Nurten Selma Çevikoğlu

Nurten Selma Çevikoğlu

Pâdişah ve Câriye Kıssası

Pâdişah ve Câriye Kıssası

Kıymetli okurlar bugün de , ‘Selam duâsı’yla başlayalım istiyoruz yine:

‘Aşk olsun. Aşkınız cemâl olsun. Cemâliniz nûr olsun. Nûrunuz ayn olsun.’

Artık bu beyit ile birlikte Mesnevi’de hikâyeler kısmına geçiyoruz. Üstad Mevlana, bâzı temsili hikâyelerle insanlara vermek istediği fikirleri uygun lisanla verir. Şimdi işleyeceğimiz hikâyede, Mevlâna Hz. nefsin terbiyesi, kalbin tasfiyesi ve temizlenmesi, arınması için neler yapılması gerektiğine dâir, pek çok hisse öğretmek adına padişah ve câriye kıssasını naklediyor. Burada pâdişah rûhu, câriye de nefsi temsil eder. Hikâye şöyle başlıyor;

“Ey dostlar! Bu hikâyeyi dinleyin; Aslında bu hikâye bugünkü bizim hâlimizin kendisinin hikâyesidir.”

Burada anlatılan misal, bizim şu an ki hâlimizi anlatmaktadır. Burada anlatılacaklar faydalı öğütlerdir. İstifâde edenler, şikâyetlendikleri şeyleri düzeltebilenlerdir.

Hikâye başlıyor;

“Bundan önceki zamanlarda yaşamış bir pâdişah vardı. Kendisi hem din hem dünyâ mülküne sâhipti.”

“Tesâdüf bu ya pâdişah günün birinde, mâiyetiyle birlikte avlanmak üzere atına bindi, yola çıktı.”

“Padişah ana yolda bir câriye gördü. Şâhın canı o cariyeye esir oldu.”

“Can kuşu ten kafesinde çırpınmaya başlamıştı. Mal-mülk verip câriyeyi satın aldı.”

“Câriyeyi aldı, muradına erdi. (mutlu oldu) Ama kaderin cilvesi bu, ya câriye hastalandı.”

Şimdi buraya kadar anlaşıldı zannediyoruz. Ancak biraz açmak gerekiyor; Maddi ve mânevâ anlamda her şeye sâhip olan bir pâdişah, bir gün arkadaşlarıyla birlikte ava çıkıyor ama ava giderken âdeta kendisi avlanıyor. Yolda ilerlerken orada bir câriyeye denk geliyor ve pâdişah câriyeye âşık oluyor. Tabi parası-pulu var, onu derhal satın alıyor, muradına da erişiyor fakat ne var ki, günün birinde câriye hastalanıyor. Pâdişâh’ın âdeta dünyâsı kararıyor.

Bir de hikâyenin ifâde ettiği mânâ boyutuna bakmalı;

Bilindiği üzere asıl kulluk Yüce ve Aziz olan Rabbi Teâlâ’ya yapılır. Ama sen kalkıp nefsinin arzusuna tâbi olursan, elbette sen artık onun kulu-kölesi olur hatta ona esir olursun. Hal böyle olunca pâdişahın imtihanı başlıyor. Pâdişah câriyeyi görünce aklı mantığı kayboluyor, derhal onu satın alarak, ‘visal odası’na koyuyor. Ona lâyık olduğundan fazlası değer veriyor. Hatırımızdan çıkmaması gereken bir husus şudur; Cenâbı Hak, bir kuluna iki nimeti bir arada vermez. Padişah burada nimetle imtihan olmaktadır. Pâdişah heva ve hevesinin tatmini için servetini, geçici arzuları adına sarf ediyor. Halbuki onları ebedi güzellikleri kazanmak adına harcaması gerekirdi.

Abidin Paşa’nın Mesnevi şerhinde bu beyitler için deniyor ki; Burada; ‘Ana yol, cadde, gelip-geçen yeri olan dünyâdır. Câriye ve güzel kadın, nefsin bâzı geçici lezzetleridir. Ruh, bu geçici gerçekleri görünce, dünyâda bulunuşunun asıl maksadını unuttu. Nefsin isteklerine uydu. Ruh o kadar nefsine tâbi oldu ki, nefsin şâhı iken esiri oldu. İnsanın içindeki nefis, ruh, akıl gibi bâtînî kuvvetler; büyük bir devletin içinde bulunan unsurlar, rütbeler, birbirinden farklı dereceler gibidir. Eğer her derecenin, rütbenin sâhibi, kendi görev alanını korursa, o benlikte esenlik bulunur. Emir komuta zinciri bozulursa acı, keder, ıstırap meydana çıkar.

Ruh bâzı fedâkarlıkları yapma yolunu seçti. Meselâ, bir miktar ibâdeti terk etti. Nefsin arzusunu yerine getirdi. Sonra kendi seçme kudretini tamâmen elden bıraktı. Nefse devretti. Bunun zorunlu sonucu olarak da rahatsız, kararsız, huzursuz oldu. Ruh nefsin isteğine uyduysa da rahat görmedi. Zira kısa bir süre sonra nefsin noksanlıkları rûha görünmeye başladı.’ (Abidin Paşa, Mesnevî Şerhi, Sadeleştiren Mehmet Said KARAÇORLU, İst, 2007, s.35)

Mesenevideki hikâyeye devam edersek, bilindiği üzere;

“(Hani) Birinin eşeği vardı da, palanı yoktu. Palanı buldu, eşeği kurt kaptı.”

“Bir başkasının testisi vardı da, su bulamıyordu; Suyu buldu, (bu sefer de) testi kırıldı.”

Akıl kâdelerine tutunmadan yalnızca canı istediği için arzu edilenler, ondan elde edilecek lezzetler her zaman tamamlanamaz, onda mutlaka eksik kalanlar olur. Dolaysıyla dünya hazları noksan olmaya mahkûmdur. neticeleri de hüsran olur. Nefsin hevâ ve istekleri her vakit tam olmaz sonuçları ise acıdır, diyelim bugünlük efendim, nasip olursa haftaya devam edelim inşallah.

Cumânız mübârek olsun.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Nurten Selma Çevikoğlu Arşivi