahip olan herkes yeryüzünde savaşı değil barışı ister, haksızlığı değil hak ve adaleti, kötülüğü değil iyiliği ister. Aksini isteyenler ise normal olmayan, gangster, cani ruhlu insanlardır. Çünkü insan ruhuna, insan karakterine sahip olmak ancak geçmişten, fikirden ve yürekten gelen soylu davranışlarla mümkündür.
Yeryüzünde şeytan ve şeytanlaşmış insanların hükümranlığı sürdükçe, zalimlik peşinde koşan şeytan ruhlu insanlar yaşadıkça, öldürmek için örgütlenmiş, çeteleşmiş insanlar var oldukça mutluluk, huzur, adalet ve barış içinde yaşamak ve yaşatmak bir hayal veya güzel bir temenni olarak kalıp bir ideal olmaktan öteye geçemez.
‘‘Doğru ve yanlışın ötesinde bir bahçe var, orada buluşacağız” diyordu Mevlana, işte bütün mesele budur. Ne yaparsak yapalım, ne için çabalarsak çabalayalım, neyin peşinden koşarsak koşalım, şu yalan ve aldatıcı dünyada hangi amaçla yaşarsak yaşayalım, ömrün sonunda bir araya geleceğiz ve o gün zerrece yanlışlık, zerrece haksızlık yapılmayacaktır. Kimsenin soyu-sopu, parası, askeri, silahı, parası beş para etmeyecektir.
Yeryüzünde her zaman iyiler ve kötüler bir arada yaşamakta, doğru ile yanlış yan yana yürümektedir. Burası lanet olası bir yerdir. Her şeye rağmen, bütün kötü ruhlara, bütün habis urlara rağmen temizlenmek isteyenleri, kalplerini, akıllarını ve zihinlerini kirletmeden yaşayabilenleri de görmek mümkündür. Öldürmeye değil yaşatmaya çalışan, ilkeli sorgulayan, düşünen, itiraz eden, yüksek ruhlu özgür ve soylu insanlar da bulunmaktadır. Diğer taraftan öldürmek isteyen, yeryüzünde bozgunculuk çıkaran, haksızlık ve adaletsizlikle zorbalık yapan, masum insanların evini yurdunu yıkıp kendi canı dâhil, çocuklarını, malını alan, her yeri talan eden, terör estiren, namusa göz diken ve hatta ırza geçen, firavun kılıklı, şeytan ruhlu zorbalar da bulunmaktadır. Hiç kimse melek olmadığı gibi burası da bir cennet değildir. Çünkü burası dünyadır, dünya, yalan ve aldatıcı, ölümlü dünya.
Doğru ve normal olan ise dünyada insan tüm insanlarla, tüm canlılarla ve tüm doğayla doğal bir sınavdan geçmektedir. Bir maraton içindedir. Bütün yokuşlar, engeller, inişler, çıkışlar, kavşaklar bu sınavın içindeki sorulardır. İyilerle kötülerin birlikte yaşadığı bu dünyada en nihayetinde ‘‘Her nefis, yaptıklarına karşılık tutulan bir rehin olacak’’ kötüler hüsrana, iyiler muştuya ulaşacaktır. Çünkü ‘‘insanın kaderi kendi çabasına bağlanmıştır.”
Herkes yaptığı iyiliğin ve kötülüğün karşılığında ödül veya ceza ile karşılaşacaktır. Yeryüzü hiçbir zaman cennet gibi bir mutluluk yuvası olmayacağı gibi hep bir cehennem yurdu da olmayacaktır. Onlar hep öldürmek için çalışıyorlarsa, kan ve gözyaşı üzerine saltanat kuruyorlarsa, savaş karşıtı onurlu ve namuslu insanlar da elbette bu gidişe dur demek için uğraşacaktır. Namuslu kadınların, masum çocukların bile ırzına geçmek isteyen, zorba bir düzen kuran, aşağılık kimselere, kravatlı eşkıyalara, savaşla ve kanla beslenen insanlık düşmanlarına dur demek onurlu ve namuslu insanların görevidir. Onların hayvanlıklarına engel olmak ve karşılık vermek için hazırlıklı olmak mecburiyetindedir insanlık savaşçıları. Elbette temiz bir ruh haliyle her şeyin güzel olmasını, yeryüzünün hak ve adalete dayalı olarak yönetilmesini, bir esenlik yurdu olmasını temenni ediyoruz ancak bu halimizle bu isteklerimiz bir ütopya olmaktan öteye geçemez. Biz peygamberlerden, Allah’tan daha insancıl, daha merhametli miyiz ki savaşı yok sayıyoruz? Elbette savaşın, ölümün, katliamların olmadığı, barış ve adaletin egemen olduğu bir dünyanın kurulmasını herkes istemektedir ancak şeytanlar ve şeytanın işbirlikçileri yaşadığı sürece bu mümkün değildir.
Bizim görevimiz elimizden geldiği ölçüde böyle bir dünya kurmak için gerekirse bu yolda ölümüne mücadele etmektir. Çünkü bu ilahi bir emir ve tavsiyedir. İşte İslam'ın cihat olarak emrettiği, mücadele dediği şey budur. Hayatta asıl olan şey mücadele ruhuna sahip olmak, onu hiçbir zaman bırakmamaktır. İslam'da cihadın asıl hedefi öldürmek değil, yaşatmak, insanlık düşmanlarını yok edip zararlarını engellemektir. Dünyada her şeyin bir sınırı olmalıdır. Sınır tanımayan zalimleri durdurup barış, adalet, huzuru sağlamak gerekir. Bazen barış için savaş gerekebilir ki bunu peygamberler istemeden yapmak zorunda kaldılar.
İslam’da herkesin kendisine ait özel bir hayatı, bir mahremiyeti, sınırları belli olan bir yaşama alanı, yaşama mekânı, vardır. Bu özel alana kimse müdahale edemez. Herkes bu sınırlar içinde mutlu olarak yaşamak ister. Bunları korumak esastır. Sosyalizm vb. bazı ideolojilerin sınırsız dünya hayali, sınıfsız toplum ideali sadece bir ütopyadır. Onlar kendi ütopyalarında ebelenip debelenip dururken bize düşen şey gerçek dünyada içimizdeki kötülüklerle, kötü insanlarla, zalimlerle, katillerle, çağdaş firavunlarla savaşmaktır.
Yeryüzünün bir esenlik ve barış yurdu olması için kravatlı kırk haramilerle savaşmak zorundayız biz. Irz ve namus düşmanlarına, vatan ve ahlak düşmanlarına, din ve iman düşmanlarına, iyilik ve doğruluk düşmanlarına, adil düzen düşmanlarına, her türlü insanlık düşmanlarına karşı onur, haysiyet ve namusu güvence altına almak için savaşmak zorundayız. Bu yüzden yeryüzünde bozgunculuk çıkarıp hayatın her alanında kendilerini hak sahibi zanneden, tanrıcılığa soyunan kravatlı kırk haramilerle her zaman savaş kaçınılmaz olmuştur. Hayatın her alanında bu zorbalarla, bu zebanilerle savaşmak barışın garantisidir.
Hoş ve hoşnut kalınız, güzelliklerle ve güzel insanlarla birlikte olunuz.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.