28 Şubat’ın götürüleri
Kıymetli okurlar bilindiği gibi bugün 28 Şubat 1997’de gerçekleşen post-modern darbenin üzerinden tam 20 yıl geçti. Yazmadan edemedim. Aslında sürekli siyâsi gündem içinde sizleri bunaltmak istemiyorum. Bu sebeple insan olarak bizleri moralli tutacak konular üzerinde yoğunlaşarak eğitim odaklı yazmaya çalışıyorum. Fakat bugün başka!
O devirler neler çektiğimizi yaşları biz kadar olanlar bilirler. Müslümanlar sanki potansiyel suçlu muamelesi görüyorlardı. Dînî inanışlar, inanca uygun yaşantı tarzları önemli irticâî faaliyetler kapsamında değerlendiriliyordu. Başörtüsü siyâsî bir simge olarak görülüyor bilhassa laik kesim tarafından her tesettürlü hanım derhal saldırılması gereken bir unsur olarak algılanıyordu. Çok üzücü, incitici şeyler yaşandı… Bizler bunlardan lâyıkıyla nasiplenen kişilerdik.
28 Şubat 1997’de Cumhurbaşkanlığı makâmında Çankaya Köşkü’nde askerlerle gerçekleşen Milli Güvenlik Kurulu’nda (MGK) toplum vicdânını sarsacak şu kararlar alındı. Bunları hatırlamakta mutlaka fayda var. Gençlerin bunları bilmesi gerekiyor. İşte o kararlar:
1) Demokratik, laik ve sosyal hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyeti’ni hedef alan tüm irticâi faaliyetler karşısında Devrim Kânunlarının korunması ve uygulanması sağlanmalıdır.
2) Bu kânunlara muhalefet eden tüm dergahlar ve tarikatlar ivedilikte kapatılmalı, sorumluları da yargı önüne çıkartılmalıdır.
3) Sarık ve cüppeli giyim şeklinin özendirilmesi engellenmeli, kılık ve kıyâfet yönetmeliklerine karşı gelenlerin onurlandırılmasına son verilmelidir.
4) Anayasanın 163. maddesinin kaldırılması neticesinde ortaya çıkan boşluklar irticâ odakları tarafından kullanılmakta, bu boşluklar ivedilikle doldurulmalıdır.
5) Eğitim politikaları Tevhîd-i Tedrisat Kânununa uygunluklu bir hâle getirilmelidir.
6) Temel eğitim süresi sekiz yıla çıkartılmalıdır.
7) İmam-Hatip Okulları meslek liselerine dönüştürülmeli, din eğitimi Millî Eğitim Bakanlığı tarafından verilmelidir.
8) Kamu kurum ve kuruluşlarında yapılan siyasi İslamcı kadrolaşmaların önüne geçilmelidir.
9) Câmi yapımı gibi konuların siyasi amaçlarla istismar edilmesine son verilmelidir.
10) Pompalı tüfek satışı kontrol altına alınmalı, gerektiğinde yasaklanmalıdır.
11) Îran’ın rejimimiz açısından tehlike uyandırıcı faaliyetleri yakın tâkip altına alınmalı, iç işlerimize karışması engellenmelidir.
12) Yargı erki bağımsız bir yapılanmayla yeniden düzenlenmelidir.
13) TSK’ni yıpratabilecek türden yayınların yapılması yasaklanmalı, tahriklerden uzak durulmalıdır.
14) İrticai faaliyetler nedeniyle TSK’nden uzaklaştırılanların kamu kurum ve kuruluşlarında istihdâmı engellenmelidir.
15) Siyâsi partilerin belediye başkanlarının ve il ve ilçe yöneticilerinin konuşma ve davranışları Siyâsi Partiler Kânununun sorumluluk alanına sokulmalıdır.
16) Tarikatların kontrolü altında bulunan finans kuruluşları yakından incelenmelidir.
17) Medyada laiklik aleyhtarı yayın yapılması engellenmelidir.
18) Millî Görüş Vakfının belediyelere yaptığı usulsüz para transferleri durdurulmalıdır.
Bugün şu maddelere baktığımızda; Müslüman halkın iflahını kesen, inanç değerlerini müthiş baskı altına alan, dînin ve gereklerinin yapılmasının tamâmen hayat dışına koyan bir yaşam tarzı dayatmasıyla karşı karşıya kalındığını görüyoruz. Bu aziz millet maalesef kendi ülkesinde böylesi akla, inanç özgürlüğüne sığmayan yakışıksız durumlarla karşılaştı ve çok acılar çekti. Bugün ne günlerden ne günlere geldik elhamdülillah. Bâtıl hiçbir zaman ilelebet devam edemez, zulümle âbâd olunamaz. Hak geldi bâtıl zâil oldu.
28 Şubat dönemi sonrası; Kılık-kıyâfet-başörtüsü-sakal-cübbe yasakları kondu ve bunlar uzun süre devam etti. İmam-Hatip okulları, Kur’an Kursları ve bütün dîni muhteva taşıyan kurum ve kuruluşlar kapatıldı. Yâni dînî eğitim ağır bir darbe yedi. Fadime Şahin- Merve Kavakçı gibi hâdiseler rejimi tehdit eden figürler olarak değerlendirildi. Buna benzer pek çok uyduruk tezgahlar icâd edildi. Yanı sıra halkın meşru inanç özgürlüğü hakları irticâî faaliyetler kapsamı içine konuldu. Kimse ağzını açamaz hâle getirildi. Bunlar kabul edilir şeyler değildi ama ne yazık ki o devirde bunların hepsi yaşandı.
28 Şubat sürecinde halkın oylarıyla iktidara gelmiş meşru hükümete askerler müdahale etmişlerdir. Bu durum demokrasi ayıbıdır. Meşru hükümetin fesh edilmesiyle ülkede uzun süre istikrarlı bir yapı oluşturulamamış ve memleket buhrana sürüklenmiştir. Sözüm ona (!) laikliği güçlendirmek için dînî eğitime getirilen yasaklar halkı infiale sokmuş, dindar ve muhafazakar insanlar içe kapanmış, şahsiyet yapıları bozulmuştur. Neticede inandıklarını söylemeye çekinen, inandıklarını yaşamaktan korkan, ürken, silik şahsiyetler ortaya çıkmıştır. Derken ülke insanı her türlü zorluğa karşı kendisini ayakta tutan değerlerinden utanan bir şahsi zayıflığa düşmüştür. İnsanları bu hâle getirenler utanmalılar. Bize bunları yaşatanları kınıyoruz.
Bir daha böylesi menfîliklerin yaşanmaması en büyük dilek ve temennimizdir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.