Ayşe Aslı Duruk

Ayşe Aslı Duruk

Atasözlerine ne olacak?

Atasözlerine ne olacak?

“Mart kapıdan baktırır, kazma kürek yaktırırmış” mış. Hiç de öyle olmadı! Kazma kürek, sapasağlam yerlerinde duruyorlar. Hava gayet ılıktı. O söz, eski martlar için söylenmiş, modası geçmiş bir söz. Ekolojik denge, tamamiyle değişti, bir kere!

Derken…

Hemen geçtiğimiz ay, sona sakladığı şakasını yaptı, giderayak. Ayın son günlerinde, şehirde havalar bayağı bir soğudu. Kar bile yağdı ve kazmalar kürekler, bilimum araç ve gereçler, hep yakıldı. Demek ki, eskiler hep haklı çıkardı.

Atasözlerini, adı üstünde, atalarımız söylemişti. Köklerimiz, ninelerimiz ve dedelerimiz… Yerleşik olan köklü saptamalar, nesilden nesile hiç değişmemişti de, biz mi değiştirecektik onları, sanki? Bu nasıl bir cüretti?! Evet, hiç beklenmemesine rağmen, aniden soğuyan hava ve yağan kar, tam olarak bunları düşündürdü bana.

Öte yandan, yenice girilen bir çağa, yepyeni bir devire tanıklık etmekteyiz, şu anda -tam da şimdi- Dünya üzerinde yaşayan insanlar olarak. Bilgi çağı ismi verilen bu baş döndürücü çağın doğumuna bizatihi şahitlik etmiş, yeni bir devrin öncüleri ve önderleriyiz. Bu da bir gerçek. O doğum sancılarını, ne yazık ki, ne önceki ne de sonraki nesil; sadece bizler yaşamış olsak da, ilk meyveleri de yine sadece bizler yiyor; bu heyecanı ilkin bizler tadıyoruz.

Çok yüksek bir ivmeyle gelişen teknoloji, kişisel yaşamlarımızı derinden etkileyip dönüştüren buluşlar ve internet, insanlığı, sosyokültürel alanda da, yeniden şekillendirdi. Örneğin, Dünya’nın öbür ucunda satılan bir ürüne, tek tıkla ulaşılabiliyor, ya da, okyanus ötesindeki bir kişiyi, hem sesi hem de görüntüsüyle, ‘canlı’ bir halde, anında,yanı başımızda hissedebiliyoruz. Bunlar artık son derece alışılmış ve sıradan şeyler. Çok değil, daha bundan 30 sene öncesinde rüyası bile görülemeyecek nice hayali, en gerçek haliyle bizzat yaşıyoruz ve hepsini hemencecik kanıksadık bile.

E tüm bunlar, hayatı algılayışımızı, yaşayışımızı ve yaklaşımlarımızı da etkilemez olur mu, hiç? Yeni kuşak insanlar, eskilerden çok ama çok farklı hayat görüşlerine ve değer yargılarına sahip olacaklar. Derinden yükselen bir devinimle, gerçek bir devrim geçirilecek. Hatta bu değişim, dönüşüm ya da başkalaşım, başladı bile zaten. En ama en basitinden, şu anda çoğumuzun tanıklık etmiş olduğu tüplü televizyonları ve rakamların ‘çevrildiği’ ahizeli telefonları, ancak birer antika eser olarak, nostaljik bir edayla tanıtabiliriz, şimdinin ‘akıllı’ çocuklarına. Eşya, manayı da etkiliyor; bu somut buluşlar ve icatlar, insanlığın ruhuna ve kişiliğine de dokunuyor, demeye getiriyorum.

O halde, atasözlerine ne olacak? Mart aylarında, hiçbir şey yakmayacak mıyız? Çağ atlanmışken, Dünya ve çoğu gerçeklik, ‘dönüp’ yeni anlamlara bürünmüşken, değişim rüzgarları artık birer fırtına hızına ve kasırga etkisine ulaşmışken, insanlık birçok konuda değişime ve dönüşüme uğramışken en çok, yerleşik ve köklü olan onca inanç, hayat görüşü, bakış açısı ve atalarımızın sözlerine ne olacak? Her şey ama her şey mi müzayedelik olacak?

Bir yanda ‘hala’ hep haklı çıkan ‘eskiler’ ve bir yanda da en az bir o kadar güçlü ve etkin olan yenilik; basbayağı bir çağ… Kimin gücünün kime yeteceği, baştan belli olan ama yine de şimdilik çekişmeli geçen, kıyasıya bir mücadele…Yeni’nin, eski’yi yenmesi konusunda, zamanın, hangisinin lehine işleyeceği zaten bariz ve malumken, galebe çalanın kim olacağını, ayrıca belirtmeme gerek yok bu arada zaten, değil mi?

Son paragrafta şöyle diyebiliriz: Bu deli fırtına, çınarları bile kökünden söküp atacak kadar kuvvetli olsa da, kökler de toprağa iyi tutunmuş ve öyle hemen teslim olmuyor, şimdilik. Mart ayı, son anda ve can havliyle de olsa, yine evde kazma kürek bırakmıyor. Şimdilik… Gelecek yıllara, Allah Kerim!

 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
Ayşe Aslı Duruk Arşivi