Ebubekir Mücevher

Ebubekir Mücevher

Bizleri hoşgör Ramazan

Bizleri hoşgör Ramazan

Ağustos böceği habercisi bir sıcak salına salına düşmüştü takvimlere... İmsakiyeler yerini almıştı buzdolapları üzerinde... Misaklar edilirdi yüreklerden, gün boyu boğazdan tek bir lokma geçmeyeceğine...

Öyle ya geleneksel bir şeydi bu... Nasılsa her sene gelirdi...

Kara kara hurmalar, sarı sarı burmalar, çörek otlu pideler... İkramlıkların resimleri çekilir paylaşılırdı sosyalleşildiği sanılan alemde...

Ohhh ne alâ.. Resimler çekildi paylaşıldı; tabi PAYLAŞMAK önemliydi Mübarek Ramazan ayında...

Sms’lerin gölgesinde şemsli yazılar da yazıldı. Büyüklerin ellerinden küçüklerinden gözlerinden öpüldü. Akraba ziyareti de tamam... (!)

Elin gavuruna kızıp oruç bozmak olmazdı tabi. Tabi oruçlarımızı tutacaktık; ama ekmeklerimize kan doğrandı.

Biz de alıp o ekmeklerle iftar ettik.

Biz o ekmeklerle iftar ederken sizler bizimle iftihar ettiniz mi müslüman kanınızla oruç açtığımız için. Kapaktan ekmek çıkıyordu yahu.

Lıkır lıkır içilen içeceklerin şişe kapaklarından...

Gavur, bu da size kapak olsun der gibiydi...

Akşama dek tek bir lokma ekmek tek bir yudum su geçmedi boğazlardan. İçlerden kötülükler geçti, dilleri yalanlar öptü geçti... Kırmızı pabuçlarının ökçelerinden  bir ablamız salına salına geçti... Başörtülü sandığımız teyzeler başıörtülü olarak yürüdü geçti...

Tabi oruçluyduk biz...

Yetişmemiz gereken bir iftar, Kaçmamız gereken bir ölüm vardı...

Oruçluyduk biz Elhamdülüllah...

Hoşgeldin Ramazan Dedik... Açlığı anlayacaktık sözde... Nefsimizin nefesini kesecektik sözde... Ezanla beraber midemizin nefesini kestik...

Bir mide ağrısıydı... Vakit dardı... Mevsim hicazdı... Bu ödül bize hicaz kadar uzaktı... Yemen kadar sıcaktı...  Akşama mutlaka tiride banmalıydı... Birde alışverişe çıkıp güneş için bilmem kaç faktör kremler alınmalıydı... Bir fakire yardım mı? Bir açı doyurmak mı? ALLAH versindi öyle ya.. Kim vazgeçerdi konformistlikten...

Şeytandan arınıp nefsini yoklamanın sınavıydı bu aslında...

Yapıp ettiklerinin ne kadarı şeytandan ne kadarı senden bunun idrakine varmaktı...

RAMAZANdı...

RAM’ın ZAN’nında büküldü boyunlar...

Süs diye susuzluklar iliştirildi gırtlaklanmış iftarlara. Tesbihmatiklerin sayıları dizildi mahyalara... Mayın gibi döşenmişti göstermelik oruçlar sokaklara.. Oysa ALLAH demiyor muydu; bu ibadetin sevabı bende...

Güzel amcam abdesti bozulur diye dokunmadı çay alırken yabancının eline. Neler geçmişti içinden. Abdest ağlamıştı yabancılaştığı için sana bu denli... Demli demli çayını yudumlarken sen; nereye gitmişti o feyz dolu gözler...

  Ah be kardeşim feyz dolu saatleri birden geride bırakıp feys to feys saatlerine mühürledin terli teravihleri...

Gece oldu sahanlara kırılmış yumurtalar gibi kırıldı sahurlar... Bir kısım insan uykusundan dirilip öldü ve gerçeğe uyandı... Kuşlar, ağaçlar zikirle sedalandı... Yine yemin ettik tek bir lokma yemeyip bir tek yudum su içmeyeceğimize. Niyet ettik, söz verdik ALLAH’a...

Bilal ezan okuyana dek...

Gül kokulu hurmalar tadana dek hep gel RAMAZAN...

Sen hep hoşgeldin. Hoşgelirsin... Hoşgeleceksin...

Bizleri Hoşbul RAMAZAN...

Bizleri Hoşgör RAMAZAN...

• Ram’ın Zannı : ( Boyun eğdiğini, itaat ettiğini sanmak)

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ebubekir Mücevher Arşivi