30 Şubat
İspanyolların, geleneksel düzenledikleri bir vahşetin, kimilerine göre eğlencenin, sahnesini hepiniz az çok bilirsiniz.
Geniş bir alan (Arena) içine salınan boğa, Matador ismi verilen bir kişi tarafından elinden, kırmızı yada değişik, renklerde tutarak, sırtına mızraklar saplamaya çalıştığı bir boğa ile savaşması ve mücadele etmesini kapsayan bir ritüeldir.
Bugünün en güzide tabirlerinden birisi de Siyasi Arena’dır.
Siyasi yazgının ve çalgının bugünlerde, öttürdüğü barış davulları, eşitlik, insan hakları ve terörün bitirilmesi üzerine yapılan görüşmeler sürecinin gürültüsü kulaklarda.
Şunun da burada altını çizmekte fayda var.
“ Barışlar, sessiz aksine savaşlar ise gürültülü olur.”
Bu süreci birazda biz sürelim, bakalım altından ne çıkacak…
Siyasi Arena’nın değişmez iki unsuru vardır.
İspanyol Arenalarında olduğu gibi, matador ve boğaya ihtiyaç vardır.
Boğa statümüzü sürekli koruyoruz, binlerce kez tükür ediyorum…
BOP Eşbaşkanlık görevini alırız…!
Siyonizm pelerinini sallar.
“Oleyyyy..!” çekeriz..
“American Jewish Congress” “Cesaret Ödülü” verir. Cesur bir boğayızdır biz, mazlumları ayaklarımızın altında çiğneriz.
Matodor’unu seven bir boğayızdır. Takdis ederiz, takdim eder ve mukaddimeler düzeriz.
“Dünya barışı için, barışı korumak için, son 50 senede dünyada en çok Amerikalılar kendi çocuklarını feda etmişlerdir.” (Çankaya’da Oturan Boğa)
Durmayız, duramayız, durmak yoktur yola devam etmek gerekir. İMF bize bir pelerin sallar. Ardından saplar.
“Koşturmamız, ve çabalamamız ve borç vermemiz hikayedir.”
“Oleeyyy…!” çekeriz.
Avrupa Birliği arenasının, en azimli boğasıyızdır..!
Saplarlar, emirlerini, şartlarını ve bütün kitlesel kipleri ile, emirler yağdırırlar.
Ötelerler, itelerler, beğenmezler, ders çalıştırırlar.
Biz olmuyor, der AB BAKANLIĞI kurarız.
Boğalıkta, öküzlükte ineklikte, altın kural, bakanlıktır. Bakmaktır.
Neyse gelelim esas gündeme…
Şimdi de, Açılım süreci ve İmralı görüşmeleri baya bir revaçta…
Gidenler, gelenler, mektuplar, şartlar, söylemler. Ilımlaşanlar, alimleşenler, esip gürleyen ve ortalıkta bir mutluluk resmi çizen, bahtsız Abidin’lere sesleniyorum bu köşeden.
Sayın dediniz, yuttuk. Ama Saygınlaştırmayın, öküzlüğün bu kadarına da pes.
ÖCALAN şu anda elinde, bir pelerinle sürecin matadorluğunu üslenerek, size ılımlı pelerinler sallıyor, takvimler veriyor.
Hesap yapıyorsunuz, İçerden konuştu bir tane dağdan indi bin tane diye hesaplar yapıyorsunuz.
Ama bu nar hesabı gibi, birde başka bir nâr hesabı var.
Çıkın şu her sallanan pelerinin peşinden koşma hevesinden. Terörün çözümü, dost ve müttefik kabul ettiğiniz, ABD ve İSRAİL’in mimarisini yapmış olduğu reel gerçekler arenasından dışarıya çıkın, daha özgür ve hür zamanlar ve şahsi irade kazanmış olarak, kendi özünüze dönün.
Terörü besleyenlerle aranıza, tel örgüler çekmeyip, telekonferanslar yaptığınız sürece, Kırk haramilerinin, “Açıl Susam Açıl” şeklindeki tekerlemesindeki, kapıya dönüşürsünüz. Açılır açılırda kapanırsınız.
28 Şubat'ın yıl dönümünde, bunu bitirmiş olmanın övüncü ve gururuna
“Oleeyy…” çeken değerli milletim.
Uyan… Artık…
Sürekli önünde sallanan bu pelerinin arkasından gitmekten başka bir iş yapmıyorlar. Sürekli sizin işaret ettiğiniz, yöne değil. Avrupa’nın, Amerika’nın, İsrail’in, işaret ettiği noktaya koştukları sürece değişen bir şey olmayacak.
Ve çok uzak tarihlerde olmadan 30 Şubat’ı görebileceksiniz..!
Özlü söz: “Olmayanları, ancak Olmayanlar Görebilir.”
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.