Bosnalı Boşnaklar
Efendim bugün sizlerle rutin yazılarımın dışına çıkmak istiyorum. Zira geçen hafta iki gün boyunca Saray-Bosnalı Boşnak Hanımları arkadaşlarımla berâber Konya’mızda ağırladık, elimizden geldiğince ülkemizin misâfirperverliğini, candan kardeşliğini, içten dostluğunu göstermeye çalıştık. Bu da bir hizmettir dedik, düştük yollara…
Bilindiği gibi Bosna-Hersek Balkanlar’da üç buçuk milyonu geçkin nüfûsa sâhip güzel, şirin bir ülkedir. Ülkenin yarısını Boşnaklar oluştururken diğer yarısını Hırvat ve Sırplar teşkil eder. Başkenti Saray-Bosna’dır. 1990’lı yıllarda Yugoslavya’nın dağılma sürecinde patlak veren savaşta ülke madden ve mânen büyük bir yıkıma uğramıştır. O günden bu yana bir türlü oturmayan ülkenin federal yapısında işsizlik ve yoksulluk hâlen mevcuttur.
Balkanlarda bilhassa da Saray-Bosna’da Türk kültürü kendini yakından hissettirir. Hele ‘Mostar Köprüsü’ dillere destandır. Hakikaten gezip görenlerin bahsettiğine göre Bosna çok seçkin ve bizler için çok özel bir Balkan şehridir. Doğası, yeşilliği, insanların içtenliği anlatıla anlatıla bitirilemiyor. Ancak şehrin pek çok yerinde savaşın izlerini görmek mümkün. Çarşıları sizi hemen kendi kültürümüzle buluşturuyor.
Her şey iki sene önce oğlumun arkadaşlarıyla Bosna’ya gitmesiyle başladı. Oğlum ve arkadaşları TİKA vasıtasıyla yaptırılan ya da onarılan câmilerin inşaatına yardım etmek amaçlı gitmişlerdi. Onları tıpkı ‘Osmanlı Yadigarları’ edâsıyla karşılayan Bosnalı Müslümanlar, gelen gençleri ağırlamak için çok büyük fedâkarlık göstermiş ve samimiyetle karşılamışlar neticesinde gençler çok memnun ve mutlu olarak dönmüşlerdi. Ve bizlere öyle güzel hatıralar, anılarla döndüklerinden söz ettiler ki, o vakitten bu yana Bosnalı Boşnaklar dilimizden düşmez! Rabb’im bizlere de onları Konya’mızda ağırlamayı nasip etti.
Konyalı hizmet aşığı arkadaşlarımızla birlikte iki gün boyunca elimizden geldiğince bu güzel kardeşlerimizi memnun etme gayretinde olduk elhamdülillah. Tabi bu hizmetin kişileri aşan durumlarında çeşitli yardım kuruluşları, STK’lar ve Belediyemiz devreye girdi. Emeği geçen herkese buradan teşekkürler ediyor, hizmetlerinin yüce Rab katında değer bulmasını Cenâb-ı Hakk’tan niyaz ediyorum. Sizlere biraz gezimizin muhtevâsından bahsetmek istiyorum.
Önce gezimize Konya’nın simgesi benim de hayrânı ve meftûnu olduğum Mevlâna Hazretleri’nin makâmını ziyâretle başladık. Bu arada gazetemiz yazarlarından çok sevdiğim can arkadaşım Huzeyme Koçak Hanımefendi de ilk günkü programımızın bir bölümünde bizimle birlikte olduğunu söylemek isterim. Bize Belediyede çalışan Bosnalı bir hanım da eşlik ederek gezilen mekanların Boşnakçasını misâfirlerimize anlattı. Bu da güzel bir katılım oldu. Gerçi gelen misafirlerimizden iki genç ilahiyat okuyan kardeşlerimiz de Türkçe biliyorlardı onlar da anlattıklarımızı diğerlerine tercüme ettiler. Yanı sıra Mevlâna Müzesi’ne gitmeden Yusuf Ağa Kütüphânesi’ne de uğradık. Görevli beyefendi hiç üşenmeden misâfirlerimize mevcut eserlerle ilgili güzel bir sunum yaptı, sağ olsun. Aynı gün bir yardım derneğinde yenen akşam yemeğinden sonra Hacı Veyiszâde Câmii’nde kılınan namazlar misâfirleri mest etti.
İkinci gün Meram’da başladık gezmeye… Büyükşehir Belediyemizin verdiği kahvaltıdan sonra Seksen bin Devri Âlem Parkı gezildi. Hepimiz doğrusu parkta sergilenen minyatür eserlere ve de onların asıllarını yapan ecdâda olan hayranlığımızı dile getirmeden edemedik. Özellikle Bosnalı kardeşlerimiz Saray Bosna’daki eserlerin minyatürlerine bilhassa ilgi göstererek önünde resim çektirdiler. Bu parkı ortaya koyanlardan Mevla râzı olsun. Konya’ya yaraşır olmuş. Gezimizdeki bir başka güzellik de yine Meram Belediyesi’nin ‘Bâcıyânı Meram’ Kadınlar Meclisi’nde verilen öğlen yemeği ve mekânının güzelliği oldu. Biz ailece sekiz sene Konya’da kaldık bu kadar mükellef bir Konya sofrasında bulunmamıştım. Orada görevli arkadaşlarda bilhassa müdire Fatma Köseoğlu Hanımefendi ve yardımcısı Hülya Körpe Hanımlar ve bütün görevlileri güler yüzleri ve şık hizmetleri ile gönüllerimizi feth ettiler. O günü bizim için hazırladıkları ‘Bâciyân Şerbeti’ de ilk defa literatürlerine girmiş. Öyle beğendik ki, târifini o kadar ısrârımıza rağmen vermediler, zannediyoruz ki; ‘meslek sırrı’… Kendilerine çok teşekkür ediyoruz, bu arada yemeğin organizesindeki fedâkarlıklarıyla göz dolduran Hümeyra Hanıma da teşekkürlerimizi buradan iletmeyi borç biliyoruz.
Gezimize Şemsi Tebrîzi, Sadrettin Konevî Hazretleri, Abdullah Bosnevî Hazretlerini ziyâret ederek devam ettik. Nihâyetinde ise akşam Mevlâna Müzesi Bahçesindeki ‘Semâ Gösterisi’ne katıldık. Gezimizi sabah namazını ‘Kapu Câmii’nde sabah namazları kılarak tamamladık. Bosnalı Boşnak misâfirlerimizin ağırlanmasında emeği geçen bütün kardeşlerimizden Cenâb-ı Hak râzı olsun. Bilhassa Şadiye Varol, arkadaşları ve kızı Müzeyyen Varol, Seval Sarıtaş, Şerife Zengin ve diğer arkadaşlarıma da teşekkür etmeyi borç bilirim. İyi ki varsınız, dostluğun tadına vardıran can kardeşlerime kucak dolusu selam ve sevgilerimi iletiyorum. Bir elin nesi var iki elin sesi var, diye boşa dememişler…
Cuma sabahı trenle İstanbul’a uğurladığımız Boşnak misafirlerimiz bizlerden ayrılmanın verdiği hüzünle gözleri nemliydi tıpkı bizim gibi. Yine buluşmak dileğiyle dualaşarak ayrıldık. Dillerinden ‘Allah sizden râzı olsun’ sözü, yüzlerinde mutluluk izlenimleri hiç düşmedi… Ne mutlu! Herkesin mizânına konsun inşallah.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.