Nurten Selma Çevikoğlu

Nurten Selma Çevikoğlu

Daldık gidiyoruz…

Daldık gidiyoruz…

Dünyânın aldatıcılığına, hayâtı ve insanları kuşatıcılığına, nefislerin ona kayışına hayretler etmemek elde mi? Hem zarârını bil hem de ona râm ol, bel bağla, arkasından koş. Olacak şey değil ama oluyor! Zirâ ruhlar beslenmiyor, ibâdetler ihmal ediliyor, arzu ve istekler hep baş tâcı ediliyor. Sonrası geliyor arkadan… Mevlâ âkibetimizi hayreylesin efendim.

Geçenlerde Emir’el Mü’mininlerden Hz. Osman (r.a)’ın ilk ve son hutbesini okumuştum, bizi ve hâli perişanımızı çok güzel anlatıyordu mübârek şehidimiz, sizlere de o hutbeleri aktarmadan geçemeyeceğim:

Şûra ehli tarafından bey’at edilerek halife seçilen Hz. Osman (r.a) üzgün bir şekilde Peygamber aleyhissalâtu vesselâm’ın minberine çıktı ve şunları söyledi:

‘Siz, her an değişmekte olan bir yurttasınız ve hayâtınızın bundan sonraki kısmını yaşamaktasınız. Öyleyse henüz gelmeden, gücünüz yettiğince ve en güzel şekilde ölüme hazırlanınız! Ömrünüzü en hayırlı amellerle değerlendiriniz. Şunu biliniz ki bu imkan sizlere verilmiştir. Unutmayınız, eceliniz sabah ve akşam hiç ummadığınız bir anda size gelebilir. Bu dünya aldatma üzerine kurulmuştur. Nitekim Allah Teâlâ: “Sakın dünya hayâtı sizi aldatmasın ve şeytan Allâh’ın affına güvendirerek sizi kandırmasın!” (1) Buyurmaktadır.

Bu ilk hutbede insanın başına ölüm gerçeği gelmeden -ki o hiç ummadığımız bir vakitte vâki olabilir- ömür sermâyesini –ki insanın dünyâdaki en büyük kazancıdır- en âli bir şekilde değerlendirmesini, aldatıcılıklarla dolu dünyâya kanmamasını hatırlatıyor. Yâni bizlere de sesleniyor ayni zamanda. Bizler de ne yazık ki, tamı tamına işte o hakikat sözlerin muhatabıyız.

Son hutbesinde de şöyle bir hutbe îrad eder Hz. Osman (r.a); ‘Allah Teâlâ bu dünyâyı size, âhireti kazanasınız diye vermiştir. Yoksa ona meyletmeniz için vermemiştir. Şurası kesindir ki dünya fâni, ahret ise bâkîdir. Sakın fânî olan dünya sizi bâkî olan ahreti elde etmekten alıkoymasın. Fânî olan dünya sizi şımartıp da bâkî olan ahretten alıkoymasın.

Biz bâkîyi fâniye tercih ederiz. Bildiğiniz gibi dünyânın bir sonu vardır. Kendisinden başka dönülecek bir yer ve kimsenin olmadığı Allah’tan (c.c) korkunuz. Çünkü Allah korkusu insanı O’nun azâbından koruyan bir kalkan olduğu gibi rızâsını kazanmak için de bir vasıtadır. Allâh’ın gazâbından korkunuz ve cemaatten ayrılarak parça parça olmayınız. Cenâbı Hak yüce kitâbında şöyle buyuruyor: “Hep birlikte Allâh’ın ipine (İslâm’a) sımsıkı sarılın; parçalanmayın. Allâh’ın size olan nimetini hatırlayın: Hani siz birbirinize düşman idiniz de O, gönüllerinizi birleştirmişti ve O’nun nimeti sâyesinde kardeşler olmuştunuz. Yine siz bir ateş çukurunun tam kenarında iken oradan da sizi O kurtarmıştı. İşte Allah size âyetlerini böyle açıklar ki doğru yolu bulasınız.” (2)

İşte hutbe işte âyetlerde bahsedilen haller hepsi bizde var maalesef! Sizlere bu son âyeti çok yazdım. Ezberlememiz lâzım aslında. Müslümanların bugünkü perişanlıklarındaki gerçekler haykırılıyor bizlere, dünyâya dalarak gaflet düşmemiz, İslam ümmetinden ayrılıp herkesin kendi kafasına buyruk ahkam keserek bölünüp, parçalanma derekesine gelmemiz! Yâni ateş çukurunun kıyısındayız yine. Toparlanma zamânı geldi. Çok yerlerde süründük, daldık gidiyoruz. Yeniden tekrar İslam ile gönül gönüle, yürek yüreğe ahreti kazanmak ümidiyle dünyâda yaşayalım…

-----------------

1-  Lokman, 33

2- Âli İmran, 103

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Nurten Selma Çevikoğlu Arşivi