Nurten Selma Çevikoğlu

Nurten Selma Çevikoğlu

Dünden bugüne

Dünden bugüne

İçinde yaşadığımız nice şehitlerin kanlarıyla sulanmış vatan topraklarımız bin yıl yüce dîni İslâm’a hizmet etmiş bu yüzden de büyük bedeller ödemiş bir ecdâdın yâdigârıdır. O ecdad ki, köklerimizden gelen târihsel miras hasebiyle senelerce ümmetin sancaktarlığını yapma şerefine erişmiştir. Osmanlı Devleti tâbirir câizse içinde yedi düveli huzurlu ve mutlu bir şekilde içinde yaşatmıştır. İnsanlar Osmanlı şemsiyesi altında farklı inanış ve farklı kültürde olsalar bile nasıl insânî ölçüler çerçevesinde birlikte yaşanır, tüm dünyâya göstermiştir. Farklılıklar onların sağ ve selâmet içinde yaşamalarına engel teşkil etmemiştir. 

Bugüne baktığımızda etnik ve inanç açısından en ufacık bir farklılık, derhal ayrışmaya, dövüşmeye, vuruşmaya sebep oluyor. Peki, Osmanlıdaki o huzur nedendi? Hem biz hem diğer yabancı unsurlar bu hakikatin cevâbını bulmalılar. Zira bugünkü sistem Batılıları dahi huzurlu etmeye yetmemektedir. Bu çok açık ve net!

Aslında bu bizim tarafımızdan anlaşılmasa bile Batılılar tarafından araştırılıp bulunduğu için son senelerde kendi inanışlarındaki çarpıklıklardan dolayı pek çok Batılı ve diğer yabancılardan günde yüzlerce insan Müslüman oluyor gerçek huzûra kavuşuyordu. Batı bunu yok etmek için önceleri akademi câmiâsında kurdukları Şarkiyat kürsüleriyle İslâm’ın içini boşaltacak uygulamaları gâyet mâsumâne teklif, fikir ve görüşleriyle birincil olarak aydınların beyinlerini yıkadılar, akabinde de onları toplumların içine saldılar. Sonra baktılar ki bu kısa zamanda tutmayacak konuyu zamâna yaydılar. Bu sefer toplumlar arası ‘İslâmafobya’ oluşturma gayretine girdiler. Bunun için de sıkı çalıştılar ve bu tuttu. Ama diğer çalışmaları da elden bırakmadılar onlara da devam ettiler. –Haşa- Kitâbımıza, Peygamberimize saldırdılar, güzide sahabelerimiz hakkında şüpheler oluşturmaya çalıştılar. Bugün etraf böyle densizlerden geçilmiyor. Televizyonlardaki açık oturumlar, âlim demeyelim de böyle profesörlerden geçilmiyor.

İslâm’ı yok etme görüşü etrâfında dört bir koldan saldırmalar bitmedi. Yine İslâm’a sempati duyulmasın diye İslâm’ı terörle özdeşleştirmek adına kendi elleriyle bâzı radikal, İslâm’ı sâdece şekle indirgemiş, câhil gençlerden oluşan örgütler kurdular. Onlar vasıtasıyla Müslümanları dâhi kendi dinlerinden nefret eder hâle getirdiler. Bir örgüt görevini tamamlayınca hemen yenisi daha hızlısı daha kanlısını devreye soktular. Yıllar, hâdiseler buna şâhit. Bunlar komplo teorileri değil. Yaşanan hayâtın gerçekleridir. Bütün bu vakalarla İslâm’ı gözden düşürerek insanları ve müminleri Müslümanlıklarını sorgulatır hâle getirdiler. Ve biz hâlâ uyanamadık.

Derken zihinlerimiz, ahlâkımız, değerlerimiz, ahret inancımız allak bullak oldu. Yazık oldu. Şimdi yıllardır uyuyan devi uyanmış gören bu İslam düşmanları, eskinin benzerlerini ve günümüzde geçerli olanlarıyla tüm imkanlarını seferber ederek (eskiler zâten hep devrede) yeniden üstümüze geliyorlar. Her çeşit yolu deniyorlar, daha da deneyecekler, vaz geçmeyeceklerdir.

Orta Doğu coğrafyasının verimli topraklarında da gözü olan bu gâyet medenî görünen düşmanlar en yüksek teknolojik imkanlarını devamlı devreye sokarak aslında İslâm’ı görünürde güya çeşitli kılıflar bularak Müslümanları kah Filistin’de kah Bosna’da kah Irak’ta kah Sûriyede tâciz ettiler. Gözümüzün içine baka baka nice safsataları bize gerçek diye yutturdular ve devam ediyorlar. Artık yemezler, diyelim. El insaf!

Bu tuzakçı, alçaklarla işbirliği yapan Müslümanlar ülkeler de bizler için ayrı bir üzüntü kaynağı. Bilhassa bizim en değerli kutsallarımızı ellerinde bulunduranlar, bunun sorumluluğu omuzlarında olanlar, büyük bir ihânetin içindeler. Hiç bunlara dur diyen olmayacak mı? Ama görünen o ki, kimsecikler bedel ödemeye yanaşmıyor? Ancak bu dünyâda atılan her yanlış adımın nasıl bedeli varsa ahrette bunun bin beteri olduğu unutulmamalıdır.

Neden dînini sattın? Neden değerlerine ihânet ettin? Neden İslam düşmanlarıyla işbirliği ettin denmeyecek mi? Biz inanan insanlarız. Elbette her şeyin bir bedeli vardır. Hele de idâreciysen onun sorumluluğu daha büyüktür. Zira bugün yanlış yapan idârecileri kılıçlarıyla doğrultacak bir Müslüman profili de yok ne yazık ki?

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Nurten Selma Çevikoğlu Arşivi