Nurten Selma Çevikoğlu

Nurten Selma Çevikoğlu

Fıtrat savrulmaları ve zihnî fıtrat

Fıtrat savrulmaları ve zihnî fıtrat

İçinde yaşadığımız dünyâda yüce Yaratıcının kâinât adına koyduğu ölçüleri yâni fıtratı korumak durumundayız. Tersi pek çok felâketlere yol açabilir. Allah Teâlâ yarattığı her şeyi belli bir ölçü ve düzen içerisinde yaratmıştır. Siz o düzeni yanlış işletirseniz veya buna müdâhaleye kalkışırsanız sistem alt-üst olur. Her hususta vâr olan mevcut fıtrata uygun hareket edilmelidir. 

İnsanlar “selim fıtrat” üzere iyiyi-kötüyü, güzeli-çirkini ayırt edebilecek bir şekilde yaratılmışlardır. Bu hususta etkin güç, ‘vicdan’dır. İnsan şerre-kötülüğe meylederse selim fıtrat gereği vicdan derhal devreye girerek şerre ve kötülüğe karşı çıkar. Fakat vicdânî melekeler körlenmişse işte o zaman problemler başlar. Fıtrata aykırı hareket eden insanlar vicdânî melekeleri körlenmiş insanlardır.  Böyle kişiler hem ait oldukları topluma hem de bulundukları yakın çevrelerine problem olurlar. Kendileri de ruhsal yönden huzursuz, endişeli ve bunaltılı kişiliklerdir. Yüce İslam dîni, insanın fıtratıyla uyum içinde bulunması için kâideler va’z eder, insanı kendi özüne yönelterek gerçek huzûra ulaştırır. 

İnsan bedeni ile rûhu arasındaki dengeyi kuramamış Batı toplumları, her şeyde maddeyi egemen merkez olarak gördüklerinden onlardaki ahlâkî güzellikler bütünlüğü hep yetersiz kalmıştır. Son senelerde öne çıkan Batı değerleri vesilesiyle bizim insanımızda müthiş fıtrat savrulmaları olmuştur. Hatta öyle ki pek çok hususta zihnî, rûhî, ahlâkî ve bedenî problemler toplumumuzu tedirgin etmiş ve etmektedir. Şimdi de bunlara değinelim:

ZİHNΠ FITRAT : 

Dünyâdaki mevcut dengenin bozulmadan devam etmesi onu nasıl kullandığınızla alâkalıdır. İnsan Cenâb-ı Hakk’ın vâr ettiği düzeni hakça kullanıp Allah Teâlâ tarafından konan kâideleri bozmamak durumundadır. Bunda akıl, duygu, sezgi etkin güçlerdir. Dünya denen âleme gözlerini açan her insan, kâinâtı ve kendisini yoktan vâr eden Rabb’ül Âlemîn’i tanıyabilme yeteneğiyle yaratılmıştır. Yanı sıra insan dünya yolculuğunda Kur’ân’a ilâveten kendisini müstakim bir yolda yürütecek yol kılavuzları olan peygamberlere ulaşabilme kâbiliyetine de sâhiptir. 

 İnsanın vâr olan özellik ve kâbiliyetleri onun asli vazifesinin ‘kulluk’ olduğunu gösterir. Zirâ Rabb’ül Âlemîn: “Ben cinleri ve insanları, ancak bana kulluk etsinler diye yarattım.” (Zâriyat, 56) buyurmasıyla, insan için kulluğu vurguluyor. Hz. Allâh’ı bilmek ve O’na kulluk varken, Allah Teâlâ’yı inkar küfürdür ve bu durum fıtrata terstir. Cenâb-ı Hak Kur’ân-ı Kerim’de: “Göklerdeki ve yerdeki herkes ister istemez ona boyun eğmişken ve ona döndürülüp götürülecekken onlar Allâh'ın dininden başkasını mı arıyorlar?” (Al-i İmran, 83) diyerek de insanları uyarır. Temiz ve selim fıtrat, küfür ve günahlarla kirlenir ve bozulur. 

Peki, o zaman neden herkes fıtrata muvafık davranmıyor?

Denirse, deriz ki; insan imtihan gerçeğine muhatap olduğu mükellef yaşından itibâren kendisini bu dosdoğru yoldan alıkoymaya çalışan ihtirasları, güçlü olma tutkusu, şehvet, para, makam sevgisi gibi hislerin etkisinde kalmasındandır. Bu gibi duygular insanı aldatabiliyor ve kişiyi Hakk’a tâbi olmaktan uzaklaştırabiliyor.

Fıtrata uygun hareket eden insanlar ve dolayısıyla toplumlar huzurlu olurlar. Dünyâdaki mevcutlar kendilerine çizilen ilâhî istikâmette yol alınırsa düzen bozulmaz.

Diğer yazımızda ‘Rûhi Fıtrat’ ve ‘Bedeni Fıtrat’a değinelim inşallah. Şimdilik hoşça kalınız.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Nurten Selma Çevikoğlu Arşivi