Irkçılık İddiası Peygamberimizin Huzûrunda
‘Irkçılık konusunu en sıhhatli şekilde inceleyen Osmanlıca eserlerin başında, Baban-zâde Ahmed Naim Efendi'nin ‘İslam'da Dâvâyı Kavmiyet' risâlesi gelmektedir. Mehmet Akif'in, 'sahabeden sonra en çok sevdiğim ilim adamı' dediği Buhâri mütercimi Ahmed Naim Efendi'nin bu değerli kitabındaki bir ırkçılık tartışmasını, tefekkürünüze takdim ederek bilginizi tâzelemekte fayda mülahaza ediyorum’ diyor değerli yazar büyüğümüz Ahmet Şahin 5 Şubat 2013 târihli “Irkçılık iddiâsı Peygamberimizin huzûrunda!..’ isimli makâlesinde, ırkçılığın tartışıldığı şu günlerde. Faydalı olacağı düşüncesiyle makâleyi aynen alıyorum:
“Medine'de sokakta başlayıp Peygamberimiz aleyhissalâtu vesselâm'ın huzûruna kadar götürülen bu ırkçılık tartışması olayı şöyle cereyan eder.
Kays bin Mutata adında bir ırkçı Arap, Evs ile Hazreç kabilelerine mensup Arapların başka ırktan insanlarla oturup kardeşçe sohbet ettiklerini görünce öfkelenerek der ki:
-"Evs ile Hazreç Peygamber'e hizmet eden Araplardandır. Ama şu Habeşli Bilal, şu Rum memleketinden gelme Suheyb, şu da Fârisli Selman!.. Bunlar Arap değiller ki? Nasıl oluyor da Arap olmayan bu yabancılar Araplarla eşit şekilde oturup sohbete kabul edilebiliyorlar? Bunlar bu eşitliği nereden kazandılar?"
Bu beklenmedik değerlendirme üzerine oturduğu yerden kalkarak Kays bin Mutata'ın yakasını tutan Muaz bin Cebel: -Seni Resulullâh'ın huzûruna götüreceğim, bu söylediklerinin İslam'daki yerini soracağım, İslam’da böyle bir ırkı yüceltip ötekini aşağılamak var mı göreceğiz, diyerek adamı alıp doğruca Peygamberimiz aleyhissalâtu vesselâm'ın mescidine götürür ve bulduğu ilk fırsatta da hemen sorusunu sorar:
-Ya Resûlallah, bu ırkçı Kays için ne buyurursunuz? Biz Araplar oturmuş Arap olmayan kardeşlerimizle tatlı sohbetler yapıyorduk. Gelip aramıza ırkçılık fitnesi soktu. Arapların üstün ırk olduğunu ileri sürdü, İranlı Selman'ı, Rum'dan gelen Suheyb'i, Habeşistan asıllı Bilal'i, aşağı ırktan kabul ederek Araplarla eşit şekilde sohbete layık olmadıklarını iddia etti? Gerçekten de öteki ırklar aşağı, Araplar üstün ırk mı? Bizimle eşit şekilde oturup da sohbet edemezler mi?..
Bu değerlendirmeyi dinleyen Resûlullah aleyhisselâm’ın yüzünde derin bir üzüntü meydana geldiği görüldü. Hemen kalkıp mühim gördüğü konularda konuşma yaptığı minberine çıkarak İslam'ın ırkçılık konusundaki ölçüsünü anlatan bir konuşma yaptı. Söyle uyarıda bulunuyordu ırklar arasında ayırım yapan insanlara:
-Ey insanlar! Sizin Rabb'iniz birdir! Babanız, ananız da birdir! Araplık ne babanızda vardır, ne de ananızda. O sâdece sizin verdiğiniz isimden ibâret bir tanıtımdır. Arap'ın Arap olmayanlardan üstünlüğü yoktur. Üstünlük, Allâh'a iman ve itaattedir. Allâh'a iman ve itaat edenler hep birlikte üstündürler. Bunu herkes böyle bilmeli, aranıza ırka dayalı üstünlük ayrımcılığı sokmamalısınız!..
Gariptir ki, bu konuşmayı dinleyenlerin hemen hepsi de Arap'tılar. Hiçbiri, Arap'ın öteki ırklardan üstün olması gerektiği düşüncesini taşımıyorlardı. Fazla olarak Arap'ın üstün olduğunu ileri sürmek isteyen adamın yakasına sarılarak oraya getiren Muaz bin Cebel de Arap'tı. Şâyet bir ırkın ötekinden üstün olması gerekseydi gerçekten de Arap'ın üstün ırk olması gerekirdi. Çünkü Kur'an Arapça dille inmişti. Resûlullah aleyhissalâtu vesselam’da, Arap'ın içinden çıkmıştı. Fakat bunlara rağmen Arap yine de eşit ırktı, üstünlüğe sâhip değildi. Üstünlük ancak İslâm'a bağlılıkla kazanılmaktaydı.
Bu durumda ne yapacağını bilemeyen Muaz bin Cebel sorma gereği duyar:
- Ya Resûlallah, der, öyle ise ne yapayım aramıza ırkçılık fitnesi sokmak isteyen bu adamı?..
Efendimiz bu soruya, pek kullanmadığı ağır bir cümleyle cevap verir. Ne der biliyor musunuz ırkçı adama?
-Da'hü ilennar!.. Bırak o ırkçı adamı, cehenneme kadar yolu var!
Gerçekten de bırakılan ırkçı adamın yolu Şam'daki Hıristiyanların içine kadar gider, bir daha da geri dönemediği görülür. İslâm'ın ırkçılığa asla izin vermediği bu olayla da net bir şekilde anlaşılır.
Bir adam Hz. Ali Efendimize şöyle sorar: -Hangi ırk iyidir? Hz. Ali Efendimizin cevâbı gâyet açıktır: - 'Her ırkın iyisi iyidir, kötüsü de kötüdür, der!. Yâni iyilik kötülük insanın kendi irâdesiyle kazanacağı vasıftır. Siz irâdenizi iyiliğe sarf edin, ırkınızın iyilerinden olmaya bakın!.” deniyor. Haksız mı?
Kalın hayırla ve güzelliklerle…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.